Erciyes'ten sonra sırada ne var?
Türk milliyetçiliği hareketinin 1980’den sonraki sıçrama yeri Erciyes’ti. Ergenekon’dan çıkışın işareti olarak algılanan Erciyes’teki “Soy soylayıp, boy boylama” geleneği ani olarak alınan bir kararla milletler arası olma özelliğinden yerel bir organizasyona indirgenerek temelinde “Aksiyonerlik” olan koca hareketi berhava ediliverdi. Yeni nesiller, berhava kelimesinden anlam çıkaramamış olabilir. Özünden, havasından uzaklaştırmak diye tanımlandırmak da mümkündür.
Bize göre Erciyes’in önünü kesmek son 22 Temmuz seçim sonuçlarıyla, ya da Türkiye’nin kilitlendiği Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili değildir. Seçimlerden çok önce planlanmış olan Erciyes Zafer Kurultayı’nın ülkücü caimaya unutturulmaya çalışılmasıyla ilgili düşünce, Bahçeli’nin sağlık sorunu, MHP’nin aday sıralamasındaki isabetsizliği yüzünden ortaya çıkan sonuçla açıklanamaz.
1997’de Büyük Türkeş’in beklenmeyen vefatından sonra 3 Mayıs Türkçüler Günü nasıl Milliyetçiler Bayramı olarak değiştirildiyse, Türk Kurultayları ve Erciyes de planlı, programlı bir şekilde tarihe gömülmek istenmiştir. Çünkü, Türk milliyetçiliği hareketini, ülkücü dünya görüşünü, Türklüğün yeni dünya düzeniyle ilgili çalışmaları yavaş yavaş tarihe gömmek ve düşünce hareketini kodlarından uzaklaştırmayı amaçlamaktadırlar.
18 Nisan 1999 seçimlerinde Başbakan Yardımcılığı makamını kabullenerek Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün yolunu hazır olmadığı gerekçesiyle reddeden Bahçeli, aynı tarihten itibaren sakal, bıyık, beyaz çorap aşağılamasıyla hareketin mensuplarını malum medyanın pompalamasıyla da “ehilleştirme” yolunu seçmişti. Kimileri, “Hareketin lideri” nin önemli manevrası olarak es geçtikleri ünlü operasyonda CKMP’den MP’ye, MÇP’den MHP çizgisine kadarki inanmış kadroların tasfiyesini de görmezden geldi. Lider merkezli hareketin geleneksel anlayışıyla koltuğa oturanda keramet arayan zihniyet, ayakkabısının altı delik, sırtında ceketi bile olmadan, Başbuğ’larını uğurlamaya gelen milyonların çığlığının yankısındaki sonucu okuyamadı. Fazla haksızlık etmeyelim. Türk’ün genetik yapısında lider anlayışı olduğu için Bahçeli’nin ön adındaki Devlet, çoğunu büyülemişti. Oysa devletin başına Devlet gelecek haykırmalarını gerçekleştirmek için Ahmet Necdet Sezer yerine Devlet Bahçeli ismini öneren dönemin etkin isimleri birer birer tasfiye edildi. Türkeş’in koltuğuna, Türkeş’in milyonlarca öğrencisine rağmen oturan Bahçeli’nin ilk işinin partiden Türkeş’in adını silmek olacağını kimse tahmin etmiyordu. Nitekim önce ATP (Aydınlık Türkiye Partisi) ya da diğer deyişle Alparslan Türkeş Partisi kuruldu. Dönemin şartları, hengamesi yüzünden kimse anlayamadan 1999 seçimi gelmişti zaten.
Türkiye’nin kilidi durumundayken, daha ilk gün DYP ve FP dinlensin açıklamasıyla DSP-MHP-ANAP Koalisyonu’na mecbur bırakan Bahçeli, henüz ikinci yılında MHP’nin kurucusu her şeyi olan Türkeş’in Türk Kurultayı’nı yasakladı. Türk milliyetçiliği çizgisinden duyduğu rahatsızlığı TÜDEV (Türk Devlet ve Toplulukları Vakfı) Başkanı Prof. Dr. Abdülhaluk Çay’a kadar indirgedi. Oysa Çay, Bahçeli’nin genel başkan seçildiği parti kongresinin divan başkanı idi. Bahçeli’nin Türk Cumhuriyetlerinden Sorumlu Bakanı idi.
Şimdi de iddia ediyorum: Türkçüler Günü, Türk Kurultayı ve Erciyes Kurultayı’ndan sonra ülkücü hareketle bütünleşmiş diğer günlere sıra gelecek. 27 Mayıs 1980 günü şehit olan Gün Sazak’ın şahsında, tüm ülkücü şehitleri anma günü zaten son 7-8 yıldır lokal hale gelmişti. Bahçeli önümüzdeki yıl, bugüne de katılmayarak Türk milliyetçiliği hareketini kodlarından, şanlı geçmişinden uzaklaştırma operasyonunu gerçekleştirecek ve MHP’yi tıpkı son seçimde yüzde 14’lere kilitlediği gibi önümüzdeki dönem barajın altına yeniden iterek “aksiyon- reaksiyon” şeklinde tartışılmakta olan hareketi tarihe gömmekteki görevini yerine getirmiş olacak. Şüphesiz 4 Nisan Türkeş’i Anma Günü de aynı operasyonla yerelleştirilerek unutturulacak. Sırada daha ne kaldı ki!