Eğilmeyen iki yazarı da attılar
Eğilmeyen iki yazarı da attılar
Sadece bunu yapabilirler. Sadece gazetede yazdıkları köşelerden atabilirler. Onları, okurlarından koparamazlar.
Susturamazlar.
Yazmaktan alıkoyamazlar.
Yarın olmasa da öbür gün bu 2 yazar, başka bir gazetede, başka bir yazı ya da söz ortamında yine yazmaya ve söylemeye davam edecektir. Göreceksiniz.
Gazete yazarlığı 2 safa bölündü.
Cumhuriyeti savunanlar.
İktidarı yağlayanlar.
İktidarı etekleyen yazarlar gazetelerinde kalıyorlar. Maaşları artıyor. Her türlü desteği görüyorlar. Baş köşeye konuluyorlar. Yazıları okunmasa da sırf Başbakan’a yakın yazar olduğu için çok satan gazeteye transfer edilip yükseltiliyorlar. Cumhuriyeti savunanlar ve “iktidarın yaptığı yanlışları sergilemeyi” eğilmeden, bükülmeden, satılmadan sürdürenler ise gazetelerindeki köşelerinden atılıyorlar.
***
Rahmi Turan ile Özdemir İnce, “iktidarın yanlışlarını sergilemeyi sürdüren ve fikiri hür-vicdanı hür olarak cumhuriyeti savunan” yazarlar içinde yer alıyorlardı.
Özdemir İnce şair yazardır.
Şairler, görünmeyeni görürler.
Dile gelmeyeni dile getirirler.
***
Rahmi Turan da eğilmedi.
Hep cumhuriyeti savundu.
Hiçbir iktidarın borazanı olmadı.
Halkın sorunlarından hiç kopamadı.
Onun kadar “halkın duygusunu, düşüncesini, sevgisini, öfkesini en iyi şekilde tutabilen” çıkardığı gazetelerle ispatlamış bir genel yayın müdürü Türk basınına çok az geldi. Gazetecilik tarihinde; bazılarının günlük satışı 1.5 milyonu bulan 6 gazetenin; Günaydın (1 milyonu geçti), Tan (1.5 milyonu geçti), Sabah (1 milyonu aştı), Meydan(450 bini buldu), Bugün (muhalefet yapan eski bugün 370 bini geçti), Gözcü (125 bini aştı)’nün kurulmasında görev alarak halkın okuduğu gazeteler haline getiren genel yayın müdürü Rahmi Turan oldu.
Size bir ölçü yazayım:
Rahmi Turan, Günaydın Gazetesi’nin genel yayın müdürlüğünü yaptığı sırada gazete el değiştirdi ve yeni sahibi o dönemin iktidarını (Turgut Özal’ın ANAP’ı) tutan Londra Borsa’sı zengini Kıbrıslı (Türk) İşadamı Asil Nadir oldu. Asil Nadir, yeni patron olarak gazete üst düzey iki çalışanı; Kemal Kınacı ile Aydın Öztürk’ün (ikisi de bugün yaşıyor) bulunduğu bir toplantıda Rahmi Turan’a; “Seni İngiliz sterlini ile milyoner yapacağım...” demişti. Rahmi Turan da; “Memnun olurum fakat beni sterlin zengini edeceksiniz bunun bedeli ne olacak” diye sormuştu.
30 gün geçti.
Bedeli belli oldu.
Asil Nadir, gazetenin patronu olarak; “şunun aleyhine yaz... Şunun aleyhine yazma.. Şunu koruyan haberler yap... Şuna vuran haberler yaz...” diye emirler göndermeye başladı.
Rahmi Turan, istifa etti.
İşte önceki gün Rahmi Turan gibi bir yazarın da köşesini kaldırdılar.
Saflar iyice keskinleşiyor.
Necati Doğru / Sözcü
Köşe hapsi bitti
Rahmi (Turan) de ayrılmış Hürriyet’ten.. Ne var ki son yazısı bana hüzün vermedi. Müjde gibi geldi tersine..
“Yeni bir gazete hazırlığı içindeyim. Son baharda buluşacağız” diyor, son satırlarında..
Rahmi benim gibi değil. Köşe yazarlığı kesmez onu..
O, gazete yaratan adam.. Bu ülkede yüksek tirajlı on gazete çıktıysa, dokuzunda Rahmi’nin imzası vardır.. Öylesi..
Bu gazeteyi de o çıkarmıştı mesela.. Gözcü, son gazetesiydi. Kapadılar.. Bir köşeye hapsettiler onu.. Köşe Hürriyet’te de olsa, Rahmi için “Hücre”dir..
Son baharda müthiş bir gazetenin geleceğini biliyorum şimdi..
Gelen her gazete mutlu eder beni.. Bir de Rahmi yapıyorsa!..
Hıncal Uluç / Sabah
Allah tükürmesin yüzümüze...
Hakkında rüşvet, sahtecilik, dolandırıcılık, üçkâğıtçılık, yağma, hırsızlık iddiası olan ne kadar Müslüman kardeşimiz varsa, onlardan asla hesap sorulamıyor...Tümü geziniyor dışarıda...
Tam tersine, bir tekinin kılına dokunan yanıyor... Böyle bir şey mi dindarlık?..
Yani “dindar nesil” böyle mi olacak?..
***
Adam, gençlikten sorumlu Spor Bakanı...
Bir:
Sen git belediyenin raporuna göre “mezbelelik” Hamamönü’nde oturmaya kalk... 2 bin liraya almış arsayı, içine koydukları klozet takımının fiyatı 2 bin 200 lira...
Orası koruma alanı...
Bakan adına alımı yapan zaten Tarihi Sahaları Koruma Müdürü...
İki:
İki sene tepe tepe kullandığı arabayı belediyeye 49 bine satmış açıkgöz... O tarihte arabanın sıfırının fiyatı 40 bin...
Üç:
Çarşamba’da elektrik üretim şirketi ortağı olmuşlar belediye başkanı ile birlikte... Bildiğiniz HES yağması meselesi...
Öbür ortak tutuklu, uyuşturucu ve kara para aklamak iddiasıyla...
Almanya peşinde...
***
CHP, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç hakkında gensoru verdi...
Ki Meclis araştırsın, soruştursun, iddialar doğruysa gereği yapılsın...
Ama gensoruyu reddetti...
Memlekete “Dindar nesil” yetiştirmeye kalkan AKP...
***
Eğer Başbakan’ın o dilinden düşürmediği “din” , “iman” , “ahlak” , “utanmak”, “Allah korkusu” , “yetim hakkı” , “temiz siyaset” , “edep” sözcüklerinden bir teki dahi doğruysa, o Bakan’ı kucağında oturtmaması gerekmez mi?..
***
Böyle midir dindarlık?..
İçinde “avanta” var mı?..
Din; kirin pasın barınacağı bir yer midir?..
O zaman biz “gâvur” kalalım...
Allah tükürmesin yüzümüze...
Bekir Coşkun / Cumhuriyet
İtinayla döşediler
Dünyanın en uzun borusunu döşediler Türkiye’ye... 1200 kilometre. Yekpare. Karadeniz anca o kadar olduğu için, anca o kadar döşeyebilmişlerdi. Pasifik kadar olsaydı, Pasifik kadar döşeyeceklerdi.
***
Çünkü...
Yalvarıyorduk.
İlla döşeyin diye.
***
E baktılar ki, yalvarıyoruz, bu kadar döşeme yetmedi heralde diye düşündüler, bi tane Bulgaristan’dan, bi tane İran’dan döşediler. E baktık ki, fevkalade döşüyorlar, rica ettik, bi tane de Azerbaycan’dan döşettik.
***
Ancak... Memlekete boru döşeme rekorunu elinde bulunduran ANAP, küçük düşünmüş, kuzeyden güneye, diklemesine döşetmişti en uzun boruyu... Sen Türkiye’sin “büyük düşün” diyen AKP ise, enlemesine döşetmeye karar verdi. 2000 kilometre. Yekpare. Taaa doğu’muzdan soktu, batı’mızdan çıkardı. Yeni bi dünya rekoruydu, hakikaten koltuklarımız kabardı.
***
Böylece...
Telaşa mahal olmadığı, bugüne kadar döşenenlerin, bundan sonra döşeneceklerin garantisi olduğu, herkese döşemeye yetecek miktarda boru bulunduğu anlaşıldı.
Ahali rahatladı.
***
Sıra gelmişti, şehirlere döşemeye... Değişik uzunluklarda borular ithal edildi. Belediye başkanlarımız “en önce bize döşeyin” diye, devlet büyüklerimiz nezdinde kulis yaptı. Adamını bulan döşetti. “Sana bu sene döşeyemeyeceğiz, seneye döşeriz inşallah” denilenler, prestij kaybına uğradı. Bekle bekle, döşeme yapılmadığını gören seçmenler sinirlendi tabii, “herkese mis gibi döşüyorlar, sana o kadar oy verdik, bize bi boru döşetemedin” diye.
***
Kuyruk vardı.
Döşe döşe...
Başa çıkamıyorlardı.
Sırf komşu ülkelerin karadan döşemesiyle olacak gibi değildi. Teee Afrika’ya gidildi, Cezayir’den Nijerya’dan denizden getirildi, limanlara boru döşendi.
***
Küçük küçük borular ithal edildi, ballı mahallelere döşendi, minik minik borular ithal edildi, dört ayak üstüne düşen apartmanlara döşendi, pipet pipet borular ithal edildi, kısmetli banyolara döşendi, kılcal kılcal borular ithal edildi, bahtı açık mutfaklara döşendi.
***
Netice itibariyle...
Elalemin borusu döşenmedik yer kaldı mı şekerim? Kalmadı.
***
Aferin.
Yılmaz Özdil / Hürriyet
“Galiba benzini Gucci’den, elektriği Armani’den, doğal gazı Burberry’den alıyoruz. Başka türlü hem bu kadar pahalı olmaz hem bu kadar güzel
giydirilmez”
Serdar Tellioğlu / Milliyet (Açık Pencere)
Hukuken izahı olmayan dava
Balyoz duruşmaları yarın (bugün) yeniden başlıyor... Tartışmalı günler yaşanacak...
Bu davada 249’u tutuklu 166’sı tutuksuz 365 sanık yargılanıyor.
Savcı tutuklu ve tutuksuz sanıklar için de aynı cezayı istiyor: Darbeye eksik teşebbüs suçundan 20 yıla kadar hapis...
Aynı suçu işlediği iddia edilen sanıkların neden kimi tutuklu, kimi tutuksuz yargılanıyor?
Sanık avukatı Hüseyin Ersöz’e sebebini soruyoruz:
- Sebebini hukuk mantığıyla izah etmek mümkün değil, diyor...
Avukatlar yarınki duruşmayı boykot eğiliminde... Ne zamana kadar?
Sahteliği yerli ve yabancı bilirkişilerce kanıtlanan CD’leri mahkeme kendi seçeceği bir bilirkişiye incelettirinceye... Ve Hilmi Özkök ile Aytaç Yalman tanık olarak dinlenene kadar...
Avukatlar duruşmaya katılmadığı takdirde mahkeme Baro’dan avukat istemek zorunda.
Zira 5 yılın üzerinde hapisle yargılananların müdafi bulundurması zorunlu...
Baronun avukat göndermemesi durumunda davanın uzaması söz konusu olacak...
Avukatlar mahkemenin davayı hızlandırmak, 30 Ağustos’a kadar bitirmek istediği görüşünde... Bilindiği gibi askerler 1 yılın üzerinde hapis cezası aldığı takdirde askerlikle ilişkileri kesiliyor... Mahkemede böyle bir amaç seziliyor.
Sanık avukatları dün mahkemeye Aytaç Yalman ve Hilmi Özkök’ün dinlenmesi için talepte bulundular, iki tanık için yol parası ve zorunlu tanıklık ücretini yatırdılar.
Zamanın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman daha önce basınla konuşurken kendilerinde “Balyoz darbe planıyla ilgili belge ve bilgi olmadığını” söylemişlerdi. Bu ifşaatı mahkeme önünde tekrarlamaları sanıklar için hayati önemde çünkü o takdirde “darbeye teşebbüs” iddiası havada kalacak...
Melih Aşık / Milliyet
Darbe mağruru
Bir davaya müdâhil olarak katılabilmek için, müdâhil olmak isteyenlerin, işlendiği öne sürülen suçtan doğrudan zarar görmesi gerekir.
AKP, 12 Eylül darbesinden zarar gördü mü?
Hayır...
Çünkü o günlerde resmen ve fiilen böyle bir parti yoktu...
Eğer partinin bugünkü yöneticileri arasında kişisel olarak 12 Eylül nedeniyle “mağdur” olanlar varsa, elbette onlar “müdâhil” olmak için kişisel başvuruda bulunabilir...
Ama hepimiz biliyoruz ki; bugünkü iktidarı oluşturan siyasi kadrolar, bırakın mağdur olmayı, 12 Eylül darbesini yapanlar tarafından korunup kollandı...
Mustafa Mutlu / Vatan
12 Eylül tiyatrosu
Avukat Turgut Kazan, bugün başlayacak 12 Eylül davasıyla ilgili olarak “Hükümet ve Meclis’in, 12 Eylül davasına müdahil olamayacağını” söylüyor. Çünkü diyerek ekliyor:
“Ancak suçtan zarar görenler davaya katılabilir. Oysa, mevcut hükümet ve TBMM, dava konusu suçtan zarar görmedikleri gibi, o suçun bütün ürünlerinden yararlanmışlardır, yararlanmaktadırlar. 12 Eylül darbecilerinin Kürtleri ve solcuları engellemek için getirdikleri %10 barajı başta olmak üzere, darbe anayasasının YÖK’le ilgili 130. maddesine ve seçilmiş 8 milletvekilini esir alan darbe anayasasının 83. maddesine nasıl sarıldıklarını görüyoruz. MİT Başkanı Hakan Fidan için 3 günde yasa değişikliği yapanlar, darbenin bu en ünlü maddelerini hep kullandılar, kullanıyorlar. Darbe gayrimeşru olduğuna göre, gayrimeşru ağacın meyveleri yenmez demediler, demiyorlar. 10 yıldır, muhaliflerine karşı, o zehirli meyvelerden yararlandılar, yararlanıyorlar. Dolayısıyla, 12 Eylül darbesinin meyvelerinden yararlanan bugünkü hükümet ve meclis yarın (bugün) başlayacak davaya müdahil olamaz. Bu gerçeğin böylece bilinmesi gerekir.”
12 Eylül darbesinin zihinlerde yer etmiş izleri olmasa bir plan seminerini darbe senaryosu olarak görmek ve ordunun komuta düzenini sarsacak bir davaya konu yapmak kimsenin aklına bile gelmezdi. Darbe korkusu TSK’yı olağan şüpheli yapmış ve büyük itibar kaybı yaratmışsa 12 Eylül darbesinin başta gelen mağduru TSK olmuştur.
Müdâhil olmak için Genelkurmay da mahkemeye başvurmalı!
Güngör Mengi / Vatan