Dünün TÖS'ü, bugünün Türk-Eğitim Sen’i sanki
Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS), 4-8 Eylül 1968 günleri arasında Ankara’da bir devrimci eğitim şurası toplar. TÖS Genel Başkanı Fakir Baykurt’un açılış konuşmasının ardından kürsüye Türk Edebiyatçılar Birliği adına şair Can Yücel çağrılır. Can Yücel katılımcılara şu andı okutur:
“Türküm, doğruyum, devrimciyim. Yasam, iç ve dış gâvuru dışarı atmak, yurdumu tez elden kalkındırmaktır. Ülküm; işçiye iş, köylüye toprak, bebeye süt, yavruya ekmek ve kitap, gence gelecek sağlamaktır. Varlığım ulusal kurtuluşumuza ve bağımsızlığımıza armağan olsun.”
Bu andın ardından sahneye Cahit Batmaz çağrılır, ellerini kaldırıp ‘Dağbaşını Duman Almış’ marşını okutur irfan ordusuna. Böylece şura sona erer.
“Türküm” diye başlayıp “Varlığım ulusal kurtuluşumuza ve bağımsızlığımıza armağan olsun” diye biten bir ant...
Elinizi vicdanınıza koyun ve deyin. Bugün bu ant, Eğitim-Sen’in toplantılarında okunabilir mi? Kürtlere özgürlük, anadilde eğitim diyen bir sendikaya bu ant batmaz mı? Batar, batıyor zaten.
Peki iktidar yanlısı dinci Eğitim Bir Sen’in toplantılarında okunabilir mi? Asla. Küfür sayarlar.
Ve şimdi de son ve en can alıcı soru: Türk Eğitim Sen’in toplantılarında bu ant okunabilir mi? Elbette okunur, çok da alkış alır.
Şimdi biliyorum birileri hemen o savaş döneminin dürtüleri ve tortuları ile harekete geçip diyecekler ki “E canım, bir antla ne olur ki, onlar komünist değiller miydiler?”
Bakalım ne imişler: Fakir Bayburt, TÖS üyelerine “Halis milliyetçiler” diyor. Adının başına “milliyetçi” sıfatını ekleyen kuruluşlardan daha çok milliyetçi olduklarını ifade ediyor. Neden? Çünkü “öğretmenler esasta zaten milliyetçidirler, öyle olmak zorundadırlar”.
Peki ben şimdi bütün bunları neden yazıyorum? Yıldırım Koç’un “TÖS/Antiemperyalist Bir Öğretmen Örgütü” (Kaynak Yayınları) adlı araştırma-inceleme eserini okudum, çok beğenip etkilendim de ondan.
Yıldırım Koç, “O yıllarda TÖS’ün kendisini Türkiye işçi sınıfının bir parçası olarak görmediğini” belirtiyor; tüzük, söylemlerinden örnekler vererek bunu kanıtlıyor da. Yani komünistlik, momünistlik yok, hepsi iftira ve yalan. Bu milletin evlatlarını birbirine vurdurmak isteyenlerin pis bir oyunu.
TÖS’ü biraz daha anlatmalıyım. Yabancı dilde eğitime karşı çıkmış. Amerikalıların parasal yardım talebini reddetmiş. Ve çok ilginç; doğum kontrolüne de karşı çıkmış.
Yıldırım Koç, bu kitabında Türkiye’deki siyasal ve ideolojik oluşumları, fikir akımlarını da mercek altına alıp incelemiş. Tespitlerinin yüzde doksan dokuzuna katılıyorum. Neler bunlar, bir bakalım:
- “Bazı sosyalistler Kürt milliyetçileriyle ittifaka girdiler” diyor, elhak öyledir.
-MHP’nin antikomünistliği zaman zaman antiemperyalizm karşıtlığına dönüştü. Türkçüler çarlık döneminde sosyalistlerle işbirliği yaptılar, soğuk savaş döneminde ise müttefikleri ABD oldu. Bunda Türkçülerin komünizmi yakın, kapitalizmi uzak tehlike olarak görmeleri etkili oldu. Nihal Atsız ABD ile işbirliğini reddetti. Muzaffer Özdağ, CKMP’nin MHP adını almasını istemiyordu, Köylü İşçi Partisi (KİP) olmasını önermişti. Özdağ, CKMP için hazırladığı parti programında da köylü ve işçi sorunlarına ağırlık veriyordu, laikliği sahipleniyordu.
Bu kitabı mutlaka okuyunuz. Yıldırım Bey’i yürekten kutluyorum, daha nice içerikli ve ufuk açıcı yapıtlar diliyorum.