Dış işleri ciddi bir iştir!
Dış politikada mümkün olanı konuşmak; konuşulanı da yapmak gibi bir ilke vardır. Diplomatların dili bu nedenle siyaset adamlarının diline benzemez.
Dış politika Türkiye’de devlet yetkililerinin yaptığı gibi yapılamayacak sözlerin edilebildiği bir alan değildir. Dış politikada ciddiyet, tutarlılık ve süreklilik esastır. Yani dış politika “one minüte” ya da “yes minüte” kaldırmayacak kadar önemlidir.
Rasmussen’in NATO Genel Sekreterliği
Bir süre önce Danimarka Başbakanı Rasmussen’in NATO’ya Genel Sekreter olması söz konusu olmuştu. Başbakan Erdoğan ‘Karikatür krizi ve terörist yayın organı olan Roj TV’ye izin vermesi’ nedeniyle Rasmussen’in genel sekreterliğine karşı çıkmıştı. Başbakan Erdoğan, Rasmussen’den bahsederken “Barış sürecine katkısı olmayanlar, bundan sonra nasıl olacak? Olumsuz bakıyorum” demişti. Bunun üzerine Oli Rehn “Türkiye’nin, Rasmussen’in Genel Sekreterliğine karşı çıkmasının Türkiye-AB ilişkilerini etkileyeceğini” söylemiştir. Cumhurbaşkanı Gül’e Avrupalı müttefikler, “AB içinde biz bu kararı aldık” diye haber göndermişlerdir. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Gül, “Burası AB değil, NATO. Kararı burada, birlikte alırız” yanıtını verdi.
Sonuçta ABD’nin baskısı nedeniyle Türkiye geri adım atıp NATO’nun başına Rasmussen’in gelmesini onaylamıştı.
NATO’nun Füze Kalkanı Projesi
NATO’nun Füze Kalkanı Projesiyle ilgili olarak benzer bir durum tekrar gündeme geldi. Türkiye, önce “Sadece radar kurulabilir, avcı füze konuşlandırılamaz” görüşünü seslendirmişti. Ancak son yapılan NATO zirvesi hazırlık toplantısında, pazarlıkların bu tür sert kararla yapılmaması gerektiği sonucuna varıldı. Türkiye, bu defa bazı talepleri doğrultusunda füze kalkanının en önemli parçalarından olan ‘avcı füzelere’ de ev sahipliği yapabileceğini duyurdu.
Türkiye’nin, iki konuda da ısrarını dile getireceği açıklandı. Birincisi, İran’ın tehdit olarak NATO belgelerine geçmemesi ve Türkiye’de konuşlandırılacak unsurların İran’a karşı olduğunun belirtilmemesi ve bunun yerine kalkanın NATO konsepti çerçevesinde caydırıcı unsur olarak konuşlandırılmasının vurgulanmasıdır. İkincisi de NATO Füze Kalkanı’nın, Türkiye’nin ulusal hava savunmasından yararlanacak şekilde değil, Türkiye’nin hava savunma sisteminin NATO Füze Kalkanı’ndan yararlanacağı şekilde tesis edilmesi hususudur.
Kapıda kalan Dışişleri Bakanı!
Görüleceği gibi dış ilişkiler Türkiye’deki iktidarın sandığı gibi bir övme ve sövme konusu değildir. Aksine dış ilişkiler çıkar, denge, makullük ve mantıkilik sorunudur. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu anlatan bir kitapta o şöyle tanıtılıyor: “O bir stratejist, o bir filozof, o bir mekan tutkunu, o bir arabulucu, o bir iyimser, o bir realist hatta o bir Kissenger mi, yoksa o bir İslamcı mı? Sakın o bir İslamcı olmasın. Şurası kesin bakın: O bir Hoca”.
Böyle tanıtılan Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun bölgede Türkiye’yi saygın bir konuma getirdiği ve etkinleştirdiği iddiası vardır. Halbuki Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun daha iki gün önce bizzat kendisini Birleşik Arap Emirlik’lerine girişte iki saat kapıda beklettiler. Bu yüzden gazeteler “Kapıda kalan Dışişleri Bakanı” diye başlık attı.
Beyler!
Hem dış işleri, hem Füze Kalkanı, hem de Dışişleri Bakanlığı ciddi bir iştir!