Ekonomide akıl tutulması!..
1977 yılının ilk yarısında CHP azınlık hükümeti vardı ve Ecevit Başbakandı. Adalet ve Kalkınma Partisi, Süleyman Demirel muhalefetteydi. 70 cent eksik olduğu için Japonya Büyükelçiliği'ne maaş ödenememişti. Demirel bu nedenle "Türkiye'yi 70 cente muhtaç ettiniz." demişti.
Bugün Merkez Bankası rezervleri ekside... 1977'den farkı, o gün halkın parası vardı. GSYH 1976'da yüzde 10,5 ve 1977'de yüzde 3,4 büyümüştü. Bugün halkın döviz alacak parası da yok.
18 senedir kriz üçlüsü, borsa - döviz - altın üçgeninde sıkıştık. Reel ekonomi unutuldu. Borsayı, dövizi de direnç noktaları ve endekslerle konuşuyoruz. Gerçekte ise çözümleri tartışmamız gerekir. İktidar, muhalefet ve halk olarak, Adeta endekslere paralize olmuşuz. Spekülasyon tuzağı bize akıl tutulması yaşatıyor.
En başta, ekonomiyi dünyanın en kırılgan ekonomisi yapan, dalgalı kur sistemini tartışmalıyız. Dalgalı kur sistemini değiştirmeliyiz. Yarınları görebileceğimiz yeni bir sisteme geçmeliyiz. İktidar partisi programlarında dalgalı kura devam edeceğini açıklıyor. Muhalefet ise işin farkında değil.
Dalgalı kur sistemini neden değiştirmemiz gerekir;
1. Dalgalı kur sistemi için rekabetçi piyasa altyapısı yoktur.
Teoride dalgalı kur sisteminin, ödemeler blançosunu otomatik olarak dengeye getireceği savunulmuştur. Dalgalı kur sisteminde, cari açık ortaya çıkarsa döviz ihtiyacı ve döviz talebi artar. Döviz kuru değer kazanır, milli para değer kaybeder. Ülkenin dış rekabet gücü artar. Çünkü milli parayla hesaplanan ürün fiyatı, döviz cinsinden düşer. Milli paranın değeri yüzde 40 düşerse, ihracatçı bir dolara sattığı ürünü 60 cente düşürebilir. Buna karşılık ithal malları da milli para cinsinden yine yüzde 40 oranında daha pahalı olur. İthalat talebi düşer. İhracat artar. Dış ticaret açığı azalır. Paralel olarak cari açıkta azalır. Dış ödemelerde yeniden denge sağlanır.
Cari fazla veren durumlarda ise tersi olur.
Ne var ki; gelişmiş ekonomiler için uygun bir sistem olan dalgalı kur sistemi, Türkiye'nin 2001 yılındaki ekonomik yapı ve piyasa yapısı ile uyumlu değildi. Aslına bakarsak bugünde uyumlu değildir. Zira Türkiye'de genel olarak piyasada oligopol ve kartel yapılar var. Kamu tekellerinin Özelleştirme yoluyla özel sektöre geçmesi, bu yapıları güçlendirdi.
2. Dolarizasyon (Para ikamesi) para politikasını çalıştırmaz.
Türkiye'de geçmiş krizler, TL'ye olan güven kaybına ve dolarizasyon (Para İkamesine) yol açmıştır. Dolarizasyon kurlardaki istikrarı bozmuş, ekonomide kırılganlığı artıran nedenlerden birisi olmuş, döviz kurunda aşırı oynaklık yaratmış, para ve faiz politikasının etkinliğini düşürmüştür.
2000 yılında toplam mevduat 56,3 milyar lira idi. Bunun 30,9 milyar lirası (Yüzde 55) TL cinsinden, 25,4 milyar lirası da (Yüzde 45) döviz cinsindendi. Bu demektir ki, 2001 krizinden ve İMF'nin dalgalı kur önermesinden önce de yüksek bir dolarizasyon vardı.
2001 dalgalı kur sisteminden sonra dolarizasyon daha da arttı. 2002 yılında 128,5 milyar lira olan toplam mevduatın 56,3 milyar lirası (Yüzde 44 ) TL, 72,2 milyar lirası (Yüzde 56) döviz cinsinden idi.
3. Vadeli döviz işlemleri piyasası gelişmemişse, kur belirsizliği artar.
Bizde vadeli döviz işlemleri gelişmediği için, kur oynaklığı yüksek oldu. Yasa 2001 yılında çıkarılmış olmakla birlikte, Türkiye'de ilk Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası 2005 yılında İzmir'de işleme açıldı. Bu borsa, 5 Ağustos 2013'te Borsa İstanbul bünyesine katılıp "Borsa İstanbul Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasası" (VİOP) adını aldı.
Vadeli döviz işlemlerinde vade sonunda belirlenen kurlar nedeni ile, kur oynaklığını frenler. Mamafih vadeli işlemler borsası da döviz dalgalanmalarından korunmak amacıyla kurulmuştur. Ayrıca ithalat ya da ihracat yoluyla döviz borçlanan ya da döviz alacağı olan yatırımcıların riskten kurtulmaları için kullanılan bir araçtır
Ne var ki; günümüzde Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası AŞ daha çok spekülasyon amaçlı kullanılmaktadır.
4. Kontrolsuz sıcak para girişi kur dengesini bozdu.
Yüksek oranda yabancı sermaye ve özellikle sıcak para girişi döviz arzını artırdı. 2007 yılında MB reel kur endeksine göre TL yüzde 27 oranında daha değerli idi. Şimdi tersine çıkışı döviz ihtiyacını artırdı ve TL yüzde 40 daha düşük değerdedir.
Sonuç olarak, kısır tartışmayı bırakıp önce döviz kuru sistemini değiştirmeliyiz.