DTP'nin Washington'da zaten bürosu var

Biliyorum, başlık sizi biraz şaşırttı. Ama bizler pembe dizileri fazlaca seyrettiğimizden mi yoksa milletçe balık hafızalı olduğumuzdanmıdır bilemem; geçmişi çok çabuk unutuyor ve aradan kısa bir süre geçince bazı olayları sanki yeniymiş gibi “ha böyle mi oluyor” diye kabulleniyoruz. Bu işin aslını isterseniz anlatayım.

Yıllar önce Washington’da PKK bir perde örgütünü, Amerika Kürt Enformasyon Şebekesi (American Kurdish Enformation Network-AKIN) adı altında bir temsilcilik açıldı. PKK buraya sık sık Avrupa’dan takviyeler yaptı ve bunlar ABD’ye gelerek Türkiye aleyhine çalıştılar. Bunlar öylesine faaliyetlerde bulundular ki Ankara tarafından tutulan lobi şirketlerinin bile baş edemediği, Türkiye’ye oldukça büyük zararlar verdi.

Bu büronun başına ise Diyarbakırlı ve adını sonradan Kani Xulam diye değiştiren gerçek adı Abdulgaffar Gündüz olan biri geçti. Gerçekte kuruluşu yapan da bu adamdı ama neyse. Bu delikanlının Amerika’ya girişi de ayrı bir garabettir. Ağabeyi Azimettin Gündüz, Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirmiş ve sizin benim vergilerimle burslu okumuş, bursunu geri ödemediği gibi sonra ABD’ye gidip California’ya yerleşerek zengin olmuş bir başka Diyarbakırlıydı.
Ağabey, kardeşlerin Amerika’ya getirilemeyeceğini öğrendiği için önce kardeşini okumak için Kanada’ya getirtmiş daha sonra hâlâ Türkiye’de bir gazetemizde çalışan yakın arkadaşı Amerikalı bir gazetecinin aracılığıyla ABD’ye öğrenci olarak sokmuştu.

Ailenin PKK ile başlangıçta bir ilişkisi yok gibi görünüyordu. Ancak ne zamanki Kani’nin Amerika’daki öğrenci vizesi bitti, bu arkadaş birden Kürt olduğunu hatırlayıp “bana Türkiye’de baskı var ben kaçtım geri dönemem” ayağı ile ABD’den siyasi sığınma hakkı istedi.
Kani bu olaydan sonra sıkı bir Türkiye düşmanı ve Leyla Zana hayranı oldu. Ahmet Türk ve o dönemlerdeki altı milletvekilinin ABD’yi ziyaret etmelerini sağladı, Türkiye’ye yapılan askeri yardımları ABD Temsilciler Meclisi üyesi Porter ve Rum lobisi aracılığıyla engellemeye çalıştı. Hatta bir ara Porter’ın eşine Diyarbakır’ı ziyaret ettirdi ve bu hanım Amerikan basınına kendisini, Türk polisinin tuvalette röntgenlediği yolunda demeçler verdi. Kani’nin küçük kardeşi de ABD Kongresi’nde Porter’ın bürosunda çalıştı.

Bu arada Kani, küçük yaşta ölen Amerikalı bir çocuğun kimliğini çaldı. Ve hatta önce Amerikalı olan çocuğun ismini Kani Xulam diye değiştirdi ve pasaport almak için başvurdu. İşte orada sahtekârlığı tesadüfen ortaya çıktı. Ama ne gariptir ki pasaport sahtekârlığı konusunda hassas ve sert olan ABD (sahtekârlığın cezası oldukça yüklü bir para ve uzun hapis cezası olmasına karşılık) bu garip Kürt’e bir Ermeni hâkim ofisinde memur gibi çalışma cezası verdi.

ABD Dışişleri Bakanlığı basın toplantılarında Kani ve pasaport sahtekârlığı konusunu sorunca aldığım yanıt “olay adalete intikal etti, biz karışamayız” şeklinde oldu. Oysa nelere karışabildiklerini 12 Eylül saldırısı ardından gördük. Türkiye’nin sık sık bu büronun PKK’nın yan örgütü olduğunu bildirip kapatılmasını istemesine karşılık bu büro kapatılmadı, yalnızca bir iki kere göstermelik baskın yapılıp arandı.

Kani’nin bilin bakalım yakın dostları arasında kimler vardı? Hani şu Kürt açılımı konusunda yazıp çizen, her tarafı açık kalemlerimiz dersem şaşırmazsınız herhalde. Daha sonra Kani’nin zengin olan ağabeyi ve bir kardeşi California’da bir özel uçak kazasında ölünce Kani piyasadan çekildi, ağabeyinin işinin başına geçti. Şimdilerde AKIN’ın hâlâ internet siteleri faaliyette ve Kani imzası ile bildiğim kadarıyla zehir saçıyor. Connecticut Avenüsü üzerindeki büroları da anladığım kadarı ile DTP’li kardeşlerini bekliyor.

İşte böyle sevgili okurlarım, şimdi anladınız mı neden DTP’nin zaten Washington’da bürosu var dediğimi? Ne dersiniz, yok muymuş.

Yazarın Diğer Yazıları