"Dersim" peynir değildir!
Türkiye, sorumsuz siyasetin maliyetini en ağır çeken ülkelerden birisidir. 93 Harbinden Balkan Bozgununa, Sarıkamış Felaketinden muhacirliğe uzanan süreçte zamanın siyasileri sorumsuzluğun her çeşidini yapmışlardır.
Sorumsuzlukların geçmişte milletin başına hangi tür belalar açtığını en iyi siyaset adamlarının bilmesi ve bundan kaçınması beklenirdi. Özellikle devleti yönetenlerin bu konuda çok daha hassas olması gerekirken Türkiye’de tam tersi bir durum söz konusudur.
Başbakan Erdoğan ve ekibinin değer, kimlik ve tarih üzerinden yaptıkları siyasetteki sorumsuzluğun ara vermeden Türkiye’de devam ettiğini göstermektedir. Başbakan Erdoğan’ın özellikle Dersim olaylarıyla ilgili olarak son zamanlarda söyledikleri tam da böyle bir olguyu işaret etmektedir.
Şu söz ve değerlendirmeler Başbakan Erdoğan’a aittir: “Vergi vermediler diye Dersimi CHP bombaladı”. “Bu kanlı eserin sahibi CHP’dir”. ’Özür diliyorum hadi gel sen de dile..vb’. . “Bunları deşifre etmek istiyoruz”. “Otomobil farıyla aydınlatılan bir mahkemede Seyit Rıza’nın idam kararının nasıl verildiğine baksın. Sayın Kılıçdaroğlu Dersim’i unutturamaz”.
“Dersim” i yahut 1937’lerin tarihi olaylarını, siyasi rakipleri linç etmekte kullanmak her şeyden önce etik değildir. Daha tehlikeli olanı ise tarihi toplumun birlik ve bütünlüğü aleyhine kullanmaktır. Her ikisini birden Başbakan Erdoğan’ın bizzat kendisi yapmaktadır.
Kaldı ki Başbakan Erdoğan’ın on yıllık iktidarı döneminde “Dersim” e daha doğrusu “Tunceli” ye nasıl baktığı da herkesin malumudur. “Dersim” olaylarını Başbakan yalnızca Cumhuriyet tarihini ve siyasi rakiplerini eleştirmek istediği zaman aklına getirmektedir.
Başbakan Erdoğan “Geçmiş bilinmezse geleceğe gidemezsiniz” diyor. Bu geçmişi nasıl bildiğinizle ve hangi amaçla irdelediğinizle yakından ilgilidir. Geçmiş, bugünü istismar etmekte kullanılırsa geçmiş bilinmiş olmaz, geçmişteki olayların altında kalınmış olur. Başbakan Erdoğan’ın yaptığı tam da budur.
Başbakan Erdoğan farkında olarak veya olmayarak sürekli bir biçimde Türkiye Cumhuriyetinin geçmiş tarihini (özellikle Dersim olaylarını) ülkenin geleceğini zehirlemekte kullanmaktadır. Bizzat kendisi konuşmalarıyla ülkedeki kardeşliği, birlik ve beraberliği tarihi kullanarak bozuyor.
Başbakan başta Dersim olmak üzere Cumhuriyetin geçmişini ideolojik ve siyasi amaç için istismar ediyor. Tarihi olayları ajite ve provoke ederek de mezhep, etnisite ve bölge ayrımcılığı yapanları motive etmiş, onlara gerekçe yaratmış oluyor.
Başbakan bu şekilde tarihi olguları, siyasi ranta kurban edince gerçek ile gerçek olmayan da birbirinden ayrılmaz hale geliyor.
Erdoğan, tarihi olaylar için özür dileme eylemine dönüşen siyaset dilini, güncel sorunları ıskalamak ya da göz ardı etmek gibi bir amaçla da kullanıyor. Böylece güncel sorunlar, geçmiş olayların sisi altında bırakılmış oluyor.
Siyasi amaç için acılar istismar edilerek, olaylara tek yanlı ve yüzeysel bir biçimde yaklaşılarak geçmiş de öğrenilmiş olmuyor. Bu durum aynı zamanda tarihe ihanet anlamına da geliyor. Kapanmış yaralar açılarak, geçmiş kanatılarak bir hak teslimi de yapılmış olmuyor. Bu olsa olsa geçmişten, tarihten husumet çıkartmak oluyor. Böylece kabuk bağlamış yaralar kanatılmış oluyor. Kardeşlik, bir arada yaşama bilinci kirletilmiş oluyor. Tarih, ayrıştırmanın, ötekileştirmenin ve husumet ekmenin aracı olarak kullanılmış oluyor!
Başbakan Erdoğan, “Söz konusu siyaset ise diğer her şey ayrıntıdır” diyebilir. Ancak bilmelidir ki “Dersim” konusunda saçtığı zehirli tohumlar, milletin birliği, bütünlüğü, kardeşliği ve barışı için büyük tehlike arz etmektedir. Bu sebeple birilerinin Başbakana “Dersim” konusunun her sabah siyasi kahvaltılarda yenilecek peynir olmadığını hatırlatmasında yarar vardır!