Erdoğan'ın ABD jübilesi

Tayyip Erdoğan’ın ABD gezisi son 30 yılda gördüğüm ötekilerden hiç de farklı olmayan bilmem kaçıncı gezi. Çoğu bu seferki gibi turistik olmaktan öte geçmedi. Bu ziyaret bizim boyalı basının yalaka alkışlarının aksine, Erdoğan’ın jübilesi gibiydi. Biliyorsunuz futbolcuların sporu bırakmak için düzenlenen jübileleri de anlı şanlı olmasına rağmen genelde içi ve bir sonu işaret eder. Bu ziyarete deneyimli büyükelçimiz Nabi Şensoy’un istifası da eklenince her şey tam oldu.
Dilerseniz sondan başa gidip önce Büyükelçinin istifasından başlayalım. Nabi Şensoy, Türk Dışişlerinde önemli bir dizi görevde bulunmuş deneyimli bir diplomat. Kendisini 1980’li yıllarda Şükrü Elekdağ’ın Büyükelçiliği döneminden tanırım. Turgut Özal ile Dünya Bankası’ndayken tanışmış sonraki yıllarda Dışişleri Danışmanı olarak yanında çalışmıştı. 19 yıl önce Beyaz Saray’daki benzeri krizde Özal’ın Dışişleri Bakanı Ali Bozer toplantıya girememiş ve istifa etmişti. Şensoy o olay sırasında Özal’ın özel kalem müdürüydü.
Büyükelçi Şensoy’un sıkıntısı günlük bir olay, günlük bir vaka değil. Daha önce aynı sıkıntıları bir önceki büyükelçi Loğolu da yaşamıştı. Sorun, Erdoğan hükümetinin devleti devlet gibi değil aşiret gibi yönetmesinden kaynaklanıyor. Devlette görüşmeler kayıt altına alınır. Kişiler kafalarına göre takılamaz, söz veremez. Verdikleri söz belki kendilerini değil ama ulusu bağlar. Bu durum devlet görevlilerini sık sık zor durumlarda bıraktı ve bırakıyor. Ankara’da Başbakanın dış politikada deneyimsiz çeşitli bağlantılı yardımcılarının Washington’daki Büyükelçiliği atlayarak Amerikalı yetkililerle temas kurup bir dizi olay planlaması uzun süredir rahatsızlık yaratıyordu. Büyükelçi, Başbakanın ziyareti öncesinde burada görevli gazetecilere düzenlediği bilgilendirme toplantısında dahi bir çok olaydan haberleri olmadığını ima etmişti.
Şensoy’un istifasını Beyaz Saray’da vermesi de dikkat çekici. Şensoy bir program aksaklığı yüzünden istifa etmedi. Belki adı bu olabilir ama gerçek neden bu değil. Bu olay ziyaretle ilgili bardağı taşıran bence son damla. Bir çok konuyu sonradan öğrenen Şensoy, bir anlamda kendi Bakanlığı ile Başbakanlık arasında sıkışıp kaldı. Bir anlamda hükümet içindeki çatlağı da temsil eden bu durumda kabak gene bir bürokratın başına patladı. AKP’lilerin bürokratları kapıkulu gibi görmeleri de ayrı bir sorun. Başbakanın yanında çalışanlara hitabı ve davranışını en son Sağlık Bakanı ile Meclis Başkanında gördük. Ayrıca kendine hakim olamayıp yaptığı her türlü devlet adamlığından yoksun konuşmalarını düzeltmek de bürokratlara kalıyor. O yıktı, diplomatlar düzeltti. Şensoy ile görüştüm, bu işin ayrıntıları da önümüzdeki günlerde açıklanacak. Ama size şu kadarını söyleyebilirim, istifa bir format gibi basit bir gerekçeden kaynaklanmıyor.
Gelelim Erdoğan’ın Washington ziyaretine. Tam bir fiyasko. İçeriği boş, parlak yaldızlı sözler, tam bir kandırmaca.
Neden?
Bir kere bu ziyaret hiçbir Amerikan gazetesi ve televizyonunda yer almadı. Bu ziyarette iki lider, ortak basın toplantısı düzenlemedi. Bu ziyaret sırasında Erdoğan değil, Obama istediklerini aldı. Bu ziyaret sırasında Erdoğan’a, eksen kayması konusunda uyarıda bulunuldu. Bu ziyaret sırasında İsrail düşmanlığı, İran konusunda uyarıda bulunuldu. Bu ziyaret sırasında, insan hakları (özellikle Ergenekon), telekulak, duruşmalar için uyarıda bulunuldu.
Amerikalılar, Ermeni soykırımı için güvence vermedi, Kıbrıs için güvence vermedi, Kandil için güvence vermedi, Ermeni protokolü için güvence vermedi, açılım-saçılım için, İran’a arabuluculuk için destek olmadı. Ama güzel laflar ettiler. Boş laflar. Karnınız doymuştur. Bu tarihi unutmayın ve 2010 yılı başından itibaren Türkiye’deki gelişmeleri yazarak izleyin, göreceksiniz sizi çok şaşırtacak.

Yazarın Diğer Yazıları