Erdoğan’ın KKTC ziyareti
Aşağı yukarı 10 yıldan fazladır Yeniçağ gazetesinde köşe yazısı yazmaktayım. AKP’nin Kıbrıs siyasetini yeren, o zaman Başbakan olan Erdoğan’ın yanlış siyasetinin tenkidini yapan nice yazım bu köşede yayınlanmıştır. AKP iktidarının bir dönem yanlış giden Kıbrıs siyasetini eleştiren kitaplarım da vardır.
Bunları şimdi niye yazdım?
Önceki gün Anavatan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ile düzenledikleri ortak basın toplantısını izledim. Bence bu basın toplantısında Erdoğan’ın son Kıbrıs ziyaretinde, 19 Temmuz 2011, milli Kıbrıs davamız bağlamında söylediklerinden daha ileri, daha somut olgular mevcuttur. Erdoğan’ın önceki gün söyledikleri Kıbrıs Türkünü rahatlatıcı, ferahlatıcı niteliktedir. Bana göre Erdoğan Kıbrıs siyasetini doğru, tarihsel ve milli davamıza uygun olan zemine oturtmuştur.
Ortak basın toplantısında Erdoğan, hedeflerinin; “Halen devam etmekte olan müzakere sürecinin bir an evvel eş zamanlı referandumların yapılması aşamasına getirilmesi” olduğunu belirerek “Mevcut fırsat penceresinin sonsuza kadar açık kalamayacağı herkes tarafından artık idrak edilmelidir. BM sürecini zamana yayıp uluslararası camiayı oyalamaya kimsenin hakkı yoktur. Mevcut durumun ilanihaye devam etmesine izin verilmesi asla mümkün değildir, bunun da altını özellikle çiziyorum”dedi.
Erdoğan, iki devletlilik ve siyasi eşitliği barındırmayan bir antlaşmaya sıcak bakmalarının mümkün olmadığını vurguladı.
Erdoğan, Türkiye’nin tribünde seyirci değil garantör ülke olduğunu belirterek, ellerinin her zaman Kuzey Kıbrıs’ın üzerinde olduğunu ve her zaman söyleyecek sözlerinin bulunduğunu söyledi. Kıbrıs sorununun geçmişinin çok çok uzun ama o günden bugüne sabırla hareket eden ve bu sabrının karşılığını da şu ana kadar göremeyen bir Kuzey Kıbrıs halkı olduğuna dikkat çeken Erdoğan, kararlılıklarının aynen devam ettiğini, temennisinin; “sabrın sonu selamettir” sözünün gerçekleşmesi olduğunu vurguladı. Erdoğan, adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözümden yana olduklarını, adil olmayan projelerle önlerine gelenlerin, böyle bir projeyi kabul etmenin; “tarihlerini reddetmeleri” anlamına geleceğini belirterek, böyle bir şeyi kabul etmeyeceklerini kaydetti. Bu bakımdan garantör ülkelerin; Yunanistan ve İngiltere’nin, Türk tarafının samimi gayretlerini aynen ortaya koyması gerektiğini, bunların dışında başka garantör ülke veya garantör uluslararası kuruluş arama gayreti içerisine girenlerin de boşuna gayret göstereceğine vurgu yaptı.
Erdoğan, Kıbrıs meselesinin çözüme kavuşturulmasının, adadaki her iki tarafa da önemli getiriler sağlayacağı gibi bölge açısından da huzur, istikrar ve refaha ciddi bir katkı sağlayacağını, Doğu Akdeniz’in bir barış, istikrar ve iş birliği sahasına dönüşmesi açısından da önemli bir adım olacağını belirtti.
Bir gazetecinin Kıbrıs Rum yönetiminin her zaman Türkiye’yi muhatap olarak gösterdiğine işaret etmesi üzerine Erdoğan,“Acaba Rum yönetimi kendi sorunlarını hep kendisi mi yürütüyor? Yunanistan’dan hiç işaret almıyor mu? Yunanistan’la hiç görüşmüyor mu? Amerika’yla, Almanya’yla hiç diyaloğu yok mu? Güney Rum yönetimi ile ilgili bize konuşan ya Almanya’dır ya Amerika’dır. Ya Almanya’nın, ya da Amerika’nın Dışişleri Bakanı’dır. Onlar bizimle gelip görüşüyorlar bu konuları” dedi. Sıkıntının yabancı ülkelerin Dışişleri ve Başbakanlarının kuzeye gelmemesinden kaynaklandığını anlatan Erdoğan, “Bize geliyorlar. Sıkıntı buradan kaynaklanıyor. Biz onlara Gidin Kuzey Kıbrıs’ı ziyaret edin, Kuzey Kıbrıs’la görüşün diyoruz” dedi. Yabancı ülke yetkililerinin KKTC yetkilileri ile ara bölgede görüşmede ısrarcı olmasına da değinen Erdoğan, “Bir temasını Kuzey Kıbrıs’ta yap diğerini ise Güney Kıbrıs’ta yap. Niye ara bölge? Ne işe yarıyor bu ara bölge? Bugüne kadar hiçbir işe yaramadı. Temennim bundan sonra yarasın” diye konuştu.
Yıllardır yazdığım yazılarda ısrarla belirttiğim ve olmazsa olmazımız birçok konuya Erdoğan açıklık getirmiştir. Önemli olan söylenenlerin lafta kalmamasıdır.
Anadolu’daki kardeşlerimizin desteği sürdüğü sürece KKTC’deki biz Kıbrıs Türkleri varoluş mücadelemize, adadaki Türklük ve Müslümanlık mücadelemize emin adımlarla, yılmadan, usanmadan devam edeceğiz.