Erdoğan KKTC'yi müzakereye zorlamamalı...
20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nın 38.yıldönümünü coşkuyla ve gururla kutladık. KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’sız bu ilk yıldönümü kutlamasında muhakkak ki buruktuk.
Her zamanki gibi başkent Lefkoşa’da resmi kutlama törenleri yapıldı. Törene ellerinde TC-KKTC bayraklarıyla gelen vatandaşlar “TC-KKTC sonsuza kadar el ele”, “Babatürk Denktaş yolundan ayrılmayacağız”, “Mücahitle Mehmetçik El Ele”, “Şehidim Emanetin Namusundur” pankartları açtılar ve Denktaş, Ecevit ile Atatürk Posterleri taşıdılar.
Törende KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu’nun ve Anavatan Türkiye’den törenlere AKP hükümeti adına katılan TC Başbakan Yardımcısı ve Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Beşir Atalay’ın yaptığı konuşmalar oldukça önemlidir. Bu arada Anavatan Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Erdoğan’ın yayınladıkları mesajlar da, Kıbrıs sorunu konusundaki son pozisyonu, ortaya koyması açısından önemlidir.
Başbakan Erdoğan’ın KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu’na gönderdiği mesaj üzerinde durmak istiyorum.
Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir kapsamlı çözüme yönelik olarak 2008 yılında Birleşmiş Milletler’in himayesinde başlatılan müzakere sürecinde, Eroğlu liderliğinde Kıbrıs Türk tarafının sergilediği tüm yapıcı çabalara rağmen Rum tarafının uzlaşmaz tutumu nedeniyle Kıbrıs’ın tümünü meşru biçimde temsil edebilecek yeni ortaklık devletinin 1 Temmuz 2012 itibarıyla AB Dönem Başkanlığı’nı üstlenmesinin maalesef mümkün olmadığını ifade eden Başbakan Erdoğan, mesajının bir bölümünde şöyle demiştir:
“Hükümetimiz son BM sürecinde gelinen bu tıkanma noktasında adadaki iki taraf arasında daha önce tüketilmemiş yeni alanlarda güven artırıcı önlemlerin hayata geçirilmesine dönük bir diyaloğun sürdürülebilmesi ve bu suretle gelecekteki olası bir siyasi çözüme de zemin hazırlanmasına yönelik çabalarınızı desteklemektedir.”
Başbakan Erdoğan, 50 yıla yakın bir süreden beri müzakere edilmekte olan Kıbrıs sorununda müzakere edilmemiş, üzerinde tartışılmamış tek bir konunun dahi olmadığını bilmemekte midir? Kapsamlı, adil ve kalıcı bir çözüm için ortaya konan tüm öneri, plan ve çalışmaları Rum tarafının reddettiğini bilmiyor mudur? Rum tarafının Annan Planı’nı referandumda reddederek uzlaşmaz tutumunu bütün dünyanın gözleri önünde tekrarladığını bilmiyor mudur? Referandumdan sonraki süreçte hem 2.Cumhurbaşkanı Talat hem de Cumhurbaşkanı Eroğlu ile sürdürülen müzakerelerden Türk tarafının tüm iyi niyetine rağmen sonuç alınamadığını farkında değil midir?
Başbakan Erdoğan’ın mesajında “daha önce tüketilmemiş yeni alanlar” ile BM icadı “güven artırıcı önlemlerin hayata geçirilmesinden” bahsetmesi ve müzakerelerin devamına yeşil ışık yakması çok yersiz olmuştur.
Bugüne kadar yapılmış müzakereler yeterli değil midir? Daha ne ve niçin müzakere edilecektir?
Adayı hala daha Yunan yapmak peşinde koşanlarla müzakere edilecek neyimiz vardır? Kıbrıs Türkü olarak bizleri insafsız ambargo ve izolasyonlarla yok etmek isteyen bir zihniyetle daha neyin diyaloğu sürdürülecektir.
Geçen yılki 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı kutlamalarında Erdoğan “haksızlıklar artık tahammül sınırlarını zorlamaktadır, bıçak kemiğe dayanmıştır” diyerek Rum tarafına 1 Temmuz 2012 tarihini uzlaşmak için son tarih olarak hedef göstermemiş midir?
Müzakerelerin devamını Rum tarafı istemektedir. Kıyamet gününe kadar müzakereler sürse Rumun itirazı yoktur. Rum tarafı, Kıbrıs Türkleri olarak bizden gaspettiği haklarla kapağı attığı AB’de mutludur. Mevcut düzenin, ada tamamen Yunan yapılana kadar devamından yanadır. Rum zamana oynamaktadır ve yeni bir müzakere süreciyle bu zaman onlara sunulmamalıdır.
Başbakan Erdoğan’ın, dünyaya müzakerelerin yeterinden fazla sürdüğü mesajını vermesi gerekirken en mutlu, en gururlu ve özgürlüğümüze kavuştuğumuz en onurlu günümüz olan 20 Temmuz’da katil Rumlarla müzakerelerin yeniden devamı için yeşil ışık yakması bizleri üzmüştür.