'Erdoğan’a uzaktan öpücük gönderen Obama'

“AKP egemen güçlerin yeni talimatlarını bekliyor”
Bu sözler CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na ait. Aynı zamanda önümüzdeki günlerin siyaset gündeminin de işaret fişeği niteliğinde..
Ana muhalefet lideri ile gündeme dair mini bir sohbet yaptık. Kılıçdaroğlu her zamanki gibi net ve halkın anlayabileceği dilden konuştu.
Sorularımız ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanıtları:
-Bu son dış politik gelişmeler hakkında değerlendirmelerinizi alacaktım. İran, Irak, Suriye...
-Türkiye, dış politikada, özellikle Orta Doğu’da şu anda en itibarsız ülke konumuna düşmüş durumda. Bu bizim açımızdan büyük bir şok, aynı zamanda da üzüntü verici bir olay. Neden şok diyorum? Şunun için. Türkiye Orta Doğu’da sevilen, sayılan, güvenilen bir ülke konumundaydı. Bir ülkenin şu veya bu şekilde sorunu çıktığı zaman gelir Türkiye’den “Ya bu konuda bize destek verin veya şu sorunu çözün” derlerdi. Bugün bu noktadan büyük ölçüde uzaklaştık. Uzaklaşmamıza yol açan da AKP’nin izlediği politikalar. Acı bir olay. Böyle bir olayla, böyle bir tabloyla hiçbir zaman karşılaşmak istemezdik. Maliki’yle aramızda çıkan sorunlara bakın. Suriye’yle çıkan sorunlara bakın. Azerbaycan’la, ki ilişkilerimizin en rahat olduğu ülkeydi, “iki devlet bir millet” derdi rahmetli Haydar Aliyev. Bugün geldiğimiz noktaya bakın. Aramızda soğuk rüzgarlar esiyor. Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde esip gürledik. Dedik ki “biz orada petrol, doğal gaz aratmayız size”... Ne oldu? Aradılar, çıkarıyorlar, İsrail’le oturdular, anlaşmalar yaptılar. Ki önümüzdeki günlerde İsrail Enerji Bakanı Rum Kesimi’ne ziyarette bulunacak Şubat ayı içinde. Onu da bekliyoruz. Türkiye niye bu hale geldi? Tümüyle bu bölgede yalnızlaştı. Şu anda Recep Tayyip Erdoğan’a uzaktan öpücük gönderen bir kişi var: Obama. Ne Rusya’yla ne Suriye’yle ne İran’la ne Irak’la ne Yunanistan’la ne Kıbrıs’la ne İsrail’le.. Bu coğrafyada ilişkimizin iyi olduğu hiçbir ülke yok.
-Dış basında da “Türkiye Suriye’yi vuracak, ABD yeni üsler kuracak Türkiye’de” diye haberler çıkıyor. Bunları nasıl değerlendireceksiniz?
-Bekliyorlar. “Neyi bekliyorlar” diyeceksiniz. Egemen güçlerin yeni talimatlarını bekliyorlar ne yapılacağı konusunda. Yani siz Suriye’nin iç işlerine karıştınız, Irak’ın iç işlerine karıştınız, o bölgede mezhep çatışmaları olacak, oraya da karışmaya çalışıyorsunuz. Bunlar çok tehlikeli alanlar. Bu alanlarda bizim yerimizin olmaması lazım. Bizim daha tepeden, daha sağduyuyla bakmamız lazım olaylara. Ama tam tersine gelişmeler var ve bunlar ürkütücü Türkiye için. Türkiye’ye bu tür şeyler sıçrarsa bunun hesabını kimse veremez.
-Siz,Anayasa Mahkemesi Kanunu’nda değişiklikle ilgili iptal başvurusu yapmıştınız.
-İki milletvekilimiz ceza aldı.
-Bu durumda bir gelişme var mı?
-O yazı direkt Hazine’ye gitmiş gereği yapılmak üzere. Bize gelen bir şey yok. Dolayısıyla onun sonucunu bekliyoruz. Gelirse, itiraz hakkımız olursa kullanacağız, eğer öyle bir hak vermezlerse doğrudan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuracağız.
-Cumhurbaşkanı’nın görev süresi için Anayasa Mahkemesi’ne gidecek misiniz? Bu konuda son durum ne?
-Onu yetkili organlarımızda görüşeceğiz.
-Daha herhangi bir şeyi netleştirmediniz?
-Yok. Kesin bir görüşümüz yok.
-Sizin çok sıkı takip ettiğiniz Deniz Feneri davası ve Zahid Akman durumu var. Zahid Akman Kanal 7’de ofis kurmuş. Bu konuyu nasıl değerlendirirsiniz?
-Her şey çok açık. Yani etik değerlerin ayaklar altına alındığı bir süreçteyiz. Normalde hep inkar ettiği, benim ilgim yoktur dediği pek çok olay şimdi çok daha net bir şekilde ortaya çıkmış oluyor. Onlarla olan ilişkiler artık gizlenemez noktaya gelmiş olacak ki artık rahatlıkla davranabiliyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’na son olarak “özel yetkili savcıdan beklediği özel dosyayı” yine sordum. Kendisine AKP’den gelen çıkışları da hatırlattım:
-Orada bugüne kadar yapılan uygulamalara dikkat çekmek istedim. Bugüne kadar yapılan uygulamalar, özel yetkili mahkemeler uygulamaları hep AKP’nin sıkıştığı dönemlerde bir dosya çıkarma şeklinde olmuştur. Burada da benzer bir tablo ile karşılaşacağız. Bu beni şaşırtmıyor aslında. Böyle bir benzer tabloyla karşılaşacağımız. Bu gerçeğe dikkat çekmek istedim orada.
- Elinize gelen herhangi somut bir şey yok yani. “Şu dosya şöyledir, dosyanın içeriğinde şu vardır” diyebileceğiniz
-Bazı duyumlar var ama onu seslendirmem bu aşamada çok doğru olmayabilir.


Delikanlı Kızın duruşması
ODA TV davasında tutuklu yargılanan Müyesser Yıldız’ın duruşmasına gitti Ankara Haber Müdürümüz Necdet Pekmezci. Mahkemenin verdiği arada Müyesser ablayla konuşma, hepimiz adına hasret giderme fırsatı buldu, Pekmezci. Bizim Müdürden “o anları yazmasını istedim” ..
Necdet Pekmezci’nin notlarından:
“Duruşmaya ara verildi. Herkes kendi arkadaşlarına yöneldi doğal olarak. Soner Yalçın’ın arkadaşları gelmiş, Nedim Şener’in, öbürlerinin arkadaşları gelmiş. Sandalyeye dizleriyle çöküp, sırtlarını salona verip bizlerle öyle konuşuyorlar. Müyesser Abla beni gördü birden çığlık attı, ‘Nerdesin’ diye üç dört defa ellerini sandalyeye vurdu. Ben de ‘Abla geldik, Ahmet Takan’ın selamını getirdim, Ceyhun’un selamını getirdim’ dedim. ’Ulan nerdesiniz , sizi çok özledim. Herkes geliyor ama Ankara’dan gazetecinin gelmesi bir başka oluyor. Hele sizin gelmeniz daha bir başka oluyor’dedi. Duygulandık o anda ister istemez. İkimizin de gözleri doldu.
Ondan sonra ‘Ankara’yı çok özledim. Kar yağması beni çok etkiliyor. Özellikle her sabah Erkan Tan’ın Ankara’nın çeşitli yerlerinden yaptığı yayını izliyorum mutlaka. Ankara’yı görüyorum, özlemim bin kat daha artıyor. Hele kar yağışı altında Ankara’yı izlemek bir başka oluyor’ dedi. Mahkeme ile ilgili şeylerden de söz etti. Bilgisayarına virüslü mail gelmiş, bir yandan da Naci abiye (eşi-aht) onu anlatıyordu. ‘Bak Naci, benim bilgisayarımın kapasitesinden kat kat güçlü bir dosya gelmiş. Mümkün değilmiş, bunu araştırdım’ dedi. Naci ağabey o sırada çırpınıyordu. “Bir şey ister misin, su ister misin” diye soruyordu.
‘Benim için simit yiyin özellikle. Sizinle simit yemeyi çok özledim. Yerken beni anarsınız’ dedi. Ben de ‘Zaten biz simit yiyoruz ama simitleri Naci abiye aldırıyoruz’ dedim
Savunmasında ‘Ben polis mi öldürdüm, asker mi öldürdüm. Benim evimde 24 saat polis var. Bir fiske mi vurdum. Ben gazeteciyim. Ben polis sevdim şu kadar yıl. Ona bir fiske mi vurdum’ demişti. Sohbetimiz sırasında ‘Naci gel lan hiç olmazsa bir polis döveyim, tokat atayım sana, devletin polisini dövmüş olayım’ dedi gülerek.
‘İnşallah çıkarsın yine hep birlikte oluruz abla’ dedim.

Yazarın Diğer Yazıları