Dünyanın en büyük laboratuvarı

Ne demokrasi, ne ekonomi; pazar günü hep beraber gördük ki iktidar en büyük yatırımını “bilim” e yaptı!

***
Edirnelisi, Karslısı, Sinoplusu, Hataylısı, İzmirlisi, Diyarbakırlısı, milliyetçisi, muhafazakarı, liberali, solcusu, başörtülüsü, civciv sarısına-şarap kızılına boyanmış saçlısı, şalvarlısı, şortlusu, eğitimlisi, zır cahili; “homojen” oldukları asla iddia edilemeyecek bir topluluğun, bu milletin evlatlarının katillerini; PKK’lı teröristleri besleyen, defalarca, gasp ettiği toprakları bu milletin evlatlarına mezar yapacağı tehdidi savuran Barzani kürsüye çıkarken alkış kıyamet “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye bağırmasının tek muhatabı bilim adamları!
Psikologlar, psikiyatristler, sosyologlar, antropologlar...
Bunun ne anlama geldiğini artık onlar anlatacaklar.
(Nitekim haber merkezindeki arkadaşlarımız dün gün boyu konunun uzmanlarını arayıp sordular:
- Hocam bu ne iş?
Cevapları haber sayfalarımızda ayrıntılarıyla mevcut okursunuz. )
Biri o zengin kumanya paketlerindeki gazozlara ilaç katıp idrak kanallarını mı uyuşturdu!..
Klimalardan damara intikal özelliğine sahip (çok uçtum galiba ama tablo da aynı oranda uzak olağan insan davranışlarına) hızla kana karışabilen veyahut körleştirici etkili bir gaz mı pompalandı!..
Salona girişte yapılan güvenlik aramasında “akıl” içeri alınmadı mı!..
Kürsünün önünde salondakilerin bir peşmerge bozuntusunu “gurur abidesi” olarak görmelerini sağlayan şeffaf bir perde sistemi mi vardı!

***
İktidar kendi üstüne düşeni yaptı. Tam 814 bin 578 kilometrekarelik, dünyanın en büyük laboratuvarını, bilimin hizmetine soktu 10 yılda!
Artık “zehirlenmiş” mi diye analiz için toprağından parça mı alırlar, “kan tahlili” mi yaparlar, saç teli örneği alıp DNA testine mi başvururlar bilemem ama top “uzmanlar”da!
Deney için de, gözlem için de istemedikleri kadar çok vak’a var sahada...

***
Sonucu bir an önce açıklasalar da, biz de ona göre tedbirimizi alsak:
Mazallah bulaşıcı bir “mazohizm virüsü” filan çıkarsa...
Not: Boşuna “büyük konuşma” dememiş atalarımız, sen misin “Dersim polemiği” yaratıp CHP seçmenine Stocholm Sendromu yakıştırması yapan; Allah’ın sopası yok işte!

Salonda ABD’yi göremeyenlere....
AKP’nin kongre salonunda neden batılı ülkeler Arap coğrafyası kadar yoğun temsil edilmemiş...
İlahi!
Öyle mi sanıyorsunuz sahi!
İyi de, kongreye katılan Orta Doğu’lu liderler bizatihi ABD’nin temsilcisi değil mi!
ABD tarafından görevlendirilmediler mi!

Celladıyla aşk yaşayan sadece toplum değil ki
“Gazetenin içeriği gazetenindir” diyerek haber ve yorumlarını yayınlayan internet siteleri ve televiyonlara savaş açan Genel Yayın Yönetmenleri aynı kararlılığı, dayanışmayı AKP kongresindeki akreditasyon uygulaması için de gösterseydi...
Akredite olan gazeteler olarak, bağlı oldukları grup bünyesindeki televizyon kanallarını da yanlarına katıp “Sansür var, baskı var, tehdit var, bunu demokrasi diye yutturmaya kalkıp bizimle kafa mı buluyorsunuz” diye bir deklarasyon hazırlasaydı...
Benzer bir mücadeleyi “basın özgürlüğü”ne göz dikenlere karşı başlatsaydı...
Mesela dün gazetelerinin birinci sayfalarına, ekranlarının ilk haberlerine AKP Kongresi yerine o deklarasyonu koysaydı...
Erdoğan ekranlarda bir tek kare bile gözükmeseydi, kongreye, konuşmaya, kadrolara dair bir tek satır yazılmasaydı, tek kelime yorum yapılmasaydı...
Arena Spor Salonu’nda olan her şey Arena Spor Salonu’nda kalsaydı...
Kimse “haberdar” olmasaydı...
İktidar daha ne kadar sürdürebilirdi bu aşağılayıcı, horlayıcı, prangalayıcı, yok sayıcı, diktatoryal tavrı?
Toplum celladına aşık da, medya sanki çok mu farklı!

Yazarın Diğer Yazıları