Elm Sokağı mı, Uluborlu mu
Süleyman Demirel Üniversitesi’nde okuyan bir grup öğrencinin “Hem sömürüyorlar hem de sırtımızdan dayağı eksik etmiyorlar” iddiaları doğruysa Uluborlu korku filmi setine dönmüş
Bizler sözde buraya okumaya geldik. Ne var ki buradaki öğrenciler, buranın yerli halkından sürekli şiddet görüyor. Hem bizleri sömürüyorlar ve hem de sırtımızdan sopalarını eksik etmiyorlar.
Her gün dayak
İki yıl içinde olanlardan sadece bir kaçını yazalım :
1) Geçen yıl güz döneminde okulun önünde birkaç öğrenciyi öldüresiye dövdüler. Bu öğrencilerden bir kaçı okulu bıraktı ya da dondurdu. Bir kaçı da bahar döneminde ancak okula dönebildiler. Suçları Uluborlu gençlerinden birine yan bakmakmış!
2) Yeni yapılan TOKİ dairelerinde kalan 6 tane öğrenciyi evlerinden dışarıya çıkarıp alkol almışlar diye öldüresiye dövüldüler.
3) Öğrencilerden biri buranın gençlerinden sürekli tehdit aldığı için yine geçen yıl okulu bıraktı.
4) Geçenlerde 2 otomobil ve bir pikap olmak üzere 3 araba öğrenci evini basıp 4 tane öğrenciyi evlerinden alıp ağaçlıklı bir yere götürüp temiz bir dayak atmışlar. Bu öğrencilerden birinin burnu kırılmıştı.
Yurt baskısı
5) Geçenlerde 2 otomobil, gece 11 sularında öğrenci yurtlarından birini basıp öğrenci kaldırmak istemişler. Yurt yönetiminin yoğun çabaları sonucu korkulan olmamış.
6) Halı saha maçlarını basıp öğrenci dövme olayları o kadar çok ki sayısını bilmiyoruz.
7) Kaymakamlık kupası turnuvasından dönen öğrencilerin maçı kazanmalarını bahane edip sokak ortasında dövmüşler. Öğrencilerden birinin suratını dağıtmışlar.
8) 2 öğrenci 2 Uluborlulu gençle tartıştıkları için, 40 - 45 kişi bir grup öğrenciyi öldüresiye dövmüşler. Bu öğrencilerden bir tanesi diz kapağına sert darbe aldığından şu anda yürüyemiyor, sakat kalabileceği söz konusuymuş.
9) İmamın biri hutbede asker ve öğrencinin sömürüldüğünü söylediği için imamı bir daha camide gören olmamış.
Okulu bırakıyorlar
Sonuç olarak;
Şu anda 25 veya 30 öğrenci bir anda okulu bırakmayı düşünüyorlarmış. Bunlar sadece şahit olduklarımız .
Soruyoruz sizlere; acaba biz okumaya mı yoksa dayak yemeye mi geldik?
* Süleyman Demirel Üniversitesi
Uluborlu Selahattin Karasoy
MYO öğrencileri
++++++
Nevruz; 7 devlet tek milletin bayramı
Türk Dünyası’nın her köşesinde 21 Mart Nevruz Bayramı, yani Türkler’in Ergenekon’dan çıkışı görkemli şenliklerle kutlanıyor. Her 21 Mart’ta olduğu gibi yüreğimi buruk sevinç kapladı. Sanki o atmosferi yaşayıp, o havayı teneffüs etmiyorum.
Buruk kutlama
Bir taraftan yaklaşık otuz yıldır vatanıma, devletime, milletime, askerime, polisime, öğretmenime kurşun sıkmayı kendine görev bellemiş etnik terör örgütü PKK ve yandaşlarının her 21 Mart’ı propaganda aracı olarak kullanıp meydanları yangın alanına çevirmesi... Emperyalistlerle birlikte topraklarımızı sürüp bölücülük tohumu ekmek için fırsat olarak değerlendirmesi... 21 Mart’ı gerçek manasından uzaklaştırıp birlik ve beraberliğimizi, kardeşliğimizi hançerlemesi... Oysa bu memleketin insanı hangi ırktan, hangi milletten, hangi dinden, hangi mezhepten olursa olsun; hepsi aynı kilimin desenleri... Ama 21 Mart’ı gerçek manasından uzaklaştırmalarına yüreğim burkuluyor.
Hayal olmasın
Türkiye’nin yüreği Ankara’da Kazakistan’dan, Kırgızistan’dan, Azerbaycan’dan, Özbekistan’dan, Türkmenistan’dan, Tacikistan’dan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden ve Türk’ün yaşadığı her yerden Türk Devlet yöneticilerinin ve Türk kardeşlerimin katılacağı “TÜRK” adına yakışır bir şenlik ile 21 Mart’ta tarihteki o ruhu yaşayıp ve o havayı teneffüs etmek... İşte benim hayalim! Türk Cumhuriyetleri’nin her birinden sanatçılarımızın katılıp o milli marşlarımızı, o türkülerimizi birlikte söyleyip, birlikte ağlayacağımız, birlikte güleceğimiz bir bayram...
Çok mu şey istiyorum? Altı üstü senede bir gün, bir bayramı öz kardeşlerimle birarada gerçek manasıyla yaşamak... Türk Dünyası haricinde dünyanın hiçbir yerinde bulunamayan o yüreklerinden geçeni satırlara yansıtan şerefli yazar ve şairlerimizin bir araya gelip milletle buluşturulduğu bir bayram hayal ediyorum. Devlet başkanlarımızın, bakanlarımızın, vekillerimizin, siyasi parti liderlerimizin, sivil toplum önderlerimizin ve Türklüğe hizmet etmiş büyüklerimizin aynı atmosferde aynı havayı birlikte teneffüs edip, demir dövdüklerini hayal ediyorum.
Hayallerimde o kadar coşuyorum ki
hayal olduğunun farkına varınca gözlerimden yaşlar geliyor.
* Reyhan İşeri
++++++
‘PKK dışarı’nın düşündürdükleri
Türkiye Süper Ligi’nin ilk yarısında oynanan Bursaspor-Diyarbakırspor maçında Bursa taraftarı “PKK dışarı” tezahüratı yapmış, küçük çaplı tartışmalar yaşanmış, olaylar çıkmıştı.
Maçın rövanşı öncesinde günlerce bu maç konuşuldu. Büyük olaylar çıkacağına yönelik emareler kuvvetliydi. Ki bu nedenle, Diyarbakır’daki hiçbir otel, Bursaspor taraftarına rezervasyon yapmadı, taraftarı Bursa’dan Diyarbakır’a götürecek bir tek otobüs firması dahi bulunamadı.
Beklenen oldu ve maçın henüz başında sahaya yoğun şekilde atılan taşlar
nedeniyle yaralanmalar oldu, maç iptal edildi.
Amiri memuru seferber oldu
Yaklaşık 25 yıldır bölgede terör yaşanıyor. Bu dönem içerisinde tüm hükümetler, yönetimler, tüm mülki amirlikler, asker, polis, herkes, özellikle Diyarbakırspor’un, eski adıyla 1.Lig, yeni adıyla Süper Lig’e çıkması ve ligde kalabilmesi için ellerinden geleni yaptılar, özel gayretler sarf ettiler. Bu konuda, Diyarbakır eski Emniyet Müdürü rahmetli Gaffar Okkan’ın, sadece futbol değil, tüm sportif faaliyetlerde olmak üzere, gönülden çalışmalarını tüm Türkiye biliyor.
Bu özel gayretlerin, hatta bu özel politikanın tek amacı vardı ve o da; “Gençlerin sportif faaliyetlere kanalize edilmesi, şehre ayrı bir renk, heyecan ve hareketlilik getirilmesi ve bu sayede dağa gidişlerin, teröre bulaşmaların engellenmesi, olabildiğince asgari düzeye çekilmesi”ydi.
Neredeyse herkes tarafından “Aman Diyarbakırspor’un başına kötü bir şey gelmesin, olaylar çıkmasın, aman ligden düşmesin, yoksa terör yeniden hortlar” denilerek, adeta Diyarbakırspor koruma altına alınmaya çalışıldı.
Sonuç; Süper Lig’de yer alınan 10 yıl içerisinde, toplam 14 maçta taraftarının sebebiyet verdiği olaylar ve alınan saha kapatma cezaları. Yani, sakınılan göze 14 defa çöp batırıldı, adeta sakındıkça batırıldı.
Tepkideki gariplik
Bursaspor taraftarının Diyarbakırspor taraftarına yönelik sarf ettiği bu talihsiz tezahürat, en başından ve toptan yanlış.
Slogan, en başından, kökten, toptan yanlış da, gösterilen tepkiler doğru mu!
Maçın hemen öncesinde çalınan “İstiklal Marşı’nı ıslıklamak” gibi meselâ!!!
O zaman sizin, “PKK dışarı” tezahüratının sadece “Dışarı” kısmından gocunarak, rahatsızlık duyduğunuz, öte yandan “PKK’lı yakıştırmasını” ise pek de yadırgamadığınız, karşı çıkmadığınız, hatta tam tersine kabul ettiğiniz, benimsediğiniz, onayladığınız anlaşılmıyor mu!
Kurallar eşit uygulansın
Protesto mahiyetindeki ıslık yerine, ellerinizde Türk bayraklarıyla stada gelip takımınızı destekleseydiniz meselâ. O zaman ne anlaşılırdı; “Biz Diyarbakırspor taraftarıyız, PKK’lı değil” olur ve sizi tüm Türkiye bağrına basar, sokaklara dökülürdü.
Diyarbakırspor’a ceza verilsin mi,
verilmesin mi? Tartışmaların konusu
biraz da bu.
Her ne şekil ve şartta olursa olsun, kural, kaide herkes içindir ve tartışmasız uygulanmalıdır. “Yüz verirsen ....., gelir ..... halıya” diye bir tabir vardır Anadolu’da, yüzyılların birikimi, tecrübesi.
Aksi takdirde; “Çıktık açık alınla, ellerimizde taşlarla, her 10 yılda 14 maçta, olaylar çıkartırız biz sahalarda” marşını çok sık duyar, işte böyle de ıslıklanırsınız...
* Sabahattin Talu
++++++
Yüksek mahkeme karar almış; artık erkekler de hemşire olabileceklermiş!
Peki onlara “Hemşire” yerine “Hemşerim” mi diyecegiz?
* Dr. Bilge Kacar / Güney Afrika
++++++
Safariden yansıyanlar
Cumhurbaşkanımız iş adamları ve gazetecilerden oluşan bir kafile ile Afrika turu yaptı. Elbette ki safariye gitmedi. Cumhurbaşkanımızın ziyareti ekonomik gezi olarak duyurulmasına rağmen, Allah aşkına televizyonlarda ve gazetelerde bir satır ekonomi haberi duydunuz ya da okudunuz mu? Varsa yoksa falancanın okullarının reklamı. Falancanın okullarının öğrencilerinin İstiklal marşını ne kadar güzel okudukları, Gesi bağları türküsünü ne kadar güzel söyledikleri...Ben Kongo Cumhuriyeti ve Kamerun ile ekonomik anlamda nasıl anlaşmalar yaptığımızı merak ediyorum. O okullarda ne olup bittiğini değil.
* Av. Selahattin Sekban / Trabzon
++++++
Ölüm uykusundan uyanın
Dedelerimizin bir karışı için öldüğü şu toprakların hiç mi değeri
bilinmez?
18 Mart akşamı, TV’ler dizi filmlerden ve magazinden geçilmezken, kandil geceleri mangalda kül bırakmayan İslami kanallarımız da dahil olmak üzere, Yunan’a, Ermeni’ye, İngiliz’e, PKK’ya, yedi düvele karşı yedi cihanda savaşmış askerlerimiz için bir Fatiha’yı çok görenler, hadi bu dönemde milleti askere karşı kışkırtıyorsunuz, peki bir gün düşman kapıya dayandığında bu Mehmetçik sizi düşmandan
korumayacak mı?
Elalem okyanusu aşıp Yeni Zelanda’lardan kalkıp gelsin; biz tarihimizi unutturmaya çalışalım.
Bu gaflet bu ölüm uykusundan ne zaman kalkıp kendimize geleceğiz?
* Oğuz Tanrıkulu
++++++
GÜNÜN SÖZÜ
Dolmabahçe’den sonra tıp...
Çankaya’dan sonra tıp...
Peki sonra mı?
Tıpa tıp...
* Yakup Yavuzer
++++++
Belge hazır, hazır da belgenin sahibi “benim değil” diyor. Belgenin üzerinde her türlü inceleme yapılması gerekirken, sanırsınız belge bir genç kız, üzerinde inceleme yapılınca kızlığı bozulacak endişesi var. Yahu insanların hayatı kaymış Cumhuriyetin Savcısı evrak bozulur peşinde, bozulmadan doğru ortaya çıkmıyorsa bozulsun be Savcım ne önemi var.
* Nihal Tabak
++++++
MİNİ YORUM
Melih Aşık, bakın Milliyet Gazetesi’nin arşivinden ne çıkarmış: “...seçimle gelen siyaset kurumu tıkır tıkır işliyor olsaydı, asker kışlasından çıkmaz ya da bazen sesini yükseltme ihtiyacını hissetmezdi. Türkiye iyi yönetilseydi, siyasette Tayyip’ler, radikal uçlar güçlenmezdi. Türkiye bugün de siyaset sahnesinde yenilenmeyi, iyi yönetilmeyi bekliyor. Sorun kimilerinin sandığı gibi asker sorunu değil.” (Hasan Cemal / 27 Nisan 2002)