Dış ticaret kaybımız 860,7 milyar dolar
Muhalefet ve tarafsız medya Merkez Bankası rezervlerindeki 128 milyar doların birkaç yıl içinde nasıl eridiği, nereye ve kime gittiğini soruyor. Merkez Bankası da yalnızca işlemleri açıklıyor ve kaybolmadı diyor. Neden yanlış yapıldığını ve ucuz dövizin kime gittiğini açıklamıyor.
Aslında AKP iktidarında, 2003-2020 arasında geçen 18 yılda Türkiye dış ticaretten 860,7 milyar dolar kaybetti. Bu kayıp tartışmasız ve kesin bir kayıptır. Hükümetlerin politikasızlığından ve aynı zamanda yanlış dış ticaret politikasından, dahası da bazı ithalatçı kesimlere rant sağlamasından ortaya çıkan bir kayıptır.
Türkiye'nin 2020 yılı toplam GSYH'sı 717 milyar dolardır. Bu demektir ki AKP iktidarında Türkiye dış ticaretten 860,7 milyar zarar ederek, kayıp vererek, 1,2 yıl başka ülkelere çalışmıştır. Hiçbir işgalin topluma maliyeti bu kadar yüksek olmamıştır. 18 yılda göz göre göre kaynak kaybettik ve yoksullaştık. Bizimle dış ticaret yapan ve açık verdiğimiz ülkeler ile bazı yerli ithalatçılar zenginleşti.
860,7 milyar dolar kaybeden bir Türkiye'nin kalkınma potansiyeli eksiye düşmüştür. Bu açıklarla büyüme ve gelişme potansiyelimiz de 18 yılda yarım asır geriye gitti. Hâlâ da dış açıklarımız devam ediyor. Ocak ve şubat 2020, 2 ayda da dış ticaret açığı 4 milyar dolar oldu.
2003-2020 dış ticaret açığı ve cari açık...
* İhracat: 2 391,6 milyar dolar
* İthalat: 3 252,3 milyar dolar
* Dış Ticaret Açığı: 860,6 milyar dolar
* Cari Açık: 611,2 milyar dolar.
Eğer dış ticaret açığımız olmasaydı, turizmden gelen dövizlerimiz de cebimizde kalacaktı. MB'nin rezervleri yeterli olacaktı.
Türkiye'nin dışa açık olması, devamlı kaybetmesi demek değildir. Güney Kore, Tayvan da dışa açık ve fakat cari fazla verdiler. Bu yolla kalkındılar.
Türkiye dış açık tuzağına neden ve nasıl düştü?
1- Kambiyo sisteminde tam serbestlik ve IMF'nin getirdiği dalgalı kur politikası nedeni ile, sıcak para girişi oldu ve TL 2013 yılına kadar değerli para oldu. Bu nedenle ithalat ucuzladı ve Türkiye ara malı ve ham maddeyi üretmek yerine ithal etmeye başladı. Üretim ithalata bağımlı yapı kazandı. Bugün TL değeri daha düşük ve fakat bu defa da hukuk ve demokraside kayıplar ve hükümetin siyaseti tırmandırması nedeni ile ara malı yatırımı yapılmıyor. Türkiye ithalat yapamazsa, üretim de yapamaz. Dünyada üretimi ortalama yüzde 45 ve ihracat malı üretimi ise yüzde 70 oranında ithal girdiye bağımlı olan bir başka ülke yoktur. AKP'nin açık başarısızlığı veya bizim bilemediğimiz gerekçeleridir.
2- Türkiye ihracatının yarısını Avrupa'ya yapıyor ve dış ticaret açığı vermiyor. En fazla açık verdiği ülke Çin'dir. İki-üç yıl öncesine kadar Türkiye'nin Çin'e ihracatı 2 milyar dolar, Çin'den ithalatı 22 milyar dolar idi. Yani yılda ortalama 20 milyar dolar açık veriyorduk. Son yıllarda 18 milyar dolara düştü. Bugüne kadar 18 yılda verdiğimiz toplam dış ticaret açığının en az 300 milyar dolarını Çin'e karşı vermişiz. Çin'in zenginleşmesine ve fakat Türkiye'nin yoksullaşmasına çalışmışız. Bu nasıl bir iştir?
Eğer Çin'den teknoloji ve yatırım malı ithal etmiş olsaydık, yol götürürdü. Ama ithalatımız içinde büyük yekûn tutan kalemler;
* Gemi, mavna, feribot. (Türkiye'de tersaneler Avrupa'ya gemi ve tekne yapacak kadar gelişmiştir.)
* Mobilya aksesuarı. (Dikkat edelim, aksesuar.)
* Deri, kösele, seyahat eşyası. (Hayvancılık ülkesiyiz deri eşya ithal ediyoruz.)
* Kazak, süveter, hırka yelek.
* Ayakkabı ve plastik eşya.
* Oyuncaklar. (2017 yılında Çin'den gelen oyuncaklarda yüksek oranda kimyasal ve ağır metaller olduğu açıklanmıştı.)
* Bavulla gelen kıymetli madenler, incik, boncuk.
ABD, Çin'le dış ticaretine sınırlama getiriyor. Kota koyuyor. Türkiye ithalata devam ediyor. Bu şartlarda herkesin aklına gelen sorular şunlardır: Türkiye'de Çin ithalat lobisi mi var? Bunlar kimlerdir? İktidara yakınlıkları var mı? AKP hükümeti neden yanlışta ısrar ediyor?