Ekonomi kritik eşiğe geldi

Merkez Bankası Para Kurulu gösterge faizini yüzde 14''te sabit tutma kararı aldı. Piyasalar biliyordu ve fakat bu MB''nin işi hiç belli olmadığı için tereddütler vardı. Ama asıl mesele MB''nin faizleri neden artırmadığıdır?

Bundan sonra; eksi reel faizin ve yüksek kurun teorik altyapısını tartışmak gereksizdir. Çünkü biz ülke olarak eksi reel faizin zaten maliyetlerini yaşıyoruz.

Ticari kredi faizi ortalama yüzde 25,77''dir. 2021 enflasyonuna göre hesaplarsak, reel faiz oranı eksi 7,58 dir. Ocak yıllık enflasyonuna göre eksi yüzde 15 dolayında olacaktır. Bu faiz ekonominin canlanması ve yatırım yapanlar için bir fırsattır.

Eksi reel faiz, toplam talebin artmasına neden olur, ekonomi canlanır. Ama Türkiye''de sistem çalışmadı, dövize, altına ve gayrimenkule talep arttı.

Yine istikrarlı bir ekonomide eksi reel faiz yatırımlar için bir fırsattır. Yatırımın eksi faiz kadar olan kısmını toplum karşılamış oluyor. Ama Türkiye''de yatırım da yapılmadı, çünkü yatırım ortamı yok. Hukukun üstünlüğü ve mülkiyet güvencesi yok. Ayrıca demokraside de kan kaybettik.

Yüksek kur, ithalatı engeller ve ihracat avantajı sağlar. Türkiye''de, tüketim ve yatırım malı ithalatının düşmesi ile yüksek kur birkaç ay etkili oldu. Ne var ki tüketim malı ithalatının azalması gıda arzını düşürdü ve gıda fiyatları arttı.

Temelde üretimde kullanılan yüksek oranda ithal girdi kullanıldığı için, dış ticaret açığı etkili oranda düşmedi. Hizmet gelirleri de arttığı için cari üç ay kadar cari fazla oluştu. Ancak yıl sonunda cari açıkta yeniden artmaya başladı. Cari açığı düşürmek için, ithal girdileri içeride üretmek gerekir. Ama bu defa da hükümete güven olmadığı için kimse yatırım yapmıyor.

Bunun içindir ki yatırımlarda 2021 üçüncü çeyreğinde eksi büyüme (daralma) oldu. Son çeyrekte daha da daralacaktır.

Faiz hırsı, siyasi iktidarın gerçekleri görmesini ve piyasanın nabzını tutmasını engelliyor. Parti içinde iktisat politikalarına daha objektif bakabilenler ise elendi.

Bu faiz hırsı, ülkeyi sürekli krize soktu ve dahası riskleri artırdı.

1. TL, yüzde 52 oranında değer kaybetti. Merkez Bankası, TÜFE bazlı reel kur endeksine göre, halen TL kuru yüzde 52 daha düşük değerdedir. 2018 kur şoku ile başladık ve bugün de gördük ki, yüksek kur fiyat istikrarını bozdu. Ocak''ta yıllık enflasyon en az yüzde 45 olacaktır.

2. Utandıran bir tablo; Ülke riski arttı. Dünyada uluslararası piyasalarda alınıp-satılan tahviller içinde Türk tahvillerinin iflas risk primi (CDS oranı) 557 baz puan açık ara yüksektir. Bizden sonra gelen ikinci ülke Brezilya''nın CDS oranı 225 baz puandır. On yıl önce iflas eden Yunanistan''ın bile bizden düşük, 114 baz puandır. Bu tablo uluslararası piyasalarda her gün yayınlanıyor. Biz görüp utanıyoruz… Hükümet neden görmüyor ve önlem almıyor?

3. Resmî rezerv varlıkları eksidedir. Merkez Bankası''nın Ocak ayı ilk haftasında, net rezervleri eksi 39,5 milyar dolar oldu.

Döviz rezervlerinin seviyesi, Türkiye için önemlidir.

Dalgalı kur politikasında kurda oluşan aşırı dalgalanmaları önlemek için Merkez Bankası rezervleri kullanılır. Merkez Bankası, döviz satış ihaleleri ile döviz talebinin bir kısmını karşılar.

MB rezervleri ülkenin dış borçları için bir teminattır.

Türkiye''ye yatırım yapacak doğrudan yabancı yatırım sermayesi, MB rezervlerini istikrar unsuru olarak görür.

İthalatta oluşacak döviz sorunları için de yine rezervler bir teminattır.

4. Kısa vadeli dış borçları çevirmek zorlaştı. Özel sektör ve bankaların dış borç yükü arttı.

Kur artışı dış borçlarda ve döviz borçlarında doğal olarak TL maliyetini artırıyor.

Ocak ayı itibarıyla bankaların bir yıl içinde ödemesi gereken dış borçları 79,6 milyar dolardır. Özel sektörün aynı bir yıl içinde ödemesi gereken dış borç stoku da 56,6 milyar dolardır. İçeride özel sektör bankalara olan döviz borçlarını ödemekte zorlanıyor. Takibe düşen krediler artarsa bankalar dış borçlarını ödemekte zorlanır. Hükümet eksi reel faizde direndikçe bu risk de artıyor.

Sonuç: AKP iktidarının bugüne kadar içeride şansı da yaver gitti ve siyasette istediğini yaptı. Ama ekonomide durum farklıdır. Türkiye global ekonomiye entegredir. Hükümet bu defa farkında değil ama global ekonomi ile inatlaşıyor. Maliyetine de 84 milyon hep birlikte katlanıyoruz. Onun içindir ki hükümetin kendisi ve günlük politikaları sürdürülemez bir eşiğe geldi.

Yazarın Diğer Yazıları