Devlet yıkıcılığı sorunu!
Güneydoğu’yu Türkiye’den koparmak için örgütlenmiş silahlı ve sivil bir saldırıyla Türkiye karşı karşıyadır. “Kürt Sorunu” adı altında doğrudan Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğü hedef alınmıştır. Türkiye’de demokrasi ve özgürlüklerin genişletilmesi adı altında kopartılan yaygaranın arka planında da Türk milli devletini federasyona çevirme amacı vardır. Bütün bunlar federasyondan özerkliğe; oradan da bağımsız bir Kürt devletine giden yolun önünün açılması için istenmektedir.
Bu amaç için PKK’nın silahla talep ettiğini DTP ve AB siyasi söylemlerle dile getirmektedir. Türkiye’nin parçalanması konusunda şer odakları arasında tam bir uzlaşma vardır. Ancak parçalanmanın yöntemi konusunda görüş farklılıkları söz konusudur. DTP’nin Çekoslovakya/SSCB modeli (anlaşarak ayrılmak), PKK’nın ise Yugoslavya ya da Irak (çatışarak ayrılmak) modelini benimsedikleri görülmektedir. Bir takım çevrelerce dile getirilen “Kürt Hareketleri” içindeki şahin ve güvercin hikâyesinin özeti de budur.
Başbakan’ın bölgeye yaptığı ziyaretler sırasında meydana gelen olaylar ancak bu çerçevede değerlendirildiğinde anlam kazanır. Başbakan’ın Van’a gitmesini “provokasyon” olarak niteleyen milletvekili, sokaklara çöpler döken Belediye Başkanı, kepenk kapattıran milisler ve garnizonun karşısında oturma eylemi yapan DTP’lilerin verdikleri mesaj aynıdır. Bu topraklara Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın gelmesini istemiyoruz!
İnsanlar, “Başbakan’ın ancak bir orduyla gittiği bir yere Türkiye Cumhuriyetinin sıradan vatandaşı nasıl gider?” sorusunu kendi kendisine sorması gerekir. Türkiye’yi altı yıldır yöneten bir iktidarın ülkeyi getirdiği yer bu sorunun cevabı verecektir.
Pompalı Vatandaş!
Nitekim Başbakan bölgede DTP/PKK ikilisinin kendisine karşı estirdiği terörü görünce “Tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlete karşı çıkanın bu ülkede yeri yoktur” demek zorunda kaldı. Belirli mihraklarca her yana çekilme ihtimali olan bu tür söylemler yerine bu iradeyi bölücülükle yürütülen mücadelenin arkasına koymak daha akıllıcadır.
PKK’lıların saldırısı sırasında bir vatandaşın göstericilere pompalı tüfekle ateş etmesine yönelik soruya Başbakan,“Ben vatandaşıma sabır tavsiye ediyorum. Ama bu sabır nereye kadar olacak?...” şeklinde acizlik içeren tehlikeli sözler etmiştir. Bu söylemler ancak PKK’nın çıkarmak istediği Kürt/Türk çatışmasına zemin oluşturur.
DTP ve şehirdeki terör sempatizanı milisler AKP iktidarı döneminde inanılmaz bir serbesti içinde devlet yanlısı, ülkenin bütünlüğünden yana Kürt asıllı vatandaşları PKK’lılaştırmaya çalıştılar. Bölgede yaşayan vatandaşlar “Barzani/Talabani ile Öcalan” arasında yaşanan nüfuz mücadelesine terk edildi. Terör örgütü yandaşları ve sempatizanlarının son olarak yapmaya çalıştıkları tek bir şey kaldı o da “Türk ve Kürt” çatışması çıkarmaktır. Bunu başarırlarsa dünya kamuoyuna Kürt ve Türk’ün bir arada, aynı bayrak altında yaşamasının imkânsız olduğunu kanıtlamış olacaklardır. Adamlar resmen devlet yıkıcılığı yapmaktadır. Demokrasi, kültürel haklar, Apo’ya kötü muamele hepsi hikâyedir.
Başbakan vatandaşa bir yere kadar “sabırlı ol” diyecek yerde, devlet olarak vatandaşın güvenliğini sağlaması gerekir. Bölgedeki vatandaşlar “güç” kimde ise onun yanındadır. DTP’nin ve PKK’nın oyununa gelmek yerine, onlara devletçe sağlanan korumanın kaldırılması, sorunu büyük ölçüde çözecektir. Oradaki sorun gerçekte “Kürt Sorunu” değil devlet yıkıcılığı sorunudur.