Emniyet ve edebiyat, Tantan yazılamayan anılar ve siyaset

Ülkemizde, edebiyatçının en az çıktığı meslek polislik... Şükrü Yetimoğlu, Uğur Gür gibi birkaç şair biliyorum o kadar... Romancı, öykücü, denemeciler olmadığı gibi, anılarını yazan da pek yok.
İnsan manzaralarının yakından tanığı olan, her gün onlarca ilginç öykünün ayaklarına kadar geldiği emniyet mensupları arasından edebiyatçılar neden çıkmıyor? Polisiye roman yazan polis bile yok. Bunu, İzmit Ayaz Pastanesi’nde sohbet ederken Sayın Sadettin Tantan’a sordum.
“Görevin ağırlığına” bağladı. Pek inanasım gelmedi, ordu mensuplarının da görevi ağırdı ama onlardan bir hayli edebiyatçı çıkmıştı. Bunu da sordum, “Evet ordu ile emniyeti karşılaştırırsanız, haklı olabilirsiniz, fakat emniyet mensubunun kafası hiç rahat değildir, bunu yaşayanlar bilir ancak, yazmaya zaman ayıramaz o kafa...” dedi.
“Sayın Bakanım, peki anı yazan neden yok, hadi edebiyatçılık bir yerde yetenek işidir, anı yazmak öyle değil oysa. Yeni mesleğe başlayan bir polis, mesleğinin yaşanmışlıkları açısından sıfır noktasında... Oysa anılar yazılmış olsa, bin, on bin, milyon noktalarında olabilir, o birikimin yol göstericiliği ile daha başarılı olurlar. Öyle değil mi?” Tantan, “Evet de, bir emniyetçinin anı yazması öyle kolay değildir, yasal sakıncalar vardır” deyince, taşı gediğine koydum “Siz de anılarınızı bu yüzden mi yazmadınız? Mesela ben, İçişleri Bakanlığı göreviniz sırasında yaptığınız operasyonlar sebebiyle ANAP’la aranızda neler yaşandığını bilmek isterim.”
Bu yüzden yazmıyormuş. “Yazsam, bana öyle davalar açılır ki en başta maddi olarak kalkamam altından... Belgeler orada, araştırmacı-yazarlar gidip araştırsınlar, yazsınlar...”
Türkiye’nin durumunu da konuştuk Tantan’la. İktidarın yaptıkları belli, meclis içi muhalefetin yetersizliği apaçık ortada... Ne yapmak gerek?.. “Halkın güvenini ve desteğini alacak yeni bir oluşum, yeni bir merkez” diyor.
“Bu sözleri çok duyduk, dağ hep fare doğurdu, şimdi de İşçi Partisi ve benim de gönüllüsü olduğum Ulusal Kanal yeni bir milli merkezden söz ediyor, küresel liberalizmin Özal’dan sonraki oyuncusu Tansu Çiller’in özelleştirmeden sorumlu bakanı olan muhterem de çığırtkanlığını yapıyor bu işin” karşılığını veriyorum. Sayın Tantan, bu çabaları “Cumhuriyet Mitingleri”ne benzetiyor, ben de aynı kanaatte olduğumu söylüyorum. Fakat kendilerininki ne? İşte o konuda, tam bir emniyetçi gibi davranıyor ve hiç sır vermiyor. HEPAR’ın Genel Başkan Yardımcısı sıfatıyla soruyorum bu kez: “Yerel seçimlerde işbirliği yapalım, bir huruç harekâtı gerek”. “Siz Osman Paşa’ya sahip olun... Orası önemli bir odak ve ocak... Fakat Tayyip Bey, 39 Büyükşehir Belediyesi’ni de kazanarak Cumhurbaşkanlığı seçimini garantiye almak istiyor, mesele bunun karşısına çok büyük bir güçle çıkabilmekte... Bunun hazırlığı çok ciddi yapılmalı, biz bunu yapmaya çalışıyoruz” yanıtı geliyor.
“Yapın bakalım, şu şartlarda o dediğinizi yapacağınıza inanmıyorum. Yapsanız bile, neo-liberalizm ve yeni muhafazakârlığa karşı, Atatürk ilkeleri ve karma ekonomiyi egemen kılacak bir ideoloji ile çıkmazsanız, alternatif olamazsınız. DP-AP-DYP-ANAP çizgisi güncelleştirilerek AKP zihniyeti bitirilemez” diyemedim, şimdi diyorum ve yanılmayı yürekten diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları