Duygusal yapımda sakladığıma inandığım notaları uyandırıyorum

Duygusal yapımda sakladığıma inandığım notaları uyandırıyorum

İlhame Kamil Yeniçağ'ın sorularını yanıtladı.

Röportaj: Mayis Alizade

Değerli okuyucularımız bu haftaki konuğum, İlhame Kamil. Safranbolu Güzel Sanatlar fakültesinde Piyano eğitmeni ve Turizm fakültesinde Rusça öğretmeni olarak görev aldı. Rusça derslerine devam edene İlhame Kamil ileri seviyede Rusça, başlangıç seviyesinde İtalyanca bilmekte. Aktif olarak piyano konserleri vermekte ve devlet törenleri, etkinlikler düzenlemekte.

2005 yılından bu yana ülkemizde bulunan İlhame Kamil ile müzik yaşantısı ve hedefleri hakkında bir röportaj gerçekleştirdik.

5c05db74-6347-4ca0-85da-aa95e765ea7b.jpg

Bakü doğumlu İlhame Kamil 1979-1990 yılları arasındaki Bülbül Özel Yetenekli Öğrenciler Müzik Okulu’nda okudu. 1990-1995 yıllarında Bakü Müzik Akademisi’nde eğitim gördüğü yıllarda dünyaca ünlü çello ustası ve besteci Mstislav Rostropoviç ve piyano ustası Ferhad Bedelbeyli ile çalıştı. 2005 yılından bu yana çalışmalarını Türkiye’de sürdüren İlhame Kamil daha önce Kars Kafkas Üniversitesi’nde müzik dersleri verdi. İlhame Kamil’in sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:.

Yeniçağ: Nobel ödüllü ABD’li yazar William Faulkner, ‘İnsanın kendini müzik üzerinden ifade etmesinin en kolay yol olduğunu söylemek isterdim. Müzik insanlık tarihinin en erken döneminde ortaya çıktı’ der. Sizin görüşünüz?

İlhame Kamil: Kesinlikle kabul ediyorum. Müzik insanın varoluşundan günümüze kadar uzun bir mesafe katetmiş ve kendi yolunda ilerlemeyi sürdürüyor. Hayatın gelişmesi ve insanları manevi açıdan daha varlıklı hâle getirmesi bakımından müziğin yeri doldurabilecek herhangi bir fenomen düşünemiyorum. Gezegenimiz kara ve okyanuslar neyse müzik de odur diye düşünüyorum.

Yeniçağ: Müzikle uğraşmaya hangi sebeplerden karar verdiniz? Siz mi müziği buldunuz müzik mi sizi buldu?

İlhame Kamil: Ben daha dünyaya gözümü açmadan evimizde müziğe, sanata çok büyük ilgi olmuştur. Küçük yaşlarımda kendimi ve dünyayı idrak etmeye başladığımda kendimi müziğin içinde bulmuştum. Babamın ve annemin gerek ulusal müziğimizi ve gerekse Batı müziğini pür dikkat ve büyük sevgiyle dinlemeleri benim de kendimi o ortamın içinde bulmamı sağlamıştı. Konserlere hep birlikte giderken ebeveynlerim katıldıkları devlet törenlerine beni de götürmeyi asla ihmal etmezlerdi. Müziğe aşırı ilgimin zaten farkında olan velilerim beni ‘Bülbül’ lakaplı dünyaca ünlü opera sanatçımızın ismini taşıyan ve özel yetenekli çocukların alındığı Sanat Okulu’na kaydettirdiler. Böylece sanat sevgim profesyonelliğimin ilk evresine girmiş oldu. Böyle bir ortamda müziğin beni bulduğunu, benim ise müziği kaybetmemek için elimden gelen her türlü çabayı ifade etmem yerinde olacaktır diye düşünüyorum.

e7ef94e2-6f14-455c-80b6-73a59f4cdf17.jpg

Yeniçağ: Çalarken ve müzik eseri yaratırken en çok neden etkileniyorsunuz? Edebiyattan mı, renkten mi, yoksa sesin ta kendisinden mi?

İlhame Kamil: Piyano çaldığımda yaşamımın ta kendisiyle iç içe geçmiş duygusal yapımda saklandığına inandığım notaları uyandırıp önce yaratıcı kişiliğim, ardından ise sanatseverlerle paylaştığıma inanıyorum. Okuduğum edebiyatı, sevdiğim sevgileri, çevremdeki yaratıcı insanları, bestecileri benimseyerek piyanoya aktarmak, sanatımı bu şekilde icra etmek beni mutlu eden en büyük faktördür.

Yeniçağ: Kendinizi Türk müzikseverlere tanıtmanız ricasında bulunsak nasıl bir tanıtımı yeğlerdiniz? Bir İlhame Kamil portresi lütfen…

İlhame Kamil: Millî Azerbaycan müziğiyle dünyaya gözünü açmış ve iliklerine kadar o kültürü taşıyan ve yaşatan bir müzik insanı, bir sanatçıyım. Kendi kültürümü benimsememin yanısıra evrensel müziği derinden öğrenme çabalarım ve bu çerçevede özellikle Türki sanat müziğinin inceliklerine vakıf olma aşkım, bu sanatın daha cana yakın olduğunu hissetmem sanata daha sıkı bağlanmamı sağladı.

Yeniçağ: Senelerden bu yana Türkiye’de bulunan bir sanatçı olarak ortamı ve durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Burası Batı anlamında sanat için müsait bir yer midir?

İlhame Kamil: 2005 yılından bu yana çalışmalarımı Türkiye’de sürdürmekteyim. Bu yıllar içinde önce Batı müziğinin, ardından ise Anadolu müziğinin genel müzik kültürünün, müzik eğitiminin içinde nasıl eriyip gitmesinin bizzat tanığıyım. Bunun farkında olmayan şimdiki kuşak kendi kültürüne sahip çıkmıyor. İlgili kurumların vurdumduymazlığı, kayıtsızlığı yüzünden Türkiye’de Batı tarzındaki çok sesli müzik eserleri bestelemek giderek daha zor hâle geliyor.

Yeniçağ: Şarkın ilk operası 1908’de Bakü’de sergilendi. ‘Leyla ile Mecnun’ 116 seneden bu yana zirvedeki yerini koruyor. Nazım Hikmet’in ‘Bir aşk masalı’ piyesine Arif Melikov’un bestelediği ‘Muhabbet efsanesi’ balesi dünyanın 80 ülkesinde sahnelenmiştir. Sizce Türkiye’nin sanat kamuoyu bu eserlerden yeteri kadar haberdar mıdır? Değilse sebebi?

İlhame Kamil: Size can-ı gönülden katılıyorum. Azerbaycan bestecilik ekolü bu işlerin beşiği başında durmuş ender yeteneklere sahip insan Üzeyir Hacıbeyli’nin açtığı o kutsal yoldan ilerleyecektir. Aynı zamanda Şarkın ilk operası niteliğindeki Leyla ile Mecnun operasının 116 seneden bu yana zirvedeki yerini koruması bunun kanıtlarından biridir. Üzeyir Bey de opera yazma isteği kendisi daha 12 yaşındayken başkaldırmış ve Kafkasya’nın kültür başkenti sayılan Şuşa’da gördüğü ilk sahneden sadece 11 sene sonra Leyla ile Mecnun Bakü’de sahnelenmişti. Bu kadar büyük yeteneğe sahip bir insan ile meslektaş olmaktan gurur duyuyorum. Dünyaca ünlü diğer bestecimiz Arif Melikov’un daha 29 yaşındayken Nazım Hikmet’in Bir Aşk Masalı isimli piyesine bestelediği Muhabbet Efsanesi Balesi 80’in üzerinde ülkenin tiyatrolarında sahnelenmiştir. Ancak maalesef Türkiye’de bu gibi güzel örnekler çok az biliniyor. Kanımca müzik okullarında ve konservatuvarlarda Türkiye’nin ve Azerbaycan’ın kıymetli bestecilerinin eserleri iyi öğretilmeli, tiyatrolar bu eserlere daimi repertuvarlarında yer vermeliler.

Yeniçağ: Banal bir soru olduysa affola, yaratıcılık planlarınızla ilgili neler söylemek isterdiniz? Türkiye’de müzik eğitiminin durumuna ilişkin görüşleriniz?

İlhame Kamil: Hedef ve amaçlarımın arasında eğitim vermek, bireysel konserler vermek, etkinlikler organize etmek, sunum ve reklam projeleri bulunmaktadır. Gerçekleştirdiğim projelerimden mutluluk duymamın yanısıra şimdiye kadar gerçekleştirme fırsatı bulamadığım hayallerimin de gününün geleceğine inanıyorum. Türkiye’nin eğitim sisteminde müzik eğitimine daha geniş yer verilmesini sağlamak en büyük hedefimdir. İlgili kurumların ve şahısların birlik ve beraberlik içersinde çalışarak bu hedefe yürümesi durumunda üstesinden geleceğine adım gibi eminim.

İlgili Haberler