Ekonomide başarı değil cehalet var!
Merkez Bankası dört kez üst üste faiz indirim kararı alıyor. Her defasında kurlarda büyük dalgalanmalar yaşanıyor. Bu arada Cumhurbaşkanı her defasında "faiz düştü, düşüyor, düşecek" diye konuşunca dolar rekor üstüne rekor kırıyor. Buna bağlı olarak zamlar da üst üste geldi ve fiyatlar tavana vurdu.
Durum hassas bir hal almışken Cumhurbaşkanı bu defa konuyu "nas" bağlamında değerlendirerek "Benden başka bir şey beklemeyin… Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim" deyiverdi. Bu defa dolar 18.40 lirayı buldu. Bu noktada "nas"ın faizin düşüğünü değil hiç olmamasını öngördüğünün altını çizmiş olalım.
Faiz düşürme, MB Başkanlarını değiştirme, Ekonomi Bakanlarını görevden alma operasyonlarının yarattığı güvensizlik, öngörüsüzlük ve belirsizlik piyasaları alt üst etmiştir. Bir ay boyunca kurların hiç durmadan yükselmesi fiyat artışlarını sürekli hale getirmiştir.
Belirsizlik, güvensizlik almış başını giderken bizzat AK Parti genel başkanı "faizlerin düşürülmesi" içerikli konuşmalar yapması yangına benzin dökme etkisi yaratmıştır.
Dolar 18 lirayı aşınca "piyasaların ivedilikle istikrara kavuşmasını sağlayacak acil önlemler alınmasını ve öngörülebilirliğin temin edilmesini" talepleri yapıldı. İktidar öfkelendi. "Genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülsün" çağrısına ve "bilimin ışığında, rasyonel politikalara geçilmeli" diyenlere "kendilerine ekonomist diyen ukalalar", "vesayetçiler" olarak aşağılandı.
Durumun kontrolden çıkma noktasına gelince Cumhurbaşkanı kabine toplantısının arkasından yaptığı konuşmada bankalardaki Türk Parası Mevduatının getirisi doların getirisinden az olursa aradaki farkın doğrudan vatandaşa ödeneceğini açıkladı. "Hiçbir vatandaşımız ''kur daha yüksek olacak'' diye mevduatını Türk Lirası''ndan dövize geçirmesine gerek kalmayacak!" Sözlerine piyasa ciddi bir tepki verdi. 18.40 liradan işlem gören dolar bir anda 13 liranın altına düştü.
Çok da iyi oldu ama vatandaşa ve mevduatına güven veren bu tür güven verici konuşma kur dalgalanmaya başlandığı ilk gün yapılması gerekirken bir ay sonra, dolar çıldırdıktan, her şeye zam yapıldıktan, bütün dengeler alt üst olduktan sonra yapılması da manidardır.
19 yıldır iş başında olan bir iktidar nihayet faizin enflasyonun nedeni olduğunu ilk defa fark ediyormuş gibi bir tutum içine girmesi de ilginç. Dahası bankaya yatırılan paraya verilen faize, kurdaki artıştan dolayı ek ödeme yapılması "nas"ı değil faizi artırmak anlamına geldiği de açıktır. Ama birileri hileyi şerriye yaparak faizin adına ''kur farkı'' derse dini yönden sorumluluğun kalkacağını düşünülmüş olmalı.
İktidar ''yeni ekonomi modeli''ni sunarken üretim, ihracat, istihdam ve yatırımın ne kadar önemli olduğunu, cari açık, sıcak para ve ithalatın ise ekonomiye ne kadar zararlı olduğunu anladığını anlatıyor.
Tamam da adama "yirmi yıldır aklın neredeydi?" diye sorarlar.
Türk parası bir ay öncesine göre %40''ın üstünde devalüe olmuştur. Bunun neresi ekonomik başarı? Doları üç hafta içinde 8.50''den 18.50''ye yükseltip sonra da 12.50''ye indirmeyi "ekonomik başarı" olarak nitelemek aklı başında olan birilerinin yapabileceği bir iş değildir. Sarıgül''ün "Dolar 7 liradan 18 liraya çıkarken bu tedbirler neden alınmamıştır?" sorusunun neresi yanlış?
Pazar ateş pahası, vatandaş evine ekmek götürmekte zorlanıyor, işsizlik zirveye vurmuş, dolar onsekiz lirayı aşmış yandaş "ekonomik başarı"dan söz ediyor! Elbette iktidarı övmek ve kutsamakla görevli olanlardan akılcı bir yaklaşım beklenemez!
Duayen bir yandaş da "İnsanların biraz utanması varsa son dönemde Tayyip Erdoğan''ın ekonomide sağladığı başarıları alkışlaması gerekir." Diye bir cümle kurmuş. Ortada ekonomik bir mucize ya da başarı değil ekonomik cehalet ve rezalet var!