Erdoğan'ın dış politika dansı uyumsuz

Geçen hafta 29 Ekim Cumhuriyet bayramı için Washington’daki Türk Büyükelçiliğinin verdiği resepsiyona gittim. Daveti ikiye bölmüşlerdi. Bunlardan ilki yabancılara, yani diplomatlar, Amerikan hükümet yetkilileri ile askeri ve sivil temsilcilere yönelikti. İkincisi de Washington ve çevresinde yaşayan Türkleri yani “Cumhur”u kapsıyordu.
Biz gazeteciler için birinci resepsiyon yani yabancılara verilen önemlidir ve haber kaynağı yaratır. Bu toplantıya katılımda Amerikan hükümetinden öyle çok üst düzey yetkili göremedim. Toplantı sırasında Türkiye’den yeni dönmüş Amerikalı bir grupla sohbet ettim. Onlar beni sorguladı, ben de onları sorguladım. Birbirimizi yokladık yani. Türkiye’deki temaslarının kendilerini şaşırttığını anlattılar. Hükümet ve resmi yetkililerin kendilerine pembe tablolar çizdiğini ancak sokaktaki durumun farklı olduğunu söylediler.
Bana onlardan gelen sorular, anladığım kadarı ile Türkiye’de yetkililerin verdikleri bilgilerden kuşku duyduklarını gösteriyordu. Örneğin çok eski bir arkadaşım ve ABD’nin önde gelen eski gazetecilerinden biri, “Bir yandan AB’ye girmek isteyen Türkiye’nin neden Batıya sırtını dönerek Arap ülkelerine yaklaştığını” sordu? Hatırlarsanız bundan birkaç hafta önceki yazımda aynı soruyu ben de sormuştum.
Ben de kendilerine gereken bilgiyi kendime göre vermeye çalıştım. Ancak gördüğüm kadarı ile kebap ve manzara edebiyatı bu grubu etkilememiş. Daha doğrusu bunlar deneyimli kişiler oldukları için propagandayı yememişler. Birçok konuda konuştuk. Bana sordukları sorular, “İsrail ile yaşanan gerginlik”, “Türkiye’nin Batı yerine Arap dünyasına dönüşü” ve “Türkiye’de basın özgürlüğü olup olmadığı” konularıydı. Gazeteci olduğum için Türkiye’de Batılı anlamda bir basın özgürlüğü kalmadığını ve basına yeşil sermayenin hâkim olduğunu anlattım. Gördüğüm kadarı ile onlar da aynı kanıdaydılar.
Onlar Türkiye konusunda ilgi çekici gözlemlere varmışlardı. Örneğin Kürt ve Ermeni açılımlarının zamanlaması ile ortaya çıkışını anlamamışlardı. Onların sorularını soru ile yanıtladım ve Washington’un El Kaide ile görüşmesi konusunda ne düşünebileceklerini sordum. Hepsi güldü ve karşı olduklarını vurguladılar. Ne demek istediğimi anlamışlardı.
Elçilikteki resepsiyonda edindiğim izlenime, oy kaybeden Tayyip beyin erken seçime hazırlandığı yönündeydi. Ve İsrail ile yaşanan gerginlik de, AKP’nin yalnızca desteğini kaybetmeye başladığını anladıkları kendi seçmenlerini, yeniden kazanma girişimi olarak değerlendirilmiş. Yani onlar da aynı “one minute” olayı gibi gerginliğin göstermelik bir girişim olduğuna inanmışlar. Nedendir bilinmez Tayyip Erdoğan’ın İsrail’e kafa tutacağına ne Washington’daki Museviler ne de Amerikalı yetkililer inanıyor. Demek ki İsrail’in elinde Erdoğan hükümetine yönelik büyük bir koz bulunuyor. Yoksa nasıl bu kadar emin olabilirler?
Gelelim, son günlerde yaşanan olaylara. Erdoğan hükümeti, Kuzey Irak’ta konsolosluklar açarak, ABD tarafından Kuzey Irak’ta kurulan defakto “Kürt Devleti”ni tanımış oldu. Bu bekleniyordu. Hatırlarsanız size aylar önce sıranın Kıbrıs’a da geleceğini yazmıştım. Nitekim beklenen oldu. Ve Kıbrıs konusunda da adamları Talat eliyle adadan Türk askerlerinin çekilmesini sağlayacak, ABD’nin verdiği son talimatı da yerine getirecekler. Aynı işgal altındaki bir ülkenin sömürge yöneticileri gibi kendine verilen talimatları yerine getiriyorlar.
Erdoğan artık beni şaşırtmıyor. Erdoğan bir Türk olarak belki de Cumhuriyet tarihine kara harflerle yazılacak tek başbakan olacak. Aslında ülke bu arada çaktırmadan ekonomik kriz içinde dev dalgalarla boğuşuyor. Ama öylesine büyük belaları sarıyorlar ki halkın başına, yedi düvel onlar gittikten sonra da Tayyip Erdoğan’ın açtığı gedikleri tıkamakta zorlanacak.
Türk halkı Kürt açılımı denen soytarılığı gördü. Bizim boyalı basındaki AB hayranı ve beslemesi yazar çizer takımı da dillerini bir yerlerine tıkarak seslerini kestiler. Barış için yürüdüklerini söyleyenlerin Türk Bayrağına duydukları kin ve intikamı gizleyemediler. Onlar sizlerin kardeşi olabilir ama bayrağıma saygı duymayan herkes benim düşmanımdır kusura bakmayın. Öte yandan Ermeni’si de açtı ağzını yumdu gözünü. Buyurun bunların yaptığı doğru bir şeyi siz söyleyin de ben özür dileyeyim.
Şimdi benim çözmeye çalıştığım, Erdoğan neden Washington’a gelmekte bu kadar ısrarcı. Belli ki gene bir şeyler hazırlanıyor. Ama ben geçmişten ders alarak bunların ne memleket ne de halk için hayırlı olacağına inanıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları