Erdoğan domuz gribi mi oldu?
Başbakan hastaymış, aklıma acaba domuz gribi mi oldu diye geldi. Hani aşı olmam diye vatandaşlarına, halk sağlığı konusunda bencillikte örnek olan Erdoğan’ın bence derdi grip falan değil başka. Son günlerde Türkiye’de bazı gazetelerin arka sayfalarına, bizim Habergazete’nin ise manşetine giren Amerika’dan üç büyük rapor var. Tabii bizim boyalı basın adamın şerrinden korktukları için haberleri küçük görmüşler
Bunlardan biri, bir dış politika dergisinin değerlendirmesi. Foreign Policy dergisinin Ortadoğu baskısında yılın adamlarını seçerken Erdoğan’ı koydukları kategori çok dikkat çekici. “Yılın çaylağı veya uyanığı”. Aslında dergideki yazıda altta fazla bir şey yok ve hatta kötü şeyler de yazmamışlar, övmüşler bile diyebiliriz. Ama yapacaklarını zaten başlıkta yapmışlar. Kullandıkları kelime “Rookie” Bu kelimeye sözlükten bakarsanız, karşılığında “çaylak, acemi asker, bir işin acemisi veya toyu, uyanığı” olarak görülüyor. Ama bu kelimenin halk arasında kullanıldığı alanlar, değişik sözlüklere girmeyen anlamları da var. Neyse. Adamlar verecekleri mesajı vermişler inceden.
İkinci olay, bir Musevi gurubunun Erdoğan’ın vücut hareketlerinden psikanalizini yaptırmış olması. O da çok garip. Yapan kişi, Amerika’da tanınmış bir doktor. Goodfield Enstitüsünden Doktor Goodfield ya da Profesör Goodfield, insanların hareket ve davranışlarını izleyerek psikanaliz yapmakla tanınmış. Bu adam CIA’den FBI’a kadar bir dizi kuruma yardımcı olmuş. İnternette gezen İngilizce bu değerlendirmede de Erdoğan için ince ince yapılan bazı saldırılar var. Örneğin “kimseye güvenmez, erkek üstünlüğüne ve kendisine inanır, sinirlidir” gibi laflar.
Hepimiz oturduk Fener Patriği Bartholomeos’un sarf ettiği laflara sinirlendik. Ona neden kızıyorsunuz? Ona bu lafları sarf etme hakkını veren Erdoğan ve Bakanlarına neden kızmıyorsunuz? Bizde kendi şahsi çıkarları için herkesin bir yerlerini okkalayan siyasetçiler oldukça bu laflar normal değil mi? Adam ABD’de bir devlet başkanı gibi karşılanır ve oradan, yani patron Obama’nın yanından Erdoğan’a mesajlar atılırken neden kızmadınız? Hatırlarsanız, ben bundan önceki yazılarımda Patrik ve patrikhane konuları ağırlıklı olarak ele alındı diye yazmıştım. Gördünüz gerçeği.
Ardından Hillary Clinton, Ermenistan Devlet Başkanı ve Dışişleri Bakanını arayarak protokol konusunda ellerinden geleni yaptıklarını ve Erdoğan’a ortaya şart şurt sürmeden sınırı aç dediklerini söylemedi mi? Peki gerçek gündemde bizimki fırça yerken dışarı çıkışta sırtı sıvazlanmış ve aslansın aslansın denmişse ne anlamı var bunun? Gerçek şu ki Türkiye Lozan’ı tanımayan ABD tarafından yeniden Sevr gerçeğini kabule zorlanmaktadır.
Ben Washington’daki basın toplantısında Erdoğan’a ABD planı gereği beşli komisyonu sormuştum. Erdoğan büyük bir pişkinlikle bundan kaçtı. Üçlü komisyon çalışıyor dedi. Evet, çalışıyor çalışmasına da ABD’nin istediği Barzani heyeti, Bağdat heyeti, Türkiye, ABD ve Birleşmiş Milletler bu görüşmelerin içinde değil mi? Şimdi aklınıza nereden çıktı bu Birleşmiş Milletler diye bir soru gelebilir. Peki, Mahmur kampı kimin yönetiminde? Birleşmiş Milletlerin. Açılımı İmralı’daki sabıkalı katilin iki dudağı arasında yürüten AKP iktidarının kimseye kafa tutacak hali yoktur. Her şey çok hızlandı, çok.
Son sözüm ise Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’a. Artık olaylar birilerine imalı mesajlar atma veya kızım sana söylüyorum gelinim sen anla çizgisinden çıkmıştır. Komutanız altındaki silah arkadaşlarınız, terörle mücadele eden herkes teker teker alınıp baskı uygulanmakta ve bir yıldırma politikası izlenmektedir. Bu yazıyı yazarken duyduğum yarbayın intiharı da mı size bir mesaj vermedi. Benim size son lafım bir atasözü. “ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde”