Enflasyonda panik etkisi
Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi (YD-ÜFE), yurt içinde üretilen ve ihraç edilen ürünlerin, aylık ve yıllık olarak, üretim fiyatlarında meydana gelen değişmeyi ölçen bir endekstir. Endeks, madencilik ve imalat sanayisini kapsıyor. TÜİK, Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi''nde, ürünlerin ihracat fiyatlarını doğrudan sanayi sektöründeki üretici firmalardan alarak bu endeksi düzenliyor.
2021 Mayıs ayında Yurt Dışı Üretici Fiyatları endeksi (YD-ÜFE );
* Aylık yüzde 4,69,
* Yıllık yüzde 39,60 oranında arttı.
Mayıs ayında Yurt İçi Üretici Fiyatları Endeksi (Yİ-ÜFE) biraz daha düşük yüzde 38,83 olmuştu.
Yurt İçi ve Yurt Dışı Üretici Fiyatlarında artışın temel nedeni kur artışı, madalyonun tersi TL''nin değer kaybetmesidir. Halen TL değeri dövize karşı yüzde 40 oranında daha düşüktür. Kur artışları devam ederse ve Türkiye''de üretim, yüksek oranda (yüzde 40 üstünde) ithal girdiye bağımlı olduğu sürece, biz üretim maliyetlerindeki bu yüksek artıştan kurtulamayız. Dahası da bu maliyet artışları TÜFE''ye de yansımak zorundadır. Aksi halde firmaların üstünde kalır ve firmalar iflas eder.
Ancak ortada verilere dayanmayan ilave fiyat artışları da var. Söz gelimi yalnızca dolar kuruna bakarsak;
* 2020 Mayıs ayı ortalama dolar kuru; 6,9552
* 2021 Mayıs ayı ortalama dolar kuru; 8,3763
* TL''ye karşı dolar kurundaki bir yıllık değer artışı; yüzde 23,42
* Yıllık YD-ÜFE oranı; yüzde 39,60.
Kur artışı maliyet artışı yaratıyor. Son bir yılda kur artışı yüzde 23,42 oldu. Kur artışı ile ithal girdi fiyatları da aynı oranda yüzde 23,42 oranında artmış oldu. Üretimde yüzde 40 ithal girdi hesabı ile, kur artışı üretim maliyetlerini (23,42x0,40) yüzde 9,4 oranında artırması gerekir. Mayıs ayında TÜFE oranı da yüzde 16,59 oldu. Üretim maliyetlerini artıran ücret artışları ve diğer cari harcamaların da aynı oranda arttığı ve yine yerli mali girdi fiyatlarında da biriken maliyet artışlarını hesaplarsak yine de yüzde 39,60 maliyet artışına ulaşamıyoruz.
Demek ki;
Üretici, kur artışı beklentisi içinde olduğundan, sattığı malın yerine yenisini eski kurdan koyamayacağını düşünerek, ürettiği ihracat malının fiyatını daha yüksek tutuyor. Depodaki malını son kurdan hesaplıyor. (Son giren ilk çıkar.) Aynı endişe perakende satışlarda da oluyor. Perakende satıcı da vitrinindeki ithal mal fiyatları artınca yerli malları da aynı oranda artırıyor.
İşte gerçek maliyetleri yansıtmayan ve maliyet üstünde olan fiyat artışlarının nedeni, istikrarsızlığın ve olumsuz beklentilerin getirdiği panik havasıdır. Buna ''''enflasyonda panik etkisi'''' diyebiliriz.
Bu şartlarda ekonomik önlemler alınsa bile çözüm için yetersiz kalır. Önce Türkiye''yi bu panik havasından kurtarmak gerekir.
1- Toplumda kamplaşma getiren politikaları durdurmak gerekir. Bugünkü ortam 1980 öncesini hatırlatıyor. Hükümet, Ayasofya tartışması yaratarak, İstanbul Sözleşmesinden çıkarak, HDP''yi kapatmak isteyerek, Gezi Parkı''nı vakfa devrederek, toplumu provoke ediyor. Televizyon programlarında fikir tartışması yok, sokak kavgasına benzer kavgalar var. AKP iktidarı, beslendiği bu tabloyu 180 derece değiştirmesi gerekiyor.
2- Devlette çete şaibesinin oluşması ve tartışılan siyasilerin çetelere desteği iktisadi ajanların moralini bozdu. Herkes panik içinde geleceğinden endişe ediyor. Elindeki fırsatı kullanıyor. Pahalı satıyor. Yargıya müdahale, otokrasiye gidişte işin tuzu biberi oldu.
Çeteleşme iddialarını durdurmanın tek yolu var, erken seçime giderek halkı rahatlatmak. Aksi halde bu panik daha da artacak, önce iktidar sonra halk bu paniğin altında kalacağız.