Erdoğan, Obama'ya ültimatom verdi
Tabiî ki bu başlığa inanmadınız. Toronto’daki G-20 zirvesi bitti. Başbakan Erdoğan da muradına erdi, ABD Başkanı Obama ile görüştü. Bizimkiler yalnız Türk yetkililerin ağzına baktıkları ve görüşme sonrası açıklama yapılmadığı için olay derhal yeşil basına yansımadı. İçeride AKP heyeti basına ne söyleyelim diye oturup 24 saat düşündü herhalde ve ardından yapılan açıklamalar da bu yüzden prototip oldu. Ve açıklamalarda sanki bizimkiler karşı tarafa muhtıra vermiş havasındaydı. Ama bence bu görüşme sonrası ve öncesi yapılan açıklamalar, sanki Erdoğan’ın iktidardan iniş bileti gibiydi.
İsterseniz hatırlatalım bunları. Erdoğan Toronto’ya hareket ederken dünyanın en büyük haber ajanslarından birinde kısa adı AP olan Associated Press Haber ajansında, bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü misali bir açıklama yer aldı. Bu büyük ajansa konuşan ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya işlerinden sorumlu Müsteşar Yardımcısı Philiph Gordon “Türkiye’nin Batıya olan bağlılığını göstermesi gerektiğini ve bu konuda kafada sorular oluştuğunu” söyledi. Bunun anlamı Batı dünyası diye bilinen Avrupa ve ABD’nin artık Türkiye’ye güveninin kalmadığı gerçeği.
İkinci olay Toronto’da oldu. Başkan Obama, Başbakan Erdoğan’ı kararlaştırılan saatten bir saat gecikerek kabul etti. Bu arada Başkan Obama’nın Amerikan milli takımının Dünya Kupası’ndaki karşılaşmasını seyrettiği için Erdoğan’la görüşmeyi geciktirdiği ileri sürüldü. Peki, görüşmeye kalabalık olarak giren Başbakan ve heyeti neden memnun ayrıldıkları görüşme sonrası konuşmaktan kaçındı. Basit, çünkü içeride istedikleri mutlu yanıt yerine eleştiri almışlardı.
Amerika Türkiye’yi hangi konuda eleştirdiğini tahmin edin. Birincisi, İran olayı. Bu konuda neden Türkiye’nin çekimser oy yerine, yaptırımlara hayır oyu kullandığı konusunda Beyaz Saray ikna olmadı. İkincisi, İsrail ile yaşanan gerginlikler. ABD istihbaratı bu konudaki gerginliği yaratanın Türkiye olduğunu ve Erdoğan hükümetinin olayların üstüne gittiğini bildirmişti.
Obama, Erdoğan’a İsrail ile arayı düzeltme tavsiyesinde bulunurken AKP heyetinin ilişkileri gerdiğini ileri sürdükleri konularla ilgili açıklamaları dinlemekle yetindi ve bunlar hakkında herhangi bir haklılık veya yerine getirme güvencesi vermedi. Zaten bu görüşmenin ardından Beyaz Saray’ın yaptığı açıklama da çok manidardı. Beyaz Saray görüşmeyi, “İran, Afganistan, yardım filosu ve PKK konularının ele alındığı müttefikler arası samimi bir görüşme” olarak tanımladı. Görüldüğü gibi Beyaz Saray, Erdoğan’a herhangi bir konuda güvence vermemişti.
Aslında Toronto öncesindeki ABD’li diplomat Gordon’un mesajı görüşmeye giden Türk heyeti için yeterli uyarıydı. Peki, neden bu olayları izlemek üzere Toronto’ya giden meslektaşlarımız, Türk tarafının değil de Beyaz Saray’ın basın toplantılarına katılıp soru sormaz, Amerikan tarafının nabzını tutmaz. Türk tarafının açıklamalarını satır satır zaten Anadolu Ajansı verirken, niye dengeli bir haber yapmak için karşı tarafı dinlemezsiniz? Gazete ve TV’lerin Toronto’ya yolladığı muhabir ve yetkililer dil biliyor olmalı. Ama sonuç Amerikan tarafından tek satır yok. Kutlarız.
PKK için yardım istenirken, Washington’da açılan PKK bürosunu ve BDP bürosunu kimse hatırlamıyor. Eğer ABD bugüne kadar PKK’ya karşı bir şey yapmak istemiş olsaydı Kani Gulam’ı, İbrahim Parlak’ı sınır dışı etmez miydi? Gelelim istihbarat paylaşımına. Bu konuda da bizim birliklere Washington üzerinden istihbarat bilgisi gelene kadar teröristler hedeflerine ulaşmış ve saldırı başlamış oluyor. Başbakanın üçlü mekanizmanın başka şekilde çalışması sözü ise Kandil’in boşaltılması ve PKK’nın silah bırakması. İyi de bakalım PKK ve Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi bunu istiyor mu?
Sonuç, Toronto ziyaretinde Türkiye ekonomi alanında ne fikirler ortaya attı acaba? Bu konuda da bir açıklama yok. Yabancı kaynaklar da bir şey demiyor. Doğru ya, bize ekonomik kriz teğet geçmişti. Anlaşılan bizim heyet Obama görüşmesi dışında Toronto’dan bir şey beklemedikleri için bu yaz sıcağında oldukça serin bir tatil yaptı. Hem de benim paramla...