Erbil'den sertifikalı öğretmenler gelir mi?

Mahiye Morgül öğretmenimin de dediği gibi bu teklifin adı “4+4+4” değil gerçekten de “parçalamalı eğitim”
yasası.
Nedenlerine geçmeden önce, dikkatlerinizi CHP’nin Salı günü Ankara Tandoğan meydanında yapmayı planladığı grup toplantısına çekelim. İktidar taraftarları oldukça rahatsız oldular ki, hemen başladılar bildik sakızı çiğnemeye.
Neymiş efendim?
“Bu teklif din eğitiminin önünü açıyormuş”
Yani buna muhalefet eden din eğitimine de muhalefet edecek.
Yine İmam Hatipler ve yine aynı bildiğiniz tezgahlar.
Türkiye’de din eğitimini önüne geçebilecek bir güç var mı?..
Millet buna müsaade eder mi?..
Halkımız parayı esirgemez
Bugüne kadar açılan Kur’an kurslarına, hafızlık kurslarına ve din eğitimi için yapılan diğer çalışmalara bakın. Bunların tamamına yakının giderlerini millet kendi cebinden ödüyor.
Camilerimizin yapım ve diğer giderlerini Diyanet mi karşılıyor?
Bu milletin Müslüman evlatları bugüne kadar din eğitimlerini okullarda haftada bir saatlik dersten mi aldılar?
AKP’nin tuzağına düşüp yine değirmenine su taşımayın!..
Tandoğan meydanında çıkıp yine “ Kahrolsun Şeriat” sloganları atarsanız emin olun bu sefer Tayyip Erdoğan size “AKP iktidarına bugüne kadar yaptığınız katkılardan” dolayı teşekkür plaketi yollar.
Gelelim işin aslına..
İtiraf etmeliyim ki; “Parçalamalı eğitim” yasa teklifi konusunda Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e biraz da olsa haksızlık yapmışız. Bu işin ilk hazırlık safhasında yer alan eski eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’i anmayı(!) unutmuşuz. Bu arada okuyucularımdan “niye eğitim Bakanı diye yazıyorsun Milli Eğitim Bakanı yazman gerekmiyor mu?” şeklinde tepkiler alıyorum. Bilerek yapıyorum. Bu Bakanlığın başına Milli biri geçinceye kadar da buna devam edeceğim.
“Parçalamalı eğitim”
2005’te zamanın Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, bir haber kanalında yaptığı konuşmada “13 başlıklı, 29 kriter” çalışmasından bahsetmişti. Çelik’in isimlerini verdiği “birlikte çalışma arkadaşlarının” çoğu Danimarkalıydı. Çelik, “desantralizasyon” yapacaklarını anlatmıştı. Yani; merkezden uzaklaşacaklarını.
Hüseyin Çelik, o dönemde Danimarkalı meslekdaşı ile oldukça sıkı fıkıydı. Müsteşar yardımcısı Salih Çelik de sık sık Danimarka’ya gider “inceleme çalışmaları” yapardı. Salih Çelik bugün de “parçalamalı eğitimin” önemli bürokratlarından. Bakanlıkta, yaptığı çalışmalardan dolayı ödüllendirileceği ve ABD’ye eğitim müşaviri olarak gönderileceği konuşuluyor.
Danimarka’da eğitim sisteminin okul öncesi eğitim ve sonraki eğitimin bir bölümünün belediye konseyleri ile birlikte yürütüldüğü gibi az bilgiye sahiptim.Sanal alemde “Vikipedi”ye müracaat ettim. Bakın Danimarka eğitim sistemini ansiklopedik olarak nasıl izah etmiş
(kısaca):
“Eğitim Tipleri:
Halk okulları (Folkeskole)
Özel okullar
Kırsal alanlardaki bazı bağımsız okullar (Friskoler)
Kentsel alanlardaki büyük bağımsız okular (Privatskoler)
Din ve cemaat okulları
İlerlemeci bağımsız okullar
Belli bir amaca hizmet eden okullar (örneğin Rudolf Steiner Schools)
Alman azınlık okulları
Göçmen okulları
Danimarka eğitim sistemi bir yıllık zorunlu okul öncesi eğitimden sonra 9 yıllık genel bir zorunlu eğitim sürecini kapsar. 10. yıl öğrencilerin isteğine bağlı seçmeli bir yıldır. Her Danimarka vatandaşının, okulla sınırlı kalmayıp aynı zamanda hayat boyu öğrenme programı adı altında, eğitimlerini okul dışında da; radyo, televizyon, kurslar, halk eğitim merkezleri gibi araçlarla sürdürebilme olanakları vardır.
Halk Okullarının Amacı:
Demokratik ve bağımsız bir toplum içersinde kendi haklarını savunabilir ve ortak sorumluluklarının farkında olabilirler.”
AKP’nin planladığı federatif yapının anayasal alt yapı çalışmalarının son aşaması; eğitim ve yargı. Onda da oldukça mesafe aldılar.
Hüseyin Çelik’in 21 Mart Çarşamba günü İstanbul Aydın Üniversitesinde yaptığı konuşma gözlerden kaçmamalı.
“Yargının fiziğini düzeltildi, kimyasının düzeltilmesi gerekiyor. Kimyasını düzeltirken de gürültü çıkabilir.”
Gürültünün gerçek tarifi: PARÇALANMA
Milli Eğitim ve yargıda parçalanınca her şey istedikleri gibi olacak. Önümüzdeki hafta Meclis Genel Kurulunda görüşülmesi planlanan gürültülü yasa teklifindeki kriterlere çok dikkat edin. Milli Eğitim Bakanlığının Talim ve Terbiye Kurulu fiilen lağvedilmiş halde.Yeni sistemin yeni müfredatından bahsediliyor ama ortada müfredattan eser yok. Temel eğitimin seçmeli dersleri arasında “Halk Kültürü/Kültürel değerler” diye bir ders görürseniz sakın şaşmayın.
Müfredat için acele etmemeleri herhalde bu yetkiyi belediyelerin mütevelli heyetlerine bırakacak olmalarından. Bir de sertifikalı öğretmenler karşımıza çıkacak.
Erbil’den de öğretmen ithal eder miyiz, acaba?

Yazarın Diğer Yazıları