Devlet kurma hakkı
Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, Mısır’da yayın yapan bir televizyona verdiği mülakatta “Kürtler bir ulustur. Bu ulus kendi istemi dışında Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Arap ve diğer bölge ülkeleri üzerinde paylaştırıldı. Kürt ulusunun da kendi meşru hakkı olarak Türk, Fars, Arap ulusu gibi kendi devletine sahip olması gerekiyor. Bu istemimizi de savaş ve şiddet ile elde edemeyiz. Farklı bir süreç gelişebilir, bu devletler bir gün bu gerçekliği kabul edebilir”.
Bu sözler yalnız Irak için değil aynı zamanda Türkiye için de söyleniyor. İşte bu amaçla Kürtçü teröristler Türkiye, Irak, Suriye ve İran’da silahlı isyan hareketleri yürütüyor. PKK, PJAK ya da peşmerge ve Suriye’deki diğer Kürtçü teröristler bu amaçla birlikte hareket ediyor. PKK’lı terör örgütünün içinde Türkiye dışındaki teröristler bu nedenle bu kadar fazladır. Yine bu nedenle PKK’yı besleyen kaynak yalnız Türkiye’nin güneydoğusu ile sınırlı değildir. Türkiye’deki terörün Barzani, Kandil, İmralı diyalektiğinin ürünü olarak devreye sokulduğu temel gerçektir.
İmralı’daki de benzer
şeyler söylüyor!
Açılım adı altında başlatılan taviz ve bölücülüğü görmezden gelme politikası sırasında İmralı’daki mahkûm şunları söylüyor: “Kürtlerin her alanda örgütlenmesinin önü açılacak. Kendi sporunu, eğitimini, dini örgütlenmelerini, meclisini, belediyelerini kendisi yapacak. Hatta kendi öz savunma gücü bile olacak. Kendi ihtilaflarını çözecek bir savunma gücü olacak”.
Kandil’deki terörist elebaşısı Karayılan ise “Türk devleti önce özür dilemeli” diyor. Bu arada malum KCK yapılanmasının sözleşmesinde ise şunlar yazılı: “Kürt halkının demokratik konfederasyon ilkeleri temelinde birliğini esas almak, bölge halklarıyla eşitlik ve kardeşlik temelinde Demokratik Toplumcu Orta Doğu Konfederasyonunu geliştirmek, küresel emperyalizme karşı halkların Küresel Demokrasi Kongresi’nin yaratılması temelinde mücadele ederek sömürüsüz, baskısız, adil bir küresel sistem yaratmak”.
Barzani, Talabani, Öcalan ve diğerlerinin kafasında aynı hayal vardır: Bağımsız Birleşik Kürdistan! Bu hayal için ilgili bütün ayrılıkçılar şart, ortam ve durumların olgunlaşmasını beklemektedir. Irak’ta oluşturulan Kürt devleti de bu anlamda Pankürdizmin çekirdeğini meydana getirecektir.
Bölücü başka Kürt başka!
Bu anlamda Kürt asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ile bölücü Kürtçüleri birbirinden ayırmak lazımdır. Kürt asıllı yurttaşların Türkiye’den ayrılma diye bir niyetleri elbette yoktur. Ancak onların siyasette herhangi bir etkinliği de yoktur. Birlik ve bütünlük içinde yaşamak isteyen Kürt asıllı Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları, iktidarın uyguladığı strateji sayesinde resmen bölücülerin rehinesi haline gelmişlerdir.
Mağdur ve mazlum edebiyatı üzerinden yürütülen Kürtçülüğün nihai hedefi budur. Türkiye’de hiçbir yetkilinin bu konuda gaflet ve dalalet içinde olma hakkı olamaz. Nihayetinde Barzani “Bu ulus kendi istemi dışında” başka ülkelerce paylaşıldı diyor. Demek ki birilerinin sandığı gibi sorun, Türkiye’nin tepeden tırnağa demokratik bir yönetime sahip olması, kimliklere saygı göstermesi, “inkârcı” ve yasakçı politikaları uygulaması sorunu değil bölücülük sorunudur. Barzani, Öcalan ve Kandil’in arzuladığı tek köklü çözüm budur.