Erdoğan, Obama’nın en büyük yanlışı
Ülkelerin dış politikaları, çıkarları koruyan, sınırlar çizen kurallar içerir. Ciddi ülkeler, bu politikalarda beklenmeyen gelişmeler için, ufak tefek değişiklikler yapar. Ama ana doğrultu, sabit kalır. Sabit politikalarda yapılacak büyük sapmalar, ülkenin güvenirliliğini, ticaretini ve ülkeye akan parayı etkiler.
Daha önce anlatmıştım, ABD’nin 2015 yılında, Tayyip Bey’le sona erecek 20 yıllık dış politikasını önceden öğrenme şansım oldu. Çiller zamanında, ABD Dışişleri Bakanlığı’na, yazmamak kaydıyla davet edilen az sayıda bir grup gazeteci arasındaydım. Bize planın ana hatları anlatılmıştı. Planı; birbirine rakip Demokrat ve Cumhuriyetçi 4 başkan (toplam görev süreleri 20 yıl ediyor) değiştirmeden uyguladı. Plandaki bir paragraflık küçük ayrıntı, Türkiye doğrultusunda AKP kurdurulup, iktidara taşınmasıydı. Bunları daha önce yazdım. Ne yazık ki 2015’ten sonra uygulamaya konulacak olan planlar konusunda fazla bilgim yok, tahminlerim var.
Türkiye’nin de AKP iktidarı öncesine kadar, bazı kırmızı çizgileri, dış politikalarında belirli kuralları vardı. Bu kurallar, Türkiye’ye bölgede saygınlık kazandırmış, Türkiye’nin komşularına caydırıcılık korkusu vermişti. Son on yıldır yapılan uygulamalar ise bizi “cicoz ülke” durumuna getirdi. En üfürükten ülke bile kafa tutuyor, adam yerine koymuyor. Terör örgütü PKK, Ankara’ya ültimatom verebiliyor, hapisteki lideri basın toplantısı yapmak istiyor.
Dışişleri Bakanlığı’na Ahmet Davutoğlu geldiği zaman, komşularla sıfır sorun gibi, boyundan büyük laflar etti. Aslında Amerikalıların, pilli tavşan adını taktığı Davutoğlu’nu, Irak savaşı sırasında yapılan at pazarlıklarından tanırız. Bizim basın, davulcu tavşanı bir matah gibi tanıttı, alay edilen isimle övündü. O yıllarda, Washington’a Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış ile Devlet Bakanı Ali Babacan’ı yollayan Başbakan Gül’ün dış politika danışmanı, akıl hocası Davutoğlu’ydu.
Şimdi; Irak’ta Maliki, Suriye’de Esad, Ermenistan’da Petrosyan, Mısır ve Azerbaycan ile aramız bozuk. Avrupa’da Fransa, Almanya, İtalya, İspanya, Bulgaristan ve Yunanistan ile aramız limoni. Libya, Mısır, Tunus ve öteki Arap ülkeleri ile ilişkiler gergin. Son olarak da duyduk ki Tayyip Bey Suudi Dışişleri Bakanı’nı da fırçalamış. Dış politikayı, ülke çıkarları yerine başkalarının güdümünde planlarsanız, nereye saldıracağınızı, kime ne söyleyeceğinizi bilemez, bugün söylediğinizden yarın çark etmek zorunda kalırsınız.
Suriye sorununun, kuzeydeki Kürt bölgesi olduğu, ABD’nin bu plan için Suriye sorununu başlattığını yazdık. Amaç, ABD’nin Kürt devletini Akdeniz’e çıkarmak, petrolü Akdeniz’e taşımaktı. Durumu Esad fark etti, ABD ile tepişmek yerine Suriyeli Kürtlere kuzeyi bıraktı, bir taşla iki kuş vurdu. Sonuç, sınırda terör örgütünün bayrağı dalgalanıyor. Buna itirazı olabilecek herkesi darbe yalanıyla içeri tıktılar. Ama asıl darbeyi Washington’dan, yüzlerine gülünerek yediler. Irak’ta Erdoğan’ı sevmeyen Maliki ile Barzani ittifakı, Barzani’nin Suriye’deki Kürtlere silah ve eğitim vermesi. Barzani’nin Apo serbest bırakılsın toplantısı. Sonuç; Türkiye devre dışı.
Mısır’da Erdoğan yandaşlarına karşı ABD darbe yaptı. En büyük dostları Suudi Arabistan ve Katar, darbecilere para verdi. Mısır, ilişkileri askıya aldı. Pakistan, artık bizi sevmiyor. Ekonomide pilot bakanlar uçağın motorlarının durduğunu söyledi. Ülkede sermaye, yandaşlar dışında sürekli kan kaybediyor. Hani hiç borcu kalmamış olan Türkiye vardı ya bu yıl 157,5 milyar doları nasıl ödeyecek bakalım. Tabii ki yeniden borçlanarak. Tayyip Bey’in feryat ve figanı uçakta paraşüt olmamasından veya altında, atlayabileceği güvenli toprak görememesinden. O ne kadar çok bağırıp çağırıyorsa, anlayın, son hızlanıyor. En son Newsweek dergisi malumu ilan etti, “Erdoğan, Obama’nın en büyük hatası” diye. Düşünün artık efendilerinin bile sevmediği bir lideri bu ülke neden başında tutar?
Son söz. Washington’un kıdemli gazetecisi Helen Thomas 92 yaşında öldü. Lübnanlı bir ailenin kızı olan ve mesleğini onurlu bir şekilde yapan Thomas, Kennedy zamanından bu yana Beyaz Saray muhabiriydi. Başkanlar onunla basın toplantısını açar ve o, basın toplantısını kapatırdı. Bizim zirzop arkadaşların hiçbir zaman ulaşamayacağı bir onur mertebesine ulaştı. Toprağı
bol olsun.