Dolar, daha nereye kadar?
2021 Ocak ayında aylık ortalama dolar kuru 7,4468 idi. Merkez Bankası 2003,TÜFE bazlı reel kur endeksi 66,28 oldu. Yani Ocak ayında TL dolara karşı yüzde 33,72 oranında daha düşük değerde idi.
Şubat ayında döviz kuru düşmeye başladı. Dün öğlen 6,93 idi. Merkez Bankası reel kur endeksini bu kura göre hesaplarsak, 71,22 oluyor. Yani TL değer kazandı ve fakat dolara karşı hala yüzde 28,78 oranında daha düşük değerdedir. Dün itibariyle denge kurunun bir dolar eşittir 4 lira 93 kuruş olması gerekirdi.
Bir zamanlar, 2007 yılında TL bugünkünün tersine yüzde 27 oranında daha değerli paraydı.
Faizler ve yabancı sermaye girişi kur hareketlerini aşırı etkiliyor. Ama asıl neden Türkiye'de israrla uygulanan dalgalı kur politikasıdır. Dalgalı kur politikası bizim gibi ülkelerde kur hareketlerini hızlandırır. ABD ve Avrupa bu politikayı uygulayabilir. Çünkü onlarda ikame para - dolarizasyon yoktur. Piyasa gelişmiştir. Vadeli döviz işlemleri gelişmiştir. Bizde dolarizasyon oranı yüksektir, piyasalar gelişmemiştir.
Kaldı ki dalgalı kur politikası başıbozuk piyasa demek değildir. Aşırı kur hareketlerini frenlemek için Merkez Bankaları devreye girer. Döviz alır ve satar. Bizde TL aşırı değerli iken MB döviz satın almadı. Ekonomi yönetimi düşük kur yüksek faiz serabındaydı. Şimdi de döviz satmak için rezerveler yeterli değil.
Nerden bakarsak bakalım dalgalı kur sistemi Türkiye için bir tuzaktır.
1. Ekonomik istikrar bozuldu. İstikrarı bozdu; Türkiye, 2012'den başlayarak dünyanın önce en kırılgan ülkeleri arasında gösterildi. Sonra en kırılgan ülkesi oldu. Kontrolsuz kur, spekülatif ve istikrarsız bir piyasanın oluşmasına alt yapı oluşturdu. 2020 son üç yıldır yaşamakta olduğumuz ağır istikrar sorununda, dalgalı kurun da etkisi var.
Bunun içindir ki, son 18 yılda 641,2 milyar dolar cari açık verdik.
Kur şokları kendinden daha büyük fiyat artışları yarattı. Yüzde on dolayında olan kronik enflasyon 2020'de yüzde 12,6'ya yükseldi. 2018 ekim ayında Yİ-ÜFE yüzde 45,1 oldu. Devlet o dönemde turizm için kiraya verdiği yerlerden aynı oranda artış yaptı. Çoğu firma zora girdi.
2. İthal girdiye bağımlı bir üretim yapısı oluştu
2012 yılına kadar; TL'nin aşırı değer kazanması nedeni ile, ithal tüketim malları ve üretimde kullanılan girdiler, yerli üretimden daha ucuza geldi. Bunun için iplik üretim merkezleri olan Gaziantep'te ve Denizli'de iplik fabrikaları kapatılarak, tekstil sektöründe ithal iplik kullanılmaya başlandı. Adana'da pamuk ekimi durdu, yerine pamuk ithal edilmeye başlandı. Bunun gibi üretimde kullanılan ithal aramalı ve hammadde oranı yüzde 40'ın üstüne çıktı. Üretim dışa bağımlı oldu.
3. Para ve faiz politikası etkinliğini kaybetti. Ekonomi yönetimi rasyonel politikalara göre değil, kur hareketlerine göre politika oluşturmak zorunda kaldı.
En çok üzüldüğüm, toplumun bu konuda akıl tutulması yaşamasıdır. Dalgalı kurun bu sonu yaratacağı belliydi. Ama AK Parti'nin ilk yıllarında solcular Soros'la iş birliği yapıyordu. İslamcılar ve bazı sağcılar devleti paylaşmaktan başka bir şey göremiyordu. Yada görmek istemiyordu.
Bu günde bütün siyasi partiler dalgalı kur politikasını tabu görüyor.
2005 yılında; CHP Parti Meclisi üyesi idim. Kur politikasının yanlış olduğunu ve bugünlere gelineceğini tahmin eden, ''Kur Riski'' diye bir kitap yazdım. Deniz Baykal beğendi ve Parti Meclisi'nde anlatmamı istedi. Ama ben anlatırken arkadaşların üçte biri dışarıya çıktı. Abdullah Emre, neden çıktınız diye sormuş… Hoca ders anlatıyor demişler.
Dalgalı kur devam ettiği sürece, kurların nereye gideceğini yalnızca indir-bindir yapan spekülatörler bilir.
Eğer Çin yarı sabit kur politikası değil de, dalgalı kur politikası uygulamış olsaydı, bizden kötü duruma düşerdi.