Ekonomi yönetimi bir panik yaşıyor!
Dün dolar kuru 13,00 oldu. Aralık ayının ilk 20 günü kadar hızlı artmaz ama bu günkü koşullarda kur istikrarı sağlamakta mümkün değildir.
2021 yılının ilk üç çeyreğinde Türkiye yüksek büyüme yaşadı. Bunun bir nedeni 2020 baz yılındaki düşük büyüme, diğer bir nedeni de serbestleşmeden doğan canlılıktı. Dördüncü çeyrekte aynı büyüme olmayacak. Çünkü, TL krizi nedeni ile üretimde gerileme var. İthal ara malını yerine koyamam diye çoğu işletme üretimini durdurdu veya düşürdü.
Türkiye''de TL''ye güven olmadığı için, birçok sektör dolar veya Euro ile fiyat veriyor. Söz gelimi tershanelerde, gemi sanayiinde boya ve işçilik bile Euro olarak veriliyor. Önceki gün konuştuğumu bir tershane sahibi 2021 yılını değerlendirirken şöyle konuştu; ''''2021 için 6 yeni gemi yapımı için görüşme yaptık. Kapasite nedeni ile ikisini elemek istiyorduk. Ama bunların tamamı vazgeçti.''''
Talep açısından bakarsak, toplam talepte de artış yok. Mal kıtlıkları da üretimde düşme ve arz yetersizliği açısından ortaya çıktı.
Yatırımlar zaten üçüncü çeyrekte eksi olmuştu. Dördüncü çeyrekte TL krizi ve ekonominin yanlış yönetilmesi nedeni ile daha da gerileyecektir.
Dördüncü çeyrekte büyümeyi pozitif etkileyen tek faktör, ihracatın ithalattan daha fazla artmış olmasıdır.
Özetle 2021 dördüncü çeyrekte önceki çeyreklere göre büyüme düşecek ve işsizlik artacaktır.
Enflasyona gelince… Yüksek kur, tarımsal üretimde düşme, navlun fiyatlarında artış, üretim maliyetlerini artırdı ve mal arzını düşürdü. Aralık ayında TL krizi ve ekonomi yönetiminin yanlışları, piyasada panik yarattı. Eğer TÜFE doğru açıklanırsa, aylık TÜFE yüzde 8-10 dolayında olacaktır.
Bunu da hiper enflasyona gidiş olarak tarif edebiliriz.
Hangi ekonomide olursa olsun, yapısal sorunlar varsa, fiyat istikrarı için önce bu sorunlar çözülmelidir. Türkiye de, demokrasi ve hukuki altyapı bozuldu. Kurumsal devlet parti devleti oldu. Kamu harcamaları, itibardan tasarruf olmaz diye etkin kullanılmıyor. Piyasada oligopol yapı var. Bu sorunları çözmek zaten bu günkü iktidarın işine gelmez. Ama bilmek gerekir ki, ekonomik krizlerde de hiçbir iktidar da yerinde kalamamıştır.
Gelir dağılımında aşırı bozulma var. Hükümet asgari ücreti artırarak doğru yaptı. Ama yüksek enflasyonda bu ücretler de hızlı eriyecektir. Kaldı ki, asıl gelir ve servet transferi araçları, kamu özel işbirliğinde dolar olarak talep garantisi, kamu bankalarının kullanılması devam ettikçe, gelir dağılımı da bozulacaktır.
Bozuk gelir dağılımı ikili piyasa yapısı oluşturdu. Söz gelimi, 22 bin liraya deri yelek, 25 bin liraya bot satılıyor.
Ekonomi yönetimi de bunları görüyor ve fakat iki ara bir dere arasında kalmış ve panik yaşıyor.
Ekonomi yönetimi bir yandan Cumhurbaşkanını memnun etmeye çalışıyor. Söz gelimi Merkez Bankası''nın faiz indirimi yapıp, cin fikirlerle telafi etmeye çalışması bu nedenledir. Ama çabaladıkça ekonomik istikrar daha çok bozuluyor.
Kur korumalı TL mevduatında başarı sağlanmadığı için yönetim ek önlemler almaya başladı.
1. 10 Aralığa kadar, döviz mevduatında yüzde on bozulma sağlayan bankaların munzam karşılığına daha yüksek faiz sağlanacak. Gerçekte ise kamuda kararlar tüm ekonomiyi kapsayacak şekilde olur. Bu tür pazarlıklar devlette değil, Tahtakale piyasasında olur.
2. Döviz hesaplarından alınan komisyon yüzde 1,5 ''a çıkarıldı. Aslında ise Zaten döviz mevduatı olanlar tedirgindir. Bu şartlarda artık döviz de yastık altına girecek demektir.
3. TL kredisi alanlar, döviz almayacağım diye, taahhüt verecek.
Dünyada, yatırım kredileri proje üzerinden verilirken, Türkiye''de seçim popülizmine göre verilirse, sonuçta böyle olur.
Ekonomi bu günkü iktidar anlayışı ile yönetilemez. Cumhurbaşkanı devlet bir anonim şirket gibi yönetilmeli dedi. Zaten bu anlayışla istikrar sağlanamaz. Çünkü özel sektör özel fayda ve kar esasına, kamu sektörü ve devlet sosyal fayda, toplumsal refah anlayışı içinde çalışır. Kar değil etkinlik önemlidir. Üstelik bu kural iktisatta alfabenin ilk harfidir.