Erdoğan ile Gül’ün maçı kıran kırana!..
“Erdoğan Ankara’ya istihbarat raporlarıyla dönüyor” başlıklı dünkü yazım üzerine, Ankara’da siyasi kulisleri çok yakından takip eden bir dostum sabahın erken saatlerinde aradı; “Ahmet Bey, Tayyip Erdoğan 1-0 öne geçti” dedi.
Taht kavgası “Futbolda Şike Yasası” nın üstünden sürdürülünce Başkent’te siyasetin üslubu da değişti. Birileri yanlışlıkla telefonları dinlese zanneder ki siyaset değil oynanan bir maçın tahlilini yapıyoruz.
Dostum devam etti tahliline:
“Bunlar ilk defa mı kişiye özel yasa çıkarıyorlar?.. Tayyip Erdoğan’ın hastalığı ortaya çıkınca oltayı attılar. Bu bir nevi, ’kim kimin tarafında?’yı görme noktasında da bir yoklama oldu. Bu kapışma için kamuoyunda meşruiyeti olacak bir zemin lazımdı. Şike yasası bulunmaz fırsat oldu. Benim gördüğüm Tayyip Erdoğan ilk hamleyi boşa çıkarttı. Anlayacağın maçın ilk 20 dakikasında Tayyip Erdoğan 1-0 önegeçti”.
Maç skoru vermek için vaktin biraz erken olduğunu düşünsem de dostumun söylediklerinde haklılık payı var. Kendilerine karşı yapılan ev toplantılarını değerlendirmek için “Tayyipçi” ler, Erdoğan’ın Ankara’ya dönmesini bekliyorlar. Başbakan’dan gelecek işaret ile yalnızca “sıkı Tayyipçi” lerin katılacağı gizli toplantı yapılacak. Toplantıda “bundan sonrası” masaya
yatırılacak.
Tayyip Erdoğan’ın hasta yatağında köşeye sıkıştırılmasının hiçbir zaman sadece iç dengelerle izah edilemeyeceğini ta başından beri yazıyorum. “Acaba Erdoğan’dan istenen büyük taviz neydi?” sorusunun cevabının ilk bölümleri de yavaş yavaş belirmeye başladı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün izlenen İsrail karşıtı politikalarda Tayyip Erdoğan ile ters düştüğünü bir kez daha hatırlatıp dün medyada çıkan ve henüz bu satırların yazıldığı saatlerde yalanlanmayan şu habere bir göz atın:
“İsrail’in önde gelen gazetelerinden Maariv’in haberine göre, Amerikan tarafının önerisiyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan arasında gizli bir telefon görüşmesi yapılacak.
Görüşmenin ardından ABD’nin önerdiği gibi her iki taraf içerik bakımından iki farklı bildiri yayımlayacak.
Buna göre Ankara, Mavi Marmara gemisindeki dokuz Türkiye vatandaşının ölümünden dolayı İsrail’in özür dilediğini, Tel Aviv ise sadece çatışmanın doğurduğu sonuçlardan dolayı duyduğu üzüntüyü dile getirdiğini
açıklayacak.”
Amerikan Başkan Yardımcısı Biden de hasta yatağında Tayyip Erdoğan’a İsrail ile ilişkilerin artık düzeltilmesi gerektiğini tavsiye (!) etmişti. Erdoğan ayağa kalkar kalkmaz bu haberin yayılması ve Türkiye’nin bunu kabul etmiş pozisyona düşürülmesi tesadüf olmaması gerekir.
Habere göre;
“ABD’nin önerisinde Mavi Marmara saldırısında öldürülen Türkler için ödenecek tazminata ilişkin bir formüle de yer verildi. Washington, İsrail, tazminat bedellerini doğrudan ölenlerin yakınlarına transfer etmek yerine Türkiye’nin İsrail ile koordinasyon içerisinde özel bir fon kurmasını önerdi.”
Bu nasıl bir tezgâhtır?.. İzah edebilen bir adım öne çıksın.
Tabii bu işin daha başlangıç noktası. Bu düzmece barışın ardından heybede saklanan büyük turpu göreceğiz.
Maçın skoruna bir de o zaman bakmak lazım!..
Oğul Erbakan hareketleniyor
Milli Görüş’ün Saadet Partisi’nde de önemli gelişmeler oluyor. Ankara’da AKP’yi yakından takip edenler arasında Saadet Partisi bulunuyor.
Rahmetli Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan da liderlik mücadelesine hazırlanıyor. Fatih Erbakan, geçen kongrede “askerliğini yapmadığı” gerekçesiyle kendisine gelen taleplere uzak durmuştu.
Bedelli askerlik yasasının çıkmasının ardından Fatih Erbakan’ın önündeki en büyük engel kalkmış oldu.. Fatih Erbakan, bedelli askerlikten faydalandıktan sonra aktif siyasete dönmeyi düşünüyor. Ama önünde bir sıkıntı var. O da rahmetli babasının yakın arkadaşı Oğuzhan Asiltürk ile içine düştüğü anlaşmazlık. Oğul Erbakan yakın çevresine Asiltürk’ün “babasının üstüne kayıtlı olan mal varlığının partiye iade edilmesi” için yaptığı baskıları anlatıyor. Fatih Erbakan ne olursa olsun “davayı babasının bıraktığı yerden devam ettirmekte” kararlı bir profil çiziyor.
Saadet Partisi içindeki “aksakallılar” ise Bülent Arınç’ı yakından takip ediyor;
“Bülent Arınç aradığını yine bulamazsa acaba bize gelir mi” diye...