Dersim'iz NTV Tarih; 'Ayıptır, Günahtır, Cinayettir'
Fransa yasalarına uyalım!
Kayıtsız şartsız...
“Vardır” diyeceksin.
“Yoktur” demek yasak.
***
E madem öyle...
Fransız yasalarına uyalım.
İstedikleri gibi cevap verelim.
***
- Soykırım var mıdır?
- Nah vardır!
Yılmaz Özdil / Hürriyet
+++
Balon patladı
Tamamı kofti çıktı.
Öğünmeler fos çıktı.
Böbürlenmeler boş çıktı.
Cari (geçerli) yüzleşme oldu.
Türkiye’nin Başbakanı’nı, Cumhurbaşkanı’nı, AB’den sorumlu Bakanı’nı ve “Gelsinler bizden biraz akıl alsınlar” diye övünen ekonomi bakanını, dinleyen, ciddiye alan, itibar eden bir tek kişi çıkmadı. Bir tek Avrupa ülkesi... Bir tek Arap ülkesi... Bir tek Afrika ülkesi...
Bir tek ABD ayaleti bile dönüp bakmadı. Fransa Meclisi’nin “terbiyesiz hareketi” acı gerçekle Türkiye’yi yüz yüze getirdi: Türkiye’yi yönetenleri dünyada dinleyen de yoktur, itibar eden de yoktur, peşine düşüp arkasından gelecek olan da yoktur.
Necati Doğru / Sözcü
+++
SİZDEN GELENLER
Dersim’iz NTV Tarih;
“Ayıptır, Günahtır, Cinayettir”
Taner Akçam, Global Dialogue Vakfı, Tarih Vakfı gibi “tartışmalı” kişi ve kurumlara dayanarak Dersim’de yaşanılanlar için “haydutluk-eşkiyalık” diye yazan NTV Tarih’in bundan sonraki projesi
Orhan Pamuk’u referans alıp “30 bin Kürt’ü, 1.000.000 Ermeni’yi katlettik” yazmak mı!
NTV grubunun tarih dergiciliğine başlaması ülkemizdeki birçok tarihsever gibi beni de çok mutlu etmişti. (...) “Dersim Geçmişle Yüzleşme Zamanı” kapak konusuyla çıkınca ilk gördüğüm bayide dergiyi alma ihtiyacı hissettim...
Editör Gürsel Göncü’nün “Dersim Tarih, Tarih İnsandır” başlığıyla yazdığı “Orada bir katliamın yapıldığı herkesin malumuydu, hepimiz sustuk.” Bundan tam 2 yıl önce Dersim konusunu kapağa taşıyıp “Ayıptır, Günahtır, Cinayettir” başlığıyla “Cumhuriyet Tarihinin en büyük katliamı” diye verdiğini gururla anlatıp, buna eleştiri getirenleri ideolojik tutum almayla suçladığını görünce şaşırdım.
İdeolojik saplantılarla
bilime zulüm ayıbı
NTV Tarih dergisinin kapak konusu olan konuyu okumak için sayfaları çevirdim. “Dersim İsyan Değil Katliam” manşetini görünce şaşkınlığım daha da arttı. Atılan bu başlıkta “Dersim 1937-38 Sözlü Tarih Projesi Arşivi” çalışmaları referans alınarak bu hüküm verilmişti. (...) Hızla okumaya devam ettim; “Ancak bir başbakanın her ne vesile ile olursa olsun “devlet adına özür dilediği bir katliamın ardından “tarih tartışmaları” yepyeni belgelerle değilse de yeni bakış açılarıyla yenilenecek demektir.” cümlesini okuyunca bunları yazanın bir tarih dergisi olup olmadığından emin olmak üzere tekrar kapağına baktım. Evet bu bir tarih dergisi idi... Yeni belge olmadan nasıl “yeni bakış açısı” getiriyordu bir tarih dergisi... “Referansı belgeler değil, konjektürel gelişmeler olan bir tarih dergisi olabilir mi?” diye düşündüm...
Tarih, geçmişin olaylarını, kaynak malzemelerin eleştirel bir incelemesine dayanarak, kronolojik bir tutarlılık içinde irdeler, genellikle bunların nedenleri konusunda açıklamalarda bulunur. Bütün ilim dallarında olduğu gibi tarihte de ciddî bir inceleme meydana getirilebilmesi, ancak ilmî araştırma usûllerinin bilinmesi ve yapılan araştırmalarda bu metotların uygulanması ile mümkündür. NTV Tarih’in Aralık 2011 sayısındaki “Dersim Geçmişle Yüzleşme Zamanı” dosyasında bu usullere uyulmadığı gibi bir de tarihçilerle dalga geçer mahiyette; “Dersim’de ne oldu sorusunu artık “ideolojik” gerekçelerle değil orada yaşayan insanların hayatlarındaki değişimlerden hareketle, özellikle sözlü tarih çalışmaları ile bezeyerek yeniden kurmak gerekiyor” diye gelecek eleştirilerin önünü alma, eleştirilere set çekme gayretine girmişler. İdeolojik bakış açısıyla tarih ilmine zulüm etmenin ne olduğunu NTV Tarih’in referans aldığı sözlü tarih çalışmalarını yapanlar ve destek verenleri görünce çok iyi anladım.
Önyargıyla hüküm veren destekçilerinin sicili
Ağustos 2009 yılına Berlin’de başlatıldığı belirtilen ve kamuoyunca “Dersim 1937-38 Sözlü Tarih Projesi” olarak bilinen çalışma Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu, Clark Üniversitesi, Holocaust ve Soykırım Çalışmaları Merkezi tarafından yürütülüyor. Projenin “Akademik Direktörlüğü” görevini Prof. Taner Akçam yürütmüş. Bütçesinin bir kısmı Global Dialogue Vakfı tarafından fonlanan projeye Tarih Vakfı’da destek vermiş.
NTV Tarih dergisinin referans aldığı Dersim 1937-38 Sözlü Tarih Projesinin sorumluluğunu üstlenen Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu sitesinde “Dersim’de 1937-38 yıllarında yapılan bir soykırımdır ve bu gerçeğin kabul edilmesi için çok yönlü bir mücadele vereceğiz.” şeklinde açıklama yapmış ve bununla da yetinmeyen dernek 4 Mayıs tarihini Dersim Tertelesini (Dersim Soykırımı) Anma Günü ilan etmiş. Tarihi bir araştırmaya başlamadan hükmü peşinen vermiş olan bir dernek nasıl bir tarih dergisi tarafından referans alınabilir anlaşılabilir bir durum değildir...
Projeye fon desteği veren İngiltere merkezli kuruluş olan Global Dialogue Vakfı’nın Türkiye’de ki faaliyetleri; Türkiye Stratejik Fonu, Araştırma Programı, Ariadne Ağı ve de İnsan Hakları Kanunu İnisiyatifi olmak üzere dört proje üzerine odaklanmış.
Global Diyalog’un destek verdiği derneklerden bazıları şu şekilde; “Mezopotamya Kütür ve Dayanışma Derneği, Protestan Kiliseleri Derneği, Roman Kültürü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Sabancı Üniversitesi Hrant Dink Anısına Atölye Çalışmaları, Tarih Vakfı, Uluslararası Hrant Dink Vakfı, Yeşilköy SurpIstepanos Kilisesi ve Okulu Vakfı, Initiativefor Land Mine FreeTurkey (Mayınsız Bir Türkiye Girişimi), Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği...”
Projenin “Akademik Direktörlüğü” görevini yürüten Prof. Taner Akçam kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim. Ermenilere yapıldığını düşündüğü sözde soykırımdan dolayı Ermenilerden özür dileme kampanyası düzenleyen, Rumları ve Süryanilerin katledildiğini savunan, Kürtlere yapılan soykırım tanınsın diye mektuplar yazan, Tunceli’de yaşananları Soykırım olarak lanse eden Osmanlıca bilmeyen tarihçi bir akademisyen...
Yazılı belgeleri bile
hiçe saymışlar
Projeye destek veren Tarih Vakfı; “Tunceli’de (Dersim) 1937- 38 yıllarında yaşanan toplumsal olaylarla ilgili yazılı kaynaklar incelendiğinde pek çoğunun ya resmi ya da muhalif ideolojiler ekseninde biçimlenmiş olduğu ve olayların sadece siyasi söylemler etrafında ele alındığını görmek mümkündür. Sözlü tarih çalışmaları, belli bir olay veya döneme ilişkin kişisel tanıklık ve/veya yaşantıların kaydedilerek derlenmesi yoluyla toplumların tarihlerini dinamik bir eksende -eleştirel bir gözle- yeniden kurmalarına katkıda bulunmaktadır.” açıklaması ile yazılı belgeleri hiçe sayarak kişisel görüşlerin ve mübalağanın çok fazla olduğu sözlü tarih araştırmalarını Dersim konusunda kendisine tek referans kaynağı olarak almış. Oysa tarihi bir olayı araştıran araştırmacı: Kaynak (belge) bulur, Kaynakları sınıflandırır (Tasnif), İçeriği hakkında bilgi sahibi olur (Tahlil), Kaynak eleştirisi yapar (Tenkit), Kaynaklar arasında bağlantı kurar (Terkib) , Tarafsız (objektif) değerlendirme yapar. Görüyoruz ki bir kuruluşun adının Tarih Vakfı olması tarihi araştırma usul ve metotlarını kullandığı anlamına gelmiyor.
(...)
Dersim’de yaşanılanlar için “şekavetle (haydutluk-eşkiyalık) açıklanamayacak cesamette (irilikte-büyüklükte) olması dikkat çekicidir” diye yazan NTV Tarih gelecekte de Nobel ödülü sahibi bir yazarımızın “30 bin Kürt’ü, 1.000.000 Ermeniyi katlettik” sözünü referans alıp ölürülen PKK’lıların yakınları ile yapılacak bir sözlü tarih çalışmasına da sayfalarında yer verip iddia edilen o 30.000 rakamı içinde “şekavetle açıklanamayacak cesamette” diye yazar mı bilemiyorum ancak şunu biliyorum ki; NTV Tarih Dergisi’nin bu sayısında yaptığı Tarih bilimi için “Ayıptır, Günahtır, Cinayettir”...
Zülküf Sarıtepe / Tarihçi
+++
Acziyeti gördüm...
Başbakan, Kanuni zamanından kalma o mektubu kameralara gösterirken bende uyanan duygu acz oldu. Ne de olsa ellerinde övünecek bir şeyi olmayanlar, geçmişleriyle övünürlermiş. Övünemeyeceğimiz bir geçmişimiz yok çok şükür. Ancak Başbakan da Fransa’ya verilecek cevabı olmadığı için çıkardı o mektubu. Tabi yanında da hiçbir anlamı olmayan yaptırımlar açıkladı. Batı emperyalizmine boyun eğmiş bir kimseden daha fazlası da beklenemez doğrusu. Yanlış anlaşılmasın: Acz içinde olan Cumhuriyet değil. Cumhuriyeti bu hale getirenler. Sanıyorlar ki Başbakanın bu acziyle Türkiye’yi teslim alacaklar. Yalnız unuttukları bir nokta var: Bu memleketin yöneticileri acz içinde düşmana teslim olurken dahi kendisini kurtarmayı bildi. Üstünü yasalarla kapatmaya çalıştıkları tarihe birazcık bakarlarsa göreceklerdir.
Davut Sakallı
+++
Başkasının senaryosunda figüran olmak
Fransa ne yaptığını biliyor ve kendi planını, senaryosunu uyguluyor. Biz bilmiyoruz maalesef. Onlar iftira atıyor, bizler iş işten geçtikten sonra lafta kalacak mağdur edebiyatına sığınıyoruz.
Eğer kendi hayal ve hedefimiz yoksa, başkalarının yazdığı senaryoların figüranı oluruz.
Zalimin merhametine sığınılmaz! Biz kendimizi bilmezsek, el alem senaryo yazar! Bize de yazılmış senaryoya figüran olmak düşer!
Mustafa Kemal Atatürk şu sözüyle konuyu özetlemiştir:
“Milli benliğini bilmeyen milletler, başka milletlerin avı olurlar!..”
Suat Turgut
+++
Özürcüler şimdi
ne yapacak
Bilmeyene, değirmendeki sağıra duyuralım: ABD Başkanı Ronald Reagan’ın hukuk danışmanlığını yapan Bruce Fein, “Beyaz Saray araştırma yaptı, Ermenilerin iki milyon Müslüman Osmanlı’yı katlettiği ortaya çıktı...” dedi.
Türkler Ermenileri öldürdü diyerek ödül alan, kötü niyetli, kem-küm eden şom ağızlı, sözde düşünür bilinenler ne deyip ne yazacaklar bakalım şimdi...
Mehmet Ali Sulutaş
+++
Bağımlı
yaratma
metodu
Küresel tek yapı isteyenler, ürettikleri sorunlara; “Bunu tek başınıza halledemezsiniz, bu küresel bir sorundur.” diyerek, “ortak (sahte) düşmanı” göstermesi yanında, “ortak tepki bilinci” oluşturulmasını da sağlıyor. Tıpkı, yakın geçmişte, ABD’nin, SSCB’liği tehlikesine karşılık kurdurduğu NATO savunma paktı örneği gibi... “Korku” salınarak ‘ortak duruş’ oluşturmak bu duruş ve bilinçten bütünleştiriciliğe gitmek.. “Sen düşünme yerine ben düşündüm” demek ve düşünemeyenlerle “ortak amaç” oluşturmak...
Ne ince bir bağımlılık başlangıcıdır değil mi?
N.Yazıcı