Demokrasiyi maymuna çevirmek
AKP iktidarıyla birlikte suç ve suçlu imal etmek, siyasi hayatı tanımlayan bir süreç haline geldi. Süreç şöyle işliyor: Önce operasyon ve provokasyon medyası hedef belirliyor sonra dinleme, izleme ve kayıt etme başlıyor. Ardından kamu diplomasisi yoluyla itibarsızlaştırma, suçlama devreye sokuluyor. Daha sonra da demokrasiye, milletin iradesine ve halka karşı kurulduğu var sayılan komplocular için sürek avı başlatılıyor.
Bu öyle bir süreç ki başı ve sonu yok.
Bu öyle bir süreç ki içinde yok yok.
Bu öyle bir süreç ki vatana kastedenlerle vatanı savunanlar aynı safta, aynı suçla yargılanıyor.
Bu öyle bir süreç ki dinlemelerin, izlemelerin ve suçlamaların ardı arkası kesilmiyor.
Bu sürecin davaları mahkemelerden önce televizyon ekranlarında görülüyor.
Bu süreçte dosyaları yargıçlardan önce gazeteciler okuyor.
Bu süreçte sürek avına çıkmış iktidar kesiminin makbul adamları, hiç durmadan limitsiz itham ve iddialarını sürdürüyor.
Bitmeyen tutukluluk halleri, sona ermeyen yargılamalar ve ortaya çıkarılamayan suçlar yıllara yayılarak devam ediyor.
Sayısı ve adı belirsiz operasyonlarla toplumun belli bir kesimi susturuluyor, etkisizleştiriliyor ve iktidar için dikensiz gül bahçesi yaratılmış oluyor.
Suç ve suçlu imal etmekle görevli, iktidara ayarlı kesim, periyodik dergiler gibi belirli aralıklarla operasyonlar için yön tayin ediyor.
İçeri tıktıkları ve özgürlüklerini gasp ettikleriyle yetinmiyorlar.
Sürekli operasyon ayaklarının eksikliğinden söz ediyorlar. İşbirlikçi muhbirler ise ilgililere hedef gösteriyor.
Sözüm ona devlete ve topluma karşı kurulan devasa yapı (!) belirli aralıklarla güncelleniyor. Böylece operasyonlara süreklilik, davalara sonsuzluk ve iddialara kesintisizlik kazandırılmış oluyor.
Sürece bu kez, iktidarın içinden yön tayini yapılıyor.
İktidarın hukukçusu Burhan Kuzu, bu bağlamda dünyadaki Gladio yapılanmaları üzerine çalıştığını belirterek şunları söylüyor:
“Bu tip suçlar ahtapot gibi; tüccar ayağı var, basın ayağı var, muvazzaf-emekli subay ayağı var ve siyasi ayağı var... Türkiye’de hâlâ siyasi ayağı soru işareti... Siyasi ayağı bütün dünya ülkelerinde var da bizde niye yok? Ergenekon’dan yatanlar içerisinde aman aman bir siyasetçi yok. Parlamento içinde veya dışında kimler bu işin içinde, onu bilemiyorum. Bildiğim isim falan da yok...”
Muhterem; “Ergenekon’un yargı, siyaset ve finans ayakları eksik” diyor. Onları da tamamlayın demeye getiriyor. Yargıya “Hadi ne duruyorsunuz” demiş oluyor.
Tutuklu insanlardan gelen onca çığlığa kulağını kapamış olan iktidar kanadı mensupları, “dışarıda var, bizde niye yok” mantığı ile operasyon için hedef gösteriyor.
Milletin oylarıyla seçilmiş sekiz milletvekilinin tutuklu olduğu bir ülkede bu zat-ı muhteremler onlar için kollarını kıpırdatmazken, görülmekte olan davaları etkilemeye bayılıyorlar. Üstelik de kendileri anlı şanlı hukukçudur.
Normal şartlar altında yapılanlara mantıki bir gerekçe bulmak mümkün değil. Kurallar geçerliliğini yitirmiş ve herkes tarafından benimsenen toplumsal değerler büyük ölçüde etkinliğini kaybetmiş gibidir. Toplumu birbirine bağlayan bağlar, damarlar ve lifler birer birer koparılmıştır. Kuşku, kaygı, tereddüt ve güvensizlik her yeri sarmıştır. Demokrasi ise herkesin bir başka anlam yüklediği maymuna dönmüş durumdadır.