Dersim tuzağı
Övünmek gibi olmasın Kayseriliyiz. Üstelik Kamber köylü.. “Kambersiz düğün olmaz” bizim oralar için söylenmiş değil. Köyüm Kuvva ile anılır. Hatta öncesinde Ermeni ayaklanmasını bastırmak için önce kardeşleri, yeğenleri ve köylülerini toplayıp harekete geçen dedemiz “Kamberli Osman Çetesi” olarak tarihi kayıtlara geçmiştir. “Çete” o günlerde faklı anlamda.. Günümüzün çetelerine benzemez. Kamberli Osman Çetesi, Demirci Mehmet Efe ve diğer çeteler Kuvva-i Milliye’yi oluşturan ve Mustafa Kemal’in emri ile düzenli orduları oluşturan güçtür. Yıllar önce bu sütunlardan dedemiz Kamberli Osman Ağa’nın Adana’da başlayıp Develi istikametine doğru ilerleyen Ermeni vahşetine karşı yeğenleri Binbaşı Tufan Bey ve Yüzbaşı Saim Bey’i öncü birlik olarak keşif amaçlı görevlendirir. O dönem adı Haçin olan ve Ermenilerin Türkler kıyım yaptığı ilçede pusuya düşürülerek derisi soyularak şehid edilen Tufan Bey’dir. Yine o yıllarda adı Mağara olan kaza da Saim Bey, Ermeniler tarafından şehit edilir. Tehcirden sonra oralarda Ermeni kalmaz. Bizim Kamber’den, çevre köylerimiz, Develi, Tomarza ilçelerinden başta Avşar oymakları olmak üzere Türkmen köylüleri oralara yerleştirilir. Şehitlerimizin adlarını yaşatmak için Ermenice isimler değiştirilerek Tufanbeyli ve Saimbeyli adları verilir. Oralarda emmi oğullarımız çoktur. TBMM arşivlerinde bu konularla ilgili yüzlerce sayfa tutanak vardır. Özetle geçiyorum.
Açılım, saçılım, striptiz adına buraların adının Ermenilerle barış vs. deyip eski isimlerine dönmeyi isteyin bakın neler olacak. Ağıtlar halen dilden dile yaşıyor. Tunceli adının Dersim diye değiştirilme girişimi bana göre “daha başlangıç”. Sırada yüzerce, binlercesi var. Silivri’de 5. yılını dolduran Doğu Perinçek dört duvar ardında bu tuzağı fark eden aydınımız oldu. “Tarihsel adlara dönelim tuzağı” başlıklı yazısında Göktanrı’nın adı Zeus olsun ironisi yaparak Cumhuriyet mührünün sökülme gayretlerine dikkat çekti. Elazığ’ın Mamüretül Aziz, Adıyaman’ın Hüdnümansur, Kırklareli’nin Kırkkilise, Tekirdağ’ın Tekfurdağı, İzmir’e Smyrna, Diyarbakır’a Amed, Konya’ya İkonion’dan sonra Antep’in Gazi, Maraş’ın Kahraman, Urfa’nın Şanlı unvanları da geri alınacak elbette.
Perinçek yazısında söz konusu yerlerin değişimindeki amaçları sıraladıktan sonra “Konstantinapolis’ten daha güzel isim var mı? Yes deyin be annem, çorap söküğü gibi gitsin” diye bitirmiş uyarısını.
AKP’nin ileri demokrasi ağına sinekler çabuk düşüyor. Benim garibime CHP’nin Dersim tuzağına düşmesi gitmekte. Kemal Kılıçdaroğlu Tuncelilidir. Bu konuda araştırmalarda yapmıştır. İhsan Sabri Çağlayangil ile görüşmüş isyanın sebep ve sonuçlarını birinci elden öğrenmiştir. Sayın Kamer Genç’in “içime sinmedi” diyerek imzalamak zorunda kaldığı önergeden içine sinerek imzasını çekeceğine inanıyorum. Kılıçdaroğlu da parti içi demokrasiye inanıyorsa “bu konuda grup kararı yoktur” diyebilmeli. Cumhuriyet ve Atatürk ile hesaplaşma cephesinde AKP ve BDP’yi baş başa bırakmalıdır.
Bu konuda son yıllarda yazılan en iyi kitaplardan biri “Dersim’in gizlenmeye çalışılan gerçek ifadesi: Dersimli Diyap Ağa” dır. Diyap Ağa’nın ikinci, üçüncü kuşaktan torunlarının anlattıklarını Çemişgezek’te doğmuş, halen orada kütüphane görevlisi olarak çalışan Kaan Gökalp ve Suat Bulut yazdı. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın yakın dostu Diyap Ağa’nın Ermeni olaylarındaki tavrı, Milli Mücadeleye katılımı, Şeyh Said, Koçuşağı isyanlarını bu kitapta okuyabilirsiniz. Yine bu eserde Seyit Rıza’nın aslında Diyap Ağa’nın damadı olduğu kanıtlanıyor. Meğerse Diyap Ağa aşiretlerin feodal yapısını zayıflatmak, cumhuriyet değerlerine sahip çıkarmak için kızı Elif’i Seyit Rıza vermiş. Ayaklanmayı çok önceden sezmiş. Bugünlerde isyancı Seyit Rıza’yı neredeyse peygamber ilan etmeye kalkışanlar, heykelini dikenlerin amacı belli. Tunceli’de görev yaptım. Dünyanın en güzel yeridir. Atatürk heykelinin karşısına Diyap Ağa yakışır.
Cumhuriyetin kurucu unsuru olan CHP, AKP’nin oyununu bozarak, Cumhuriyete, Atatürk’e ve onun yakın arkadaşı Diyap Ağa’ya sahip çıkmalı ve Tunceli ismini muhafaza etmelidir.