“Eldivenli Adam...”
Geçmişe dair hukukunuz olmasa bile fikir namusuna sahip, dirençli insanlarla tanıştıktan sonra kopamıyorsunuz. Ülkemizin son 10 yılı dost ve arkadaş çevremizin genişleyip yeni ve inançlı insanlarla birlikteliğimize de vesile oldu. Av. Emcet Olcaytu da yeri doldurulamayacaklardan biriydi. Gıyabında tanımakla beraber O’nu Silivri’deki duruşunda takdir ettim. Ergenekon kumpasıyla Silivri duvarları arkasına atıldığında mahkeme heyetine kök söktürüşüne tanık oldum. Birbirlerine hiç benzemediği halde sözde örgüt ile yargılanan ilginç tiplerin çoğu şok halinde, şaşkın vaziyetteyken; Olacytu da başında bunun Amerikan planı olduğunu vurgulayıp, asıl hedefin Türk Ordusundan başka bir şey olmadığını savundu. Ömrünü sol hareketler içinde geçirmiş bir hukukçu olarak darbeler, muhtıralar, mahpuslar görmüş aydındı. Öyle sıradan bir hukukçu değildi. Siyasi davaların uzmanıydı. Silivri’de her telden farklı seslerin yükseldiği anlarda kendisini ve arkadaşlarını değil, Türkiye Cumhuriyetinin varlığı ve bütünlüğünü savundu. Yargı heyetinin özel yetkili değil, özel seçildiğinin bilincine ilk o vardı.
Kuvvacı idi Olcaytu... Mustafa Kemal ve arkadaşlarının işgale ve emperyalizme baş kaldırışının günümüzdeki iz düşümlerinin de takipçisiydi. Kırk yıldır birlikte olduğu arkadaşlarının siyasi yanlışlarını yüzlerine söylemekten de çekinmezdi. Eyvallahı yoktu... En yakını, dayı-hala çocuğu Doğu Perinçek’in yanlış yaptığını da haykırdı yüzüne... Bunca yıllık birikim ve emeğin heba edilmekte olduğu uyarısını yaparken ne kadar üzüldüğüne tanık oldum.
Emcet Olcaytu’nun Emcet Ağabey olmasına vesile olan Mustafa Dönmez, bizi bir araya getirdi. Sanki 40 yıllık dostluğumuz varmış gibi kaynaştık. Dönmez bundan 1,5 yıl önce hüzünle “Yavuz, Emcet Abinin günleri sayılı...” dediğinde gözlerim ellerinden çıkaramadığı eldivenlerine takıldı. Sağlık sebepleri yüzünden duruşmalarda bile çıkaramadığı eldivenleriyle Türkiyemiz arasında garip bir ilişki kurmaya çalıştım. Gezi direnişinin orantısız zekasına sahip delikanlı gençlerin, polisin hedef alarak sıktığı gaz fişeklerini eldiven ile toplayışı geldi aklıma. Kameralar önünde sağa-sola gömdükleri mühimmatları renkli eldivenlerle çıkardığını sanan bazı polislerin kurduğu kumpas eldivenleri geçti gözümün önünden. Doktor ve hemşirelerin enfeksiyondan korunmak için sıkça takıp çıkardığı şeffaf eldivenleri hatırladım. Mustafa Dönmez telefonda bu defa “Emcet Abi, hastaneden firar etti” haberini verdi. Nasıl da kahkaha atmışım. İnandığı dava için dünyaya meydan okuyan adam bu defa ölüme çekmiş resti, ameliyat olup bir süre daha hayatını uzatmaktansa çekip gitmeyi koymuştu kafasına... Belki de ilk defa söz verdiği randevusuna, Hikmet Çiçek, Dönmez ve benimle buluşmasına gelemeyeceğini hesaplayamadan çekip gitti... Ardında; mahpusun nasıl yatılacağını öğrettiği, direnişin hangi metotla depreşeceğini ve hukukun her şeye rağmen günün birinde herkese azım olacağını öğrettiği dostlarını bırakarak, tertemiz giderken umarım o tarihi uyarılarından geride kalanlar ders çıkarır. Güle güle “Eldivenli Adam...”