Ekonomide derin göçük (26 Ağustos 2020)
TÜİK, Ağustos ayı sektörel güven endekslerini açıkladı. Endekslerin tamamı güven sınırı olan 100'ün altında kalıyor. Aslında kalması da normal, zira bütün dünyada pandemi krizi ekonomik güveni bozdu.
Türkiye'nin sorunu pandemiden önce başlamıştı… Pandemi işin tuzu biberi oldu. Bu nedenle ekonomik güven sorununa bakarken 2019 yılı ve öncesine bakmamız gerekiyor.
Tüketici güven endeksi, öteden beri 100'ün altındadır… Yani tüketici güveni düşüktür. Başka türlüsü de düşünülemez… Çünkü işsiz sayısı İMF'nin 2001 programı ile 2002 yılından itibaren artmaya başladı ve bu günkü siyasi iktidar ile devam etti. Yoksulluk oranı arttı. Enflasyon halkın, çalışanın satın alma gücünü düşürdü.
Son yıllarda, reel sektör güven endeksi de düşmeye başladı. 2017 öncesi reel sektör güven endeksi 100'ün üstündeydi. Sonrasında güven kaybı oluştu? Halen de devam ediyor.
2012 yılından beri birkaç yıl hariç, sabit sermaye yatırımları da daralıyor. Sabit sermaye yatırımı olmadan kalıcı büyüme ve istihdam olmaz. (Aşağıdaki tablo )
Siyasi iktidar algı yaratmak, ekonomik sorunlara uçtu-kaçtı kılıfı takmak yerine reel sektörün güveni neden düştü? İş adamları neden Türkiye'deki borçlarını yapılandırıp yurt dışında yatırım yapmak istiyor? Hiç işin bu tarafını sorguladı mı? söz gelimi bu konuda reel sektöre güven endeksleri dışında derdiniz nedir diye bir anket yaptı mı?
Televizyonlarda uçtu-kaçtıyı saatlerce konuşan, bu uğurda kavga yapanların aklına yatırımların neden düştüğü geldi mi? Yerli ve yabancı sermaye neden yatırım yapmıyor? Bunları ve nedenlerini tartışanlar var mı?
2019 yılında yatırımlar yüzde 12,4 oranında daraldı. Bu sene yüzde 20 daralır. Karadeniz doğalgazı nasıl çıkarılır konusunu tartışanların aklına, bu gaz yatırım kayıplarını telafi edebilir mi? sorusu geldi mi ?
Biz iktisatçılarda kamplara ayrıldık. Analiz yapmak yerine siyaset yapıyoruz.
Türkiye ekonomisi bu tablo içinde her zaman daralır. İstikrar sorunu artar. Halk daha da yoksullaşır.
Aslında sorunun temelinde plansız günübirlik politikalar var.
2012 yılına kadar giren kontrolsüz sıcak para kuru baskıladı, ithalata bağımlı bir üretim yapısı oluşmasına neden oldu. Kırılganlığı artırdı, ciddi yabancı yatırımları engelledi.
Kamu altyapıları, kamu tekelleri özelleştirildi. Piyasada oligopol yapılar oluştu. Enerji dağıtımı gibi stratejik sektörler özelleştirildi. Üretim maliyetleri artış yönünde etkilendi.
Yabancı bankalara sınırsız izin verildi… Şoklara karşı ulusal politikalar zayıfladı. Şimdi de yabancılar müdahale ediyor diye sızlanıyoruz.
Hükümet tüm teşvikleri ve bürokratik kolaylıkları yalnızca lüks konutlara ayırdı. Sanayici de inşaatçı oldu. İnşaat kısa sürede ekonomiyi canlandırdı. Ancak doyma noktasında ölü yatırım olarak kaldı.
Kamu altyapı yatırımları, Dünyada örneği görülmemiş kamu-özel işbirliği yoluyla ve yüksek maliyetle ve bunların dış borçlanması ile yapıldı. Şimdi, bütçe ödemeleri ve açıkları arttı. Yurt dışına kaynak çıkışı ve bu nedenle daralma başladı.
Bu yanlışların ardı arkası kesilmedi. Yetmedi , 2016 ve sonrasında Türkiye hukukun üstünlüğünde geri düştü… İnsan hakları ve demokratik özgürlüklerde özgür olmayan ülkeler statüsüne geriledi.
Raiting kuruluşları Türkiye notunu ''yatırım yapılamaz aşırı spekülatif'' derecesine düşürdü.
Bu şartlarda güven mi kalır?