Erdoğan neden gözden düşüyor?
Bundan birkaç yıl önce hatırlarsanız, Erdoğan’ın yıldızının söndüğünü ancak Batı’nın ona ihtiyacı olduğundan bilgisizliğine sabır gösterdiklerini yazmıştım. Bu yazım Erdoğan yanlısı bazı okurların tepkisine neden olmuştu. Ama bugün bu sözlerimi doğrulayan gelişmeler gördüğünüz gibi ortada.
Gazze konusunda mangalda kül bırakmayan Tayyip Erdoğan’a, kanka olduklarını ileri sürdüğü ABD Başkanı Barak Obama’dan eleştiriler geldi. Filistin ve Gazze olaylarında Obama doğrudan Erdoğan’ı suçladı. Bakmayın bizim basının olayı küçük görmesine ama ABD Başkanı’nın diplomatik dille söylediği lafları öyle yenilir yutulur şeyler değil. Ha, Obama haklı da Erdoğan haksız mı diye sorarsanız, tabii ki değil. Ama bir siyaset adamı Erdoğan usulü işe soyunursa böyle fırça yer.
Yüzlerce defa yazdık, arkadaşım, kardeşim dediğin kişiler Batı’nın terörist olarak tanımladığı zatlar. Sudan’dan tutun da Hamas’a kadar uzun bir liste. Buna bir de komşu Irak Merkezi Hükümeti’nin suçladıklarını katarsanız, liste oldukça kalabalık. Bundan başka, anlaşılan Bingazi olaylarında Türkiye’ye çıkan bir fatura var. Anlatayım.
İstihbaratı kuvvetli bir arkadaş bu hikâyeyi kendi internet sitesinde yayınladı. Ama Türk tarafı kimseyi duyacak durumda değil. Olay 4 Amerikalı yetkilinin öldürüldüğü Bingazi’deki Amerikan konsolosluğunda meydana gelmiş. İddiaya göre, öldürülen Amerikan büyükelçisi Chris Stevens, öldürülmeden yalnızca bir saat önce Türkiye’nin Bingazi başkonsolosu Ali Sait Akın ile bir özel görüşme yapmış.
Bu görüşmeyi mümtaz Türk basını, ‘Stevens son yemeğini adı açıklanmayan bir Türk diplomatı ile yedi’ şeklinde verdi. Ancak Amerikalı yetkililer bu görüşmenin hiç de olağan olmadığını ve özel bir sebebi bulunduğunu ileri sürüyor.
ABD Temsilciler Meclisi İstihbarat Komisyonu’ndaki bilgilere göre 11 Eylül 2012 öncesi Libya bandıralı El Entisar (Zafer) adlı gemi İskenderun limanına yanaşıyor. Seferi, Mavi Marmara olayını düzenleyen İHH (İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı) organize ediyor ve Suriye’den kaçanlara yardım malzemesi getirdiği bildiriliyor. Gemi günlerce İskenderun limanında bekletilirken gemiden inen bazı Libyalılar otellere yerleştiriliyor.
Bu arada Eylül başında zamanın CIA Başkanı Petreaus Türkiye ve İsrail’i ziyaret ediyor. Oysa Rus istihbaratı; RPG’ler, yerden havaya uçaksavar füzeleri, Rus yapımı MANPADS denilen ve omuzdan atılan füzelerin de aralarında yer aldığı, Suriyeli ayaklanmacılara verilecek çok sayıda silah ve mühimmatın gemide olduğu konusunda Türk yetkilileri uyarıyor. El Entisar’ın 6 Eylül tarihinde İskenderun limanına yanaşmasına izin veriliyor. Bu arada Rusya, Ankara’yı delillerle sıkıştırmaya başlıyor.
Konu haberlere de yansıyınca Erdoğan, konuyu Amerikalılarla görüşmesi için Bingazi Başkonsolosu Ali Sait Akın’ı görevlendiriyor. Bingazi görüşmesinin rivayete göre asıl amacı bu. Ancak Amerikalıları kızdıran, Amerikan Büyükelçisi Stevens ile görüşmeden çıkan Akın’ın Amerikan konsolosluğu çevresinde İslamcı militanların yığılmaya başladığını görmesine rağmen Amerikalıları haberdar etmemiş olması. Konuda bazı saat çelişkileri olmasına rağmen bu nokta bu kez de Senato İstihbarat Komisyonu raporunda yer alıyor.
Bunların ne kadarı gerçek ne kadarı abartı onu bilemeyiz. Ancak şurası muhakkak ki gün geçtikçe Erdoğan hükümetinin yolu aynı Batı başkentleri ile olduğu gibi Washington’la da ayrılmaya başladı. Normal bir seçim ve bileğinin gücü ile iktidar olan bir politikacı için bu durum, yani Amerikalılarla ters düşmek onur getirir ama... Evet ama; eğer ki sizi iktidara getiren orasıysa, yaptığınız her meydan okumada arkanızı Washington’a dayamışsanız bu size onur yerine düşme verir. Yani sözüm şu ki bırakın siz başkanlık palavraları sıkmayı, oturun da yakın bir tarihte devrilirseniz nasıl hesap vereceksiniz onun hazırlıklarını yapın. Zira o kadar çok insanın canını yaktınız ki sizi kimse Türkiye’de rahat bırakmaz.
Bu arada basında beni şaşırtmayan başka bir gelişme, Mehmet Ali Birand’ın Kürt olduğunu itiraf etmesi. Beni nedense hiç şaşırtmadı ama bence bu ayıp da Kürtlere yeter derim.