Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

"Ergenekon" operasyonu ve kapatma davası

İslam ile terörizm kelimelerini yanyana koyanların amacı çok açıktır. Sanıldığı gibi “İslami Terör” ya da “İslamcı teröristler” denildiğinde İslam dininde olan bazı kişilerin yaptığı terörden söz edilmiş olmaz. İslam dininin yarattığı terörden söz edilmiş olur. İslam üzerine operasyon yapmayı düşünenler, bu kavramı yerleştirerek İslam ülkelerine karşı yapacakları saldırılara gerekçe yaratmaktadırlar.
Bernard Lewis, çok açık olarak şunları yazmıştır: “Terörizm, Müslüman ülkelerin başvurmaktan vazgeçemeyecekleri bir dış politika enstrümanı” dır. “İslam yapısal olarak kuralsız şiddetin -yani terörün- bir parçasıdır”. O, terörün kaynağının Müslümanlar değil, bizzat İslam’ın kendisi olduğunu iddia eder. Onun için Batı’da meydana gelen her terörist eylem, İslam kavramıyla birlikte zikredilir.
Türkiye’de yapılan çete operasyonlarına “Ergenekon” adı verilmesi de aynı mantığın ürünüdür. Ergenekon adını kirletme, değersizleştirme ve kriminal vakalarla özdeşleştirme girişimini Mümtaz’er Türköne başlattı. O, “Sahte tarihlerin ve efsanelerin bu milletin başına bela olan çetelerin ürediği fikir iklimini oluşturduğunu” iddia ederek bu iklimin kurutulması için bir anlamda harekete geçilmesi gerektiğine vurgu yapmıştı. Lewis’e göre kuralsız şiddetin kaynağı İslam dinidir. Türköne’ye göre ise demokrasi ve halk iradesine tahammülsüzlüğün adı “Ergenekon” daha açıkçası, Türklüktür.
Ergenekon’u her türlü kötülüğün (aynı zamanda ırkçılığın, kafatasçılığın) nemalandığı bir iktidar alanı olarak gösterenler, sonuçta Türklüğün bağımsızlık ve özgürlük (en azından öyle olduğuna inanılan) simgelerine karşı savaş açılmasına neden olmuşlardır.
Ergenekon kavramı, zihinlere bilinen bir entelektüel klan tarafından sürekli olarak yasa dışılık, cinayet, çete, mafya, katliam planlayarak darbe için alt yapı oluşturan terörist bir şebeke olarak yerleştirilmeye çalışılmıştır. Gerçekte ise Atatürk, milli devlet, üniter yapı, bağımsızlık, egemenlik, milliyetçilik, vatan, bayrak gibi kavramlara Ergenekon üzerinden saldırılmıştır.
Malum cenahta meşru düzene, demokrasiye, halkın iradesine, ifade özgürlüğüne ve insan haklarına yönelik her komployu Ergenekon kavramıyla özdeşleştirmek, verimli bir alan olarak benimsenmiştir. Yargıtay Başsavcısının AKP’ye yönelik olarak açtığı davayı da bu çerçeve içine oturtan etkili/yetkili insanlar çıkmıştır.
Nitekim AKP’ye kapatma davası açılması üzerine ilk olarak Ufuk Uras, hazırlanan iddianameyi “Ergenekon Çete” siyle ilişkilendirdi. ÖDP Genel Başkanı AKP’ye açılan kapatma davasının zamanlamasına dikkat çekerek “Davanın Ergenekon operasyonundan hemen sonraya denk gelmesi manidar” demişti.
Sonra da Başbakan Erdoğan, “Ergenekon’u çökerttik. Bundan dolayı mı üzerimize geliyorsunuz?” diye sordu.
Yıllardır “Derin Devlet”, “Kontr Gerilla” , “Gladio” vb.. oluşumların simgesi olarak ifade edilen ve Başbakan’ın çökertildiğini söylediği “Ergenekon Çetesi” (!) demek ki buymuş. Yakında yine dağ bir şeyler doğuracaktır!
“Önemli makamlara ülkenin iyiliğine karşı olanlar sızmış”, “bu işin nedeni Ergenekon operasyonu” türünden yüzeysel ve ucuz açıklamalar gelişmelerin iktidar tarafından iyi okunamadığının açık kanıtıdır. İddianameyi kişiselleştirme, “kin ve garez” ile açıklamak da olguya ne denli subjektif yaklaşıldığını gösterir. Acaba bu mantık, dışarıda kurtlar sofrasında yönetmek bir yana, Türkiye’yi ve çıkarlarını koruyabilir mi? Sorulması gereken gerçek soru budur!

Yazarın Diğer Yazıları