Diktatör de duracak mı?
Kör gözün içine parmak sokarcasına kanatıyor ayrışmayı. Doğru söylemeyişine alışığız da görüntü ve kanıtlarına rağmen “camide içki içtiler, türbanlıyı dövdüler” yalanını vıcık vıcık çiğnemesi zeka seviyemizle alay edişinin göstergesi olsa gerek. Öyle ya, sözde Balyoz tertibinde cami bombalama, halkı stadyumlara toplama, fişleme yalanına inananlar için masum uydurmalara kanacak kitle hazır. Hipnoz seanslarından uyanamayan, bilgiden, haberden uzak kalan, mahalleden bedava kalkan servislerle, doyurucu kumanyanın yanında cep harçlıklarıyla miting meydanlarına sürülecek birileri var hâlâ..
Psikolojide “yansıtma” metodunu liseli yıllarda öğrenmiştik. “Bana diktatör diyorlar diktatör olsam şunları yapmaz mıydım” diye başlayan sözleri ile kendisini peygamber ilan edenlerin “ezeriz” çığlıklarını keyifle seyrediyor Muhteşem.. Herkes sağduyu ile yeni bir balkon konuşması beklerken o ayrışmayı “Reyhanlı’da 52 Sünni vatandaşımızı katlettiler” cümlesi ile körüklüyor. Sanki elinde ölenlerin mezhep istatistiği var. Oysa Ankara’da polis kurşunu ile öldürülen Ethem Sarısülük, Antakya’daki genç Abdullah’ın, İstanbul’da arabanın çiğnediği diğer kurbanın Alevi olduğu gerçeğini seslendirenler varmış gibi.. “Sünni-Alevi” körüklemesi.. Bu tezgahın 80 öncesinde Çorum, Kahramanmaraş, Sivas’ta tutmadığından ya habersiz ya da Madımak’ta, Gazi Mahallesi ve Malatya’da aynı haltın yenmediğini bile bile kaşıyor yarayı. Bunca hikayenin arasında tek doğrusu bozuk saat misali “Kimse kusura bakmasın dünyada benim gibisi yok” cümlesinde saklı. 14 yaşındaki Berkin Elvan, 20 yaşındaki Dila Dursun’un gaz bombası fişeği ile yoğun bakımda oluşu kesmiyor.. “Polisimizin yetkilerini ve gücünü artıracağım” diye bas bas bağırarak polis devletini yeniden ilan ediyor. Haksız mı? Erzurum ve Van’dan TOMA’ları Ankara’ya getirdi. Şırnak, Diyarbakır, Bingöl, Ağrı, Urfa gibi illerden uçak ile nerede yatıp kalkacakları planlanmadan polis getirildi İstanbul’a... Yazık o çocuklara, yollarını şaşırıyorlar, tuvalet bulamıyor, banyo yapamıyorlar. Karşılarındaki pasif direniş yapan kitlelere uykusuzluktan bilinçsizce saldırıyorlar. Gencecik çocuklar sanki karşılarında Haçlı ordusu varmışçasına TOMA’ları, Akrepleri, tabancaları ve coplarıyla saldırıya geçiyorlar. Lakin iradelerini teslim aldıklarını zannettikleri Anadolu çocuklarının güvercine, bıldırcına, serçeye kurşun sıkılmayacağı nasihatinden habersiz olmalılar. Ayılan ayıldı da sarhoş kafa ile hizmet ettiğini zannedenlere Allah kolaylık versin. Rabbim onlara vicdanı hatırlatsın.
Aslında bugün bütün dünyanın gıpta ile seyrettiği “duran adamları” yazacaktım. Duran adamların diktatörü durdurabilme ihtimalinden bahsedecektim. Değerli Hocam Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın Taksim ile ilgili tarihi tespitlerini paylaşıp, İran’daki son seçimleri, Suriye’de özgür sıçanlar ordusunun hezimete uğramasıyla sığındıkları Türkiye’de üstlenecekleri yeni rolü, satırları, nacakları, bomba ve silahları ile hangi misyonu yerine getireceklerinden dem vuracaktım. Atamızın kızı Muazzez İlmiye Çığ’ın, “bu ülkeyi iç savaşa sürüklüyorlar” sözlerini yazacaktım. Kurtul Altuğ Hoca’nın, “Diktatör Marcos, uçaklarını altınla doldurup kaçmıştı” başlıklı yazısını, Özdemir İnce’nin, “Alandaki Ölüye”, Hüseyin Haydar’ın “İsyan Vakti Şiirleri”yle demlenecektim. Bir de cumhuriyetimizin soylu kızı eğitimci Mahiye Morgül’ün başkentte, TÜBİTAK binası önünde tıpkı Sinoplu Diyojen gibi gündüz fener ile adam arayışı, bilim ve adalet arayışı eylemini detaylarıyla yazmayı tasarlıyordum. Kısmet sonraki yazılara. Ne de olsa yerimiz dar.