Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI
Adnan İSLAMOĞULLARI

Ender gelişen Osasuna atakları..

Geçmiş yıllarda TRT’de Avrupa’dan futbol programının en akılda kalan cümlelerinden birisi de hiç şüphesiz ‘ender gelişen Osasuna atakları’ cümlesiydi, İlker Yâsin’in heyecanlı sesinden dinlerdik.
Osasuna futbol takımı neredeyse seksen yıldır İspanyol liginde “kümede kalmayı garantilemeye” oynuyor, çok zayıf bir takım ve hâlen ataklarını nâdiren geliştiriyor.
Futbol oynuyormuş gibi yapıyor. Canını dişine takarak İspanyol 2. liginde bitkisel hayata bağlı olarak mücâdele veriyor. Şu ânda on sekizinci sırada. Yine kümede kalacak gibi duruyor, yine çırpınmaya devam edecek Osasuna.
Baskça’da ‘sağlık, neşe ve canlılık’ anlamına gelen Osasuna, neşeden, sağlıktan ve canlılıktan eser barındırmayan bir futbol mâcerâsı yaşıyor kurulduğundan bu yana. Taraftarları da hemen her maçtan sonra ‘lagona edatera’ (içelim dostum) diyorlar birbirlerine, Osasuna taraftarlarının maç sonraları tek eksiklikleri Müslüm Baba’ları.
Bâzen ‘Osasuna taraftarı’ olmak hoşuma gidiyor, ‘anlamsız bir çırpınma’ demek bu, başarının elbet bir gün bizi bulacağına inanmak vehmi, bizim için de bir şansın bulunduğunu vehmetmek, yalnızca o şansın ‘hangi taşın altında olduğunu’ bulamamak bahtsızlığına inanıp o şansı aramaya devam etmek. Tıpkı omuzları bile geçmeyecek derinlikteki sığ bir kıyıda boğulma tehlikesi geçirerek çırpınan ve yüzme bilmeyen bir insanın çâresizliği, telâşı, korkusu, paniği demek.
Ve aslında tehlike geçtikten sonra fark edilen bir zavallı komiklik demek.
Ya da bir kümes hayvanının uçmaya çalışması kadar trajikomik bir müteselsil gayret ve mesâi silsilesi... Bir kümes hayvanının bir metre yükseklikteki kümesin çatısından aşağıya bakışındaki tedirginlik, şaşkınlık, korku ve kararsızlık uzun bir bekleyişten sonra canhıraş bir atlayışa sahne olur. Kanatlarını telâş ile çırpar, çok kısa bir ân sonra yere ‘düşer’, kümes hayvanı ‘uçtuğunu’ ve yere ‘konduğunu’ zanneder. Sahne bir taraftan komiktir, çok komik. Diğer taraftan acınası bir zavallılığın sahnesidir, bir trajedidir.
Oysa gerçek bu değildir, uçmak için yaratılmamıştır ki kümes hayvanı, donanımı buna uygun değildir. Kanatları yavrularını muhafaza içindir, kanatları yalnızca altındaki kuluçka yumurtalarını sıcak tutması için vardır. Uçabileceğini düşünmesi bir vehimden, vehimlerini de gerçek sanmasından ibârettir...
“Sen bir kümes hayvanısın, uçamazsın, senin varlık sebebin bu değil” demek beyhûdedir.
Zaman zaman da kümes hayvanlarının uçmasını beklemek kadar, kartalları kümese tıkmak hamâkatimiz de bu müteselsil tevehhümümüzün bir cüzüdür. Hiç acımayız, merhamet etmeyiz kartalları kümese tıkarken, biliriz aslında ‘kartallar yüksek uçar’, ama yine de, biz ki göklerde uçamamışızdır, biz ki yüksek tepelerin rüzgârından ürkmüşüzdür ya da yolumuz düşmemiştir yükseklere, o vakit etrâfımızdaki kartallar da kümese tıkılmalıdır. Yerini yadırgar orada kartallar, ya kurtulurlar ya da alışırlar ve inandırırlar kendilerini kartal olmadıklarına, o kümese ait olduklarına...

Yazarın Diğer Yazıları