Domuz ağalar, çarpık kapitalizm ve rekabet ibadeti

"Büyük Meclise,

Yabancı bir rakibin dayanılmaz rekabetine maruz kalıyoruz. Rakibimiz ışık üretiminde o denli yüksek imkânlara sahip ki, çok düşük fiyatlarla millî piyasamızı ışığa boğabilir. Bu rakip, güneştir. Dileğimiz, güneşin evlerimize girdiği bütün deliklerin, yarık ve hatta pencerelerin kapatılmasını emreden bir yasa çıkarmanızdır. Bu yasa, ülkemize armağan edeceğiniz bir kâr anıtı olacaktır. İmza: Mum üreticileri." F.Bastiat

Kim bu Bastiat, bir bakalım: Claude Frédéric Bastiat, Fransız klasik liberal kuramcı, politik ekonomist ve Fransa Meclisi üyesi... Güney Fransa'nın Bayonne kasabasında 30 Haziran 1801 tarihinde doğdu. 1846'da Paris'e taşındı, İngiliz liberallerinden etkilenerek, ülke çapında bir serbest ticaret derneğini kurdu. Bir serbest ticaret gazetesi olan Le Libre Echange gazetesini çıkardı. 1850'de veremden öldü. Tüccarlık, çiftçilik, hâkimlik, parlamenterlik yaptı. 

Bastiat'ın yukarıya aldığım "mumlu dileği"ni dillendirdiği yıllarda elektrik yoktu ya da yaygın değildi...

Peki şimdilerde çok fazla bir anlam ifade etmeyen bu sözde rekabet eşitsizliğini giderme dileğini ben neden yazı konusu yapmaktayım?

Şundan... Liberal ekonomi diye ortalığı inletiyorlar, devlet ya da kamu çekilsin aradan diyorlar, sonra da rakiplerini bertaraf edip kendilerine alan açmak için seçtirdiklerine baskı yapıp yasalar çıkarttırıyorlar... Bu olgu; besleme zenginler, besleme sendikalar, ayıplı aydınlar ve şakşakçı gazeteci ve yazarlar türetiyor...

Şu son 15 yılda ülkemizde (ondan önce de vardı ama bu kadar değildi), taşların nasıl bağlanıp köpeklerin nasıl salıverildiği, birilerinin ballı ihaleler yoluyla nasıl besiye çekildiği, hatta işin tekelleşme boyutlarına bile vardırıldığını, azıcık vicdanı ve iz'anı olan herkes görmekte ve dillendirmektedir.

Şimdilerde AKP Meclis Grup Başkan Vekili olan M. Naci Bostancı, milletvekili olmadığı yıllarda katıldığı bir televizyon programında "Kapitalizm insanları her gün, rekabet ibadetine çağırıyor" demişti. Partisi AKP, rekabet ibadetini bidat olarak görmüş olacak ki "çarpık kapitalizm" ibadetine çağırdı halkı muhafazakârlık kılıfı ile ve yandaş besleme zenginler türetti.

Samuel Butler "Dünyayı her zaman kişisel çıkar yönetecektir. Bunu durdurmaya çalışmayalım, fakat edepsizlerin kişisel çıkarlarını, edeplilerinkine yakınlaştırmaya çalışalım" der. Akıl ve insaf sahibi her iktidar da bunu böyle yapmaya çalışır ya, bizde ne yazık ki bu böyle olmadı, edeplilerin anası ağlatıldı, edepsizlerin kesesi dolduruldu... Tam burada o atasözümüz geliyor aklıma: "Parayı domuzun boynuna takmışlar da, domuz ağa diye çağırmışlar." Ne yazık ki, ülkemiz "Domuz Ağa"dan geçilmiyor. Bu domuz ağalar tüm gelenek ve değerlerimizi alt üst ettiler, esnafımızın çoğunun bile artık ideali domuz ağa olmak. Ahiliğin ustalık törenlerinde kâhya, ustaya şöyle dermiş: "Sabûr ol, hamûl ol, mütevekkil ol, haram yeme, el ve eteğini temiz tut, koymadığın mala el uzatma, gördüğün iyiliği unutma, sana fenalık edeni affet, yürü Allah destgîrîn ola!"

Şimdi bu sözdeki kimi sözcüklerin yerine şunları koysak taşı gediğine koymuş oluruz bence: "Uyanık ol, fırsat kolla, haram helal düşünme, çal-çırp, eyyamcı ol, elin de becersin, eteğinde..."

 

Yazarın Diğer Yazıları