Erbakan'ın koltuğuna oturdum...
Başıma bu da geldi! Evet, Necmettin Erbakan’ın koltuğuna oturdum!
Efendim, bu durumun öyküsü şöyle: Fikir derinliği olmayan politik toplantılara özellikle katılmadığımı tanıyanlar bilir. Ancak, Akademi’den arkadaşım olan Mali Müşavir sevgili Mehmet Çalışkan bu ilkemi bozmaya ahdetmiş olmalı ki; geçen cumartesi sabahı beni ’derdest idüp’otomobiline bindirdiği gibi soluğu Hilton Oteli’nin kapısında aldık. Meğer Politik Araştırmalar Merkezi (PAMER)’nin “Anayasanın değişmez maddeleri ve TC’nin üniter millî yapısı” konulu ’kahvaltılı toplantısı’nı izleyecekmişiz. Lobi denilen yere varınca, bir anda çevrem, onlarca yıl görmediğim eski dostlarla doldu. Ayaküstü söyleşilerden sonra toplu halde kahvaltı masalarına yaklaştık. Masanın çevresindeki koltuklara oturduk. Nasıl bir koltuğa oturduğuma dikkat etmedim; çünkü bu ülkenin has evlatlarından eski Milletvekili Mahmut Öztürk’le ’Mehter’in ilk çıkış yerinin Özbekistan olup-olmadığı konusunu tartışıyorduk. Bir ara oturduğum koltuğun salondaki tüm koltuklardan farklı olduğunu hissettim. Kalkıp koltuğa dikkatlice bakınca yaldızıyla, eşsiz kadifesiyle, büyüklüğüyle saray kaçkını olduğunu gördüm. Yanımdaki garson kızımıza “Bu koltuk niçin farklı” diye sorunca “efendim Sayın Necmettin Erbakan’ın oturacağı koltuk” demez mi? Ben “aman” deyip kalkmaya savlet ettiğim sırada Mahmut Öztürk sağ omzumdan bastırarak “Ağabey kalkma, otur” dedi. Ben Yaratana sığınıp bir hamle daha yapınca, bu kez sol yanımda oturan yayıncı kardeşimiz Alperen Buray ile emektar dostlardan Lütfi Öztürk “Allahaşkına kalkma” deyip sol omzumdan koltuğa yapıştırdılar. Fakat içim rahat değil. Önümdeki kahvaltıyı gördüğüm yok... Bu perişan halimi fark eden bir garson geldi ve kulağıma “Efendim, Sayın Erbakan kahvaltıya gelmeyecek, toplantıya katılacak” demesiyle rahat bir soluk aldım.
Toplantıya gelince... Prof. Dr. Ömer Aksu harika bir açış konuşması yaptı. Necmettin Erbakan ’konuk’olarak kürsüye çağrıldı. Erbakan, yedi yıl içinde insanımızın nasıl yoksullaştığını TÜİK verileriyle anlattı. Sonra da Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın başkanlığında Prof. Dr. Burhan Kuzu, Av. Şahin Mengü, Dr. Ahmet Demircan ve Sadi Somuncuoğlu konuştular.
Şahin Mengü ve Sadi Somuncuoğlu dışındakiler sadece ’konuştular’. Evet, sadece konuştular! Anasaya ile ilgili akıllarına gelen her konuyu dile getirdiler. Burhan Kuzu “yeni anayasa yapacağız, yapmalıyız...” gibi, bildik sözlerle süresini tamamladı. Ama Şahin Mengü Anayasa’nın değişmez maddelerinin millî yapımız için gerekliliğini dünyadan örnekler vererek sundu ve takdir topladı. Sıra Sadi Somuncuoğlu’na gelince... Hani bir deyim vardır; dananın kuyruğu koptu! Bu bilge devlet adamı Şahin Mengü dışındaki konuşmacılara -Nevzat Yalçıntaş da dahil- öyle bir ders verdi ki, inanın ben oturduğum dinleyici koltuğunda onlar adına utandım. En son konuşmacı olan bu aksakal Türk aydını konuşmasına: “Her şeyden önce bu toplantının konusu sadece Anayasanın değişmez maddeleri ve T.C.nin üniter millî yapısıdır. Biz buraya ’yeni anayasa’konusunu tartışmak için gelmedik” diyerek başladı. Konuşmasının tümünü belgelere dayandırarak bir bilim insanı titizliğinde sundu. Dinleyiciler Somuncuoğlu’na sürekli takdir duygularını belirtti. Bu devlet adamımız gerçekten çok donanımlı. Ulu Tanrı onu ailesine ve ülkemize bağışlasın.
Haftaya buluşmak dileğiyle, esen kalın.