Ermeni Protokolüne neden şaşırdınız?

Şu Ermeni konusunda yazmak istemiyordum ama sustukça insanın sabrını taşırıyorlar. Ben bu olayın geleceğini, okurlarım hatırlar yaklaşık altı ay önce yazmıştım da kimse ciddiye almamıştı. Aslında bu son gelişmelerin bir iyi bir de kötü yanı var. Kötü yanı Türkiye gibi kocaman bir ülkenin fındık kadar Ermenistan’ın elinde oyuncak olması. Üstelik, adamlar ne soykırımı iddialarından ne de Dağlık Karabağ işgalinden vazgeçme niyetinde. Ne getirecek bu protokol Türkiye’ye, anlamak mümkün değil.
Bırakın şimdi siz imzalanan protokolü falan. Bu, aylar önce ABD tarafından verilen talimatla hazırlanmış ancak zamanlaması için beklenen bir gelişmeydi. O tarafı önemli değil. Bu protokol olayının ortaya çıkardığı önemli ve Türkiye için güzel sayılabilecek işaretler var.
Biliyorum aklınızdan “at martini Debreli Hasan, dağ taş inlesin” diye geçiyor ama kazın ayağı öyle değil. Dikkatinizi çekmiyor mu, son aylarda Tayyip beyin üzerinde patronları tarafından uygulanan baskı ne kadar yoğunlaştı. Adama seçim kaybettirecek iki konuda büyük baskı var. Aslında ben kendisine acıyorum doğrusu.
Birincisi hani şu önce Kürt diye başlayıp da sonra da adını demokratikleşmeye çevirmek zorunda kaldıkları açılım-saçılım palavrası. Yeşil kalemlerin hapasa depasa propaganda pompalamasına rağmen kamuoyundan gelen tepki üzerine AKP ve Recep Bey ile yakınları (hani hamili kart sahibi yakınımdır diye kart verenlerden söz ediyorum) geri adım atmak zorunda kaldılar.
Patronlar boş durur mu? Adamın siyasi ömrü az kaldı, giderayak öteki pislikleri de temizlesin diye hemen bastırdılar ve Ermeni olayını tezgâhladılar. Şimdi sırada Kıbrıs ve Yunanistan ile kıta sahanlığı ve FIR hattı konuları var. Tayyip Erdoğan ve şürekâsı gitmeden inanın onları da sonuçlandıracaklar. Kıbrıs da Rumlara teslim edilecek, Ege’de de karasularımız kuşa dönecek. Teselli olarak da nasıl olsa siz Avrupa Birliğine gireceksiniz sınır falan kalmayacak sorun değil diye kandıracaklar. Sanki Avrupa ülkeleri arasında sınırlar fiilen kalkmış gibi.
Siz Amerikalıların, Recep beyi kara gözleri ve servi boyu için mi sevdiğini sanıyorsunuz? Şaşarım aklınıza. Bu işleri gayet kolayca yaptırdıkları için bayılıyorlar. Ama onlar yaklaşan fırtınanın farkındalar. Fırtına değil belki de kasırga ama bizimkilerin umurunda bile değil şimdilik. Onlar Fener kimi transfer etmiş, Galatasaray kimi getirmiş, Beşiktaş’ta kim oynayacak onun derdindeler. Büyük dert büyük.
Yazlıklar boşaldı. Esnafla konuşuyorum, en kötü yaz diyorlar. Bir işadamı arkadaşım başka bir arkadaşından bir gece evvel bir telefon aldığını ve işyerinde 140 kişi çalıştıran adamın kendisinden 1000 YTL (yazı ile bin lira) borç istediğini anlatıyordu. Tayyip beyin yandaş müteahhitlere ulufe gibi dağıttığı TOKİ ihaleleri şimdilerde kimse satın almadığı için durmuş durumda ve bu arkadaşlara dağıtılacak mama kalmadı. Gazetelerde boy boy 250 bin lüks konutun satılamadığı yolunda haberler. Bu nedenle şimdilerde bu müteahhitler yol inşaatlarına sevk ediliyor.
Para kötü bir maddedir, arkadaşlıkları ve her türlü ilişkiyi bozar. Şimdi Erdoğan’ın etrafındaki keneler parasız kalınca onu da Kırım Kongo hastalığından götüreceklerdir emin olun. Zaten son günlerde Erdoğan’ın gözlerindeki umutsuzluğu görmemek için kör olmak gerekir. Evet, sayılı günlere az kaldı. Bekleyin ve sabırla bekleyin. İslam devrimi kendi çocuklarını yemeye başladı.

Yazarın Diğer Yazıları