Erciyes sınavı...
Malum partinin kapatılma davasıyla ilgili yeterince yorum varken bugün aynı sakızı çiğnemeye hiç niyetim yok... İyice sulandırıldıktan sonra inandırıcılığını kaybeden Türkiye’nin gündemini kirleterek değiştiren öteki davayla ilgili de kalem oynatmayacağım... Bugün dostlarımın, gönüldaşlarımın tam 17 yıldır gönlünün olduğu Erciyes’i yazacağım...
Hani, yine malum “genel müdür” ün “yasakladığı” Türk Kurultayı ile ata toprağım Erciyes’e koyduğu “nolamaz!” kararını karmalayalım mı?
İşin özeti dostlar, ruhumdaki “anarşist” kimliğin gereğini yerine getirip “başkaldırı” yı kafasından geçirip de bir türlü icraata koyamayanlar adına “eylem” e gidiyorum Erciyes’e... Daha doğrusu siz bu satırları okuduğunuz anda ağustosta bile zirvesindeki karların erimediği Erciyes’te “Ahde Vefa Derneği” nin konuğu olarak “ahde vefa” adına “sahte vasiyet” leri ortaya çıkarma adına bugün, soy soylamak, boy boylamak için Tekir Yaylası’ndayım.
“Şahsiyetçilik” ilkesinin askıya alındığı yıllarda onur duyduğu kimliğini tescil etmek isteyenlerin gayretleri “vilayet” kararı ile engellenmeye çalışılsa da; biz etli bulgurumuzu kaynatacağız... Bazlamayla köpüklü yayla ayranını içeceğiz... Üzerine “Ozanların Piri” nin Türk otağında, kıl çadırdaki doyumsuz sohbeti eklenirse değmeyin keyfimize...
1250 m. yükseklikteki Tekir Yaylası’nda geceyi geçirmek her baba yiğidin harcı değildir. Çadırdaki sohbetin sıcaklığını yaşamadan tokalaştığı ellerden sonra elini kolonyayla silen “sifenks” ler yanımızda olmadığı için biz, bizle özdeşleşmenin özelliğini yaşayacağız.
Türkmen’in töresi gereği davulun - zurnanın sesini duyan her Türk davetli olduğu için bizim kurultayımıza teşrif edenlerin hiçbiri koltuk ve makam endişesiyle tehdit edilerek asla kovulmayacak!..
Hoşuma gitmiyor da değil...
Kurultay alanının panayıra çevrilmesine “ahde vefa” izin vermeyecek. Ticari fuar alanlarının metrekare birim fiyatlarıyla ilgili kazanç endişesi de olmayacak bu yıl.
Yalakalık sınırlarının zorlandığı tomar tomar para “arabesk sanatçıları” ile hemşehirlilere ve de popçulara verilmeyeceği için “biz bize” kalacağız alanda... Belki görgüsüzlüğün görgüsünü yansıtan havai fişekler patlamayacak Erciyes gecesinde, hatta öğle namazında safları doldurmak için suni gayretler sarfedilmeyecek, kürsüdeki hatibi(!) dinlemeye çadırdakiler zorlanmayacak! Gönül... Gönül yolculuğuna hiç “pazarlık” yapmadan çıkanların gönüllerinin hoş olması adına kurultay töresince gönüllülere dayatmada bulunulmayacak!
Ünlü “Ulubatlı” ki Kayseri’de bıyıkları ve mücadelesiyle sembol olan Ülkücü’nün “Emmim oğlu” dediği “Avşaroğlu Alparslan Bey”in mirasına sahip çıkanlar, onun vasiyetini yerine getirenlerin adını “ahde vefa” koyduğu hareketin içinde bulunmamak bize yakışır mıydı?
Aylar önce “kimse gelmese çoluk çocuğumla Erciyes’te olacağım” diyen bu satırların yazarı, Türk milliyetçiliğinin kalesinde, Alparslan Türkeş’in baba ocağında, yerel yönetimlerin iktidara teslim olduğu, memleketimden olmadığı halde memleketlim gibi görünen “erk sahip”lerine inat Erciyes’i, Zafer Kurultayı’nı gerçekleştirmenin onurunu yaşayacak...
Yeniçağ gazetemizin değerli okurlarına, Kayseri ve civarındaki gönüldaşlarıma “Niye gelmediniz?” gibi bir sitemde asla bulunmayacağım gibi, ahde vefa adına Tekir’de çadır kuran binlerce dosta, Erciyes’i yaşatma adına Tekir’e çıkan onbinlere “İyi ki geldiniz” de demeyeceğim.
Gelen de, gelmeyen de sağ olsun...
Yüreğinde “ahde vefa” duygusu taşıyan herkese selam olsun... Ülkü ile kalın...