Ekşi oturalım, doğru konuşalım!
Bugün referandum var ve biz bu konu dışında yazmak mecburiyetindeyiz…
Aslında fırsat oldu ekşi sözlük yazarlarıyla buluşmamızı yazmak için… Önceki Cumartesi davet edilmiştik eski Ocak Genel Başkanları olarak… Yazdıkları dışında çok da tanımıyorduk kendilerini…
Saat 19.00 diye randevu saati verilmişti… Tesadüfen tutturduğumuz dakikliğimizi doğrusu çok takdir ettiler ve muhtemelen 'grup disiplinimiz'e bağladılar…
Toplantı yeri bir evdi ve gittiğimizde gördük ki yaprak sarması, su böreği, kısır mısır gibi hazırlıklar yapmışlar… Kendimizi bir anda altın gününde hissetsek de toparlanmamız çok sürmedi…
İlk defa böyle bir ortama girmiştik ve galiba onlar da ilk defa bizim gibi misafirler ağırlıyorlardı… Ön yargıları kıran son derece ama son derece keyifli bir sohbet oldu… Tahminime göre, çabuk gelişen sıcak hava onların daha acımasız sorular sormalarını engelledi… Bunu bizim geliştirdiğimiz sinsi bir taktik olduğunu anlayamadılar:)))
***
Programı 'ekşi siyasetçiler-ocak başkanları zirvesi' başlığıyla duyurmuşlardı… Duyururken yaptıkları 'giriş'lerden bazıları şunlardı:
"Büyük bi keyifle aksi durum olmadıkça katılacağım zirvedir. Şahsen hayatim boyunca ülku ocaklarının önünden dahi geçmedim ve fakat memleket mevzubahis ise söylenecek her sözü canla başla dinleriz. Bu arada gelecek arkadaşlara şimdiden duyurayım çayın yanına petibörleriniz benden ;)"
"Referandum öncesi, farklı düşüncelerin nabzını tutmak ve neler olduğuna dair fikir sahibi olmak için katılınması gereken zirve. Farklı düşüncelere açık, kavga değil çözüm isteyenler kaçırmamalı…"
"Katılmayı planladığım zirve. Bir de ocak başkanlarını dinleyelim bakalım önyargılarımız kırılacak mı? Önemli bilgiler edineceğiz gibi bir his var içimde."
"İlginç bir zirve. Milliyetçi değilim ve bunun için daha da ilgimi çekiyor, keşke Akplilerle de olsa konuşsak dinlesek."
***
Peki toplantıdan sonra neler girdiler?
Bugün referandum yasağı olduğu için referandumla ilgili konuşmaları aktaramıyoruz… Değerlendirdiğimiz siyasî hususlara da giremiyoruz… Bizleri sıra dışı buldukları ve hak etmediğimiz övgüler konusuna zaten hiç giremiyoruz…
Geriye "Kurbağalarda kan dolaşım sistemi, Basra alçak basıncının memleketin hava durumuna etkileri, Almanlar kaybettiği için mi savaşı kaybetmiş sayıldık ve bir de Haliç'in altında ne kadar altın var?" konuları kalıyor ama bunları zaten konuşmamıştık!..
Farklı düşüncelere mensup sözlükçülerle muhabbet bir ara öyle noktaya geldi ki "Amca size baba diyebilir miyim?" veya "Senin annen bir melekti yavrum" replikleri yaşanacaktı az daha…
***
"Kişi bilmediğinin düşmanıdır" der atasözü… İnsanlar birbirini tanıdıkça ve anlamaya çalıştıkça prangalar kırılıyor… Soğuk savaş bakiyesi ama bugün için beş para etmez bir dil insanlar arasına duvarlar örüyor…
Gerek yok bunlara… Modern putları kırarak başlamak gerekiyor her defasından yeniden… İsmet Özel'in dediği gibi "İçindeki 'ne derler' putunu kırarak başlamak" gibi…
Hepimiz aynı şeyleri düşünmek mecburiyetinde değiliz… Zaten öyle olsaydı, hayatımızı koala gibi yaprak kemirerek tüketirdik, hiçbir sıkıntı olmazdı…
Şahsî düşüncem: "İki kişinin aynı şeyi düşünmesi israfa girer…"
Diğeri farklı düşünsün ki daha doğruya, daha iyiye, daha güzele ulaşalım… Birbirinin hayat alanını daraltan, diğerini yok sayan ve kendi düşündüğünü tartışılmaz puta çeviren hiçbir anlayışın bu dünyayı güzelleştirme şansı yok… Ortak gelecek, aynı kaygılar, daha adil ülke ve dünya ihtiyacı hepimiz için bu hakikati tercih değil, mecburiyet kılıyor…
Ekşi oturalım, doğru konuşalım...