Ergenekon kimin adı?
13 aydır beklenen iddianameyle ilgili ilk resmi açıklama nihayet yapıldı. 2455 sayfa, 441 klasör ve eklerden oluşan iddianameye daha da yeni ekler yapılacakmış. Kimilerine göre 2, kimilerine göre 4 milyon sayfadan oluşacak iddianameye ilişkin yeni bir yayın yasağı daha geldi. Sanki önceden yokmuş gibi “Soruşturmanın gizliliğinin ihlali, kişilerin güvenliği vs” için yeni konan yasağa taktım kafayı.
İddianameyi hazırlayan savcılar mahkemeye başvurarak tutanakların avukatlara bile verilmemesini istemiş, yargıçlar da basına yansımaması için güya yasak koymuştu. Gazetelere avukatların sızdırdığı gerekçesiyle konan yasağa rağmen ifade verenler henüz cezaevine gönderilmeden tutanakların büyük bir bölümü malum medyaya zaten sızdırılmıyor muydu? Görevli polislerle, soruşturmayı sürdüren savcılarla, sözde sanıklar arasında diyalogların yayımlandığı basın organlarıyla ilgili bugüne kadar herhangi bir soruşturma açılmayışı söz konusu haberlerin özellikle sızdırıldığını akla getirmiyor mu? Kimseyi zan altında bırakmaya niyetim yok. Hiçbir kurum ve kuruluşa gölge düşmesine gönlüm razı değil, ama gazetecilik mesleğinin içinden gelen biri olarak bunların malum gazetecilerin hangi ellerle alıp hangi amaçla yayımlandığını sıradan bir vatandaş gibi düşünüyorum hepsi o kadar.
Üstelik yayın yasağına rağmen bugüne kadar yazılıp çizilenlerle ilgili herhangi bir soruşturma açılmayışına dair şüpheler bunun altında başka senaryolar aramaz mı?
Yüreğimde sızı ile merak ettiğim açıklamayı canlı yayında izledim. Başsavcı “Bilindiği gibi bir terör örgütü değil” miş. Terör örgütü demek ille de silahlı eylem, yıkıcı, bölücü faaliyet gibi klasik metotlarla değil, “Hükümet faaliyetlerini engellemeye teşebbüs” gibi suçlar da terör kapsamına girer dedi. Televizyonda konuyla ilgili yorum yapan hukukçuları dinleyince “Anladıysam Arap olayım” diyebildim. Ama Maliye Bakanı Unakıtan’ın Arap işadamlarının karşısındaki arapsaçı benzetmesi gibi değil düşüncem.
15 günü içinde 2455 sayfa, 441 klasör ve eklerden oluşan dosyaları 13. Ağır Ceza Mahkemesi hangi yöntemle nasıl inceleyecek diye kara kara düşünürken “20 gizli tanık” sözleri içimi kemirmemeye başladı. Hukuka göre gizli tanıkların ifadeleri mahkemeyi direkt olarak bağlamazmış. Bir de suç unsuru olarak belirtilen bilgisayar ve dinleme kayıtları da delil sayılamadığına göre gözaltına alma ve tutuklama gerekçeleri ortadan kalkmıyor mu?
Öyleyse geceyarıları evlerinden apar topar götürülerek kelepçe vurulan bu insanların yaşadıkları tramvayı kim tedavi edecek?
Sadece bu satırların değil, bir yılı geçkin süredir bu iddianameyi merakla bekleyen milyonlarca insanın dünkü açıklamadan sonra neler hissettiğini iddia makamı da hesaplamış olamaz mı? Ortaya atıldığı günden bu yana Türkiye kamuoyunda en çok tartışılan, en fazla bilgi kirliliğinin yaşandığı dönemde bir kısım medya tarafından itinayla yapılan “psikolojik harekâtın” asıl amacının ne olduğunu ise ne yazık ki çok az kişi biliyor ya da tahmin edebiliyor.
Kimilerinin “Kılıçları çekme, hesaplaşma, restleşme, pazarlık” gibi sözlerle ifade ettiği bu iddianamenin arkasında fillerin çekişmesinden ezilen çim ve karıncalar var mı? Bu operasyon sonunda memlekette yeni bir yapılanma mı olacak? Birilerinin tasfiyesinden sonra diğerleri inşaata mı başlayacak? Temelini kimler atıp duvarlarını kimler örecek?
Başsavcının açıklamasına göre operasyonun adını iddia makamı koymamış. Ergenekon’un adını sanıklar söylemiş. Oysa bütün kamuoyu Ergenekon isminin soruşturmayı yapan Emniyet görevlilerince verildiğini savcı daha önce söylemişti. Sonuç olarak Türk tarihindeki Ergenekon’u unutanlar, şu ya da bu şekilde Ergenekon’u hatırladılar. Umarım bütün tezgâhlara rağmen hayırlara vesile olur da Ergenekon’un kimin adı olduğu belli olur.İddianameyi çarşaf çarşaf yayımlayan malum medya bakalım yargılamayla beraber infazı gerçekleştirebilecek mi?
Bekleyip göreceğiz.