Doğanın mucizesi genç kız ve...

"Yan koltukta iki genç kız uyuyor

Biri mavi bluzlu, Sapanca Gölü renginde

Öbürünün gömleği kavak sarısı.

'Doğanın mucizesi genç kızdır' diyen

Cengiz Aytmatov'u hatırlatıyorlar bana"

Yan koltukta uyuyan bu iki genç kız, bana yalnızca Aytmatov'un o olağanüstü güzel sözünü anımsatmadı, başka olgulara, gerçeklere, hayallere de götürdü...

Gökalp'in o az bilinen, Türkçü çevrelerce bile az benimsenen, az dillendirilen o tespiti geldi öncelikle aklıma. İşte o sözleri bu Büyük Türkçü'nün: "Eski Türkler hem demokrat hem de feminist idiler. Zaten demokrat olan toplumlar genellikle feminist olurlar. Türklerin feminist olmasına başka bir sebep de, eski Türklerce Şamanizm'in kadınlardaki kutsal güce dayanması idi. Türk şamanları, büyü gücüyle harikalar gösterebilmek için kadınlara benzemeye mecburdular."

Gökalp'i fikrinin babası olarak kabul ve ilan eden Yüce Atatürk'ün o sözünü de, bu sözün yanına koymalıyım: "Dünya yüzünde her güzel şey kadının eseridir."

Başka başka... Oooo... Bidolu var, siz isteyin yeter ki...

Nazım Hikmet'in iki sözü var ki kadınlarımız ezberlemeliler, yazayım da hak verin bana:

 "Doğurmak kâinatın en kudretli tezahürüdür. Doğuran su, doğuran ateş, doğuran ağaç, doğuran toprak, doğuran insan! Gebe kadın ne muazzam bir varlıktır. İnsanın kendi kendini istihsal etmesi kadar güzel bir şey bilmiyorum. Bana öyle geliyor ki sokakta, insanlar arasında kayıtsız ve şartsız gururla gezmek hakkına yalnız gebe kadınlar sahiptir."

"Yürekli bir kadının başı, yüreksiz bir erkeğin omzuna ağır gelir."

Aziz Nesin... Hep gülmece ve dikbaşlılıkla akla gelen Aziz Nesin... Onun sözleri kadının sözsel emarı... Beyni ve yüreği olan her erkeğe bir öğüt, bir uyarı ve kadınlara davranma kılavuzu gibi:

"Bir kadına ne verirseniz verin, onu daha da büyük hale getirir... Ona sperm verirseniz, size bir çocuk verir; Ona bir ev verirsiniz, size bir yuva verir. Ona sebze verirsiniz, size yemek verir. Ona bir gülücük verirsiniz, size kalbini verir. Ona bir şarkı söyleyin, size konser verir. Kendisine verileni çarpıp çoğaltarak geri verir... Bu yüzden ona çamur atarsanız, karşılığında bir bataklıkta boğulmaya hazır olun..."

Bir özdeyiş de Halil Cibran'dan olsun:

"Erkeğin eli kadının eline dokunduğunda, ikisi birlikte sonsuzluğun yüreğine dokunurlar."

Kadın öykücülerimizin en başında gelen Sevinç Çokum'un dediği ise aslında bilinen ama nedense uyulmayan bir gerçek. Uyulmayınca da pusula şaşıyor işte. Şöyle diyor Çokum, bir öyküsünde:

"Kadınsız düzen olmaz!"

Kadınsız düzen bozuk düzendir, karadüzendir, bunu bir algılasak, neler olur neler...

E şimdi bütün bunların üstüne bir şiir iyi gider. Şinasi Özdenoğlu'ndan olsun o da:

KADINLAR ÜSTÜNE

Kadınlar bu gece tuttu beni/Alkol misali sert kadınlar/Özgürlük gibi yoluna can adanır/Özgürlük misali başıma dert kadınlar

 

Hoy anacığım bu kadınlar/Köylüsü, şehirlisi, hepsi bir/Dudaklarında ya karanfil, ya zehir//Ya alnımızın kara yazısı/Ya da ömür boyunca şiir/Köylüsü, şehirlisi hepsi bir

 

Kiminin göğsünde kara kış/Kiminin göğsünde ilkbahar/Kimisi kütür-kütür/Kimisi dilim-dilim/Kaleler gibi dayanır, dayanır da//Hey Tanrım /Bir anda teslim olurlar

 

Ben severim hoyrat kadını/Erkeği gözünden anlayanı/Özgürlük gibi vazgeçilmeyeni/Özgürlük gibi paylaşılmayanı

Yazarın Diğer Yazıları