Demokrasiyi bölücülüğün kılıfı yapanlardan kurtarmak!
Elbette amacımız demokrasinin ne olduğunu ya da ne olmadığını anlatmak değildir. Meramımız demokrasinin bir amaç ya da araç olarak kullanılıp kullanılmadığını irdelemektir. Üzücü ama başından söyleyelim ki, demokrasi kavramı günümüzde çok açık biçimde emperyalist saldırganlığı kamufle etmenin aracı olarak da kullanılmaktadır. Demokrasi getirmek için ülkelere müdahale edilmekte, demokrasiyi korumak için darbe yapılmakta, demokrasiyi kurtarmak için savaş çıkarılmaktadır. Büyük güçlerin demokrasi sevdası (!) dikkat çekecek kadar tehlikelidir. Tamamen duygusal (!) nedenlerle demokrasiyi kurmak için küresel güçler ellerinden her geleni yapmaktadır. Sanırsınız ki küresel hegemonya peşinde koşan ülkeler, her şeyi dünyada demokrasiyi hâkim kılmak için yapıyor. Demokrasinin sadık müritleri ve uygulayıcıları olarak görünenler bari demokrat olsa...!
Emperyalistlerin demokrasi aşkı!
İnsanların katılımcı, serbest, özgür, çoğulcu ve kendi kaderleri hakkında karar verici bir konuma gelmeleriyle küresel güçlerin fena halde ilgilenmeleri anlamsız değildir. Buna rağmen hiç kimse AB’nin ya da ABD’nin neden Türkiye’de mükemmel bir demokrasinin yerleşmesi için onca gayret gösterdiğini düşünmüyor. Yine çoğu insan ABD’nin Irak’a demokrasi getirmek için bunca kaybı niçin göze aldığını da pek aklından geçirdiği yok! Afganistan’a demokrasi getirmek için bombalamadık yer bırakmayan ABD’nin kontrolü altında tuttuğu Suudi Arabistan ya da Kuveyt’in demokrasi için kulağını dahi çekmemesinin nedeni de pek sorgulanmaz. Yalnız Amerika’nın değil aynı zamanda Soros gibi Amerikalıların da bireysel olarak demokrasiye olan düşkünlüğü normalin oldukça üstündedir. Velhasıl emperyal hırs taşıyan ne kadar ülke varsa hepsi demokrasi adına ülke kurtarmaya ve insanlığa katkı sağlamaya çalıştığını söylemektedir. Güçsüz ülkelerde demokrasiyi, liberalizmi ve modernleşmeyi yerleştirmek için büyük güçlerin ortaya attığı onca proje elbette nedensiz değildir.
Bu nedenle küresel güç odaklarının demokrasi aşkının perde arkasını irdelemekte yarar vardır. Demokrasi, bu güçlerin elinde her kapıyı açan bir maymuncuğa dönüşmüştür. Çünkü kimi güçler işgaline meşruiyet temin etmek, kimisi hâkimiyetini sürekli kılmak, kimisi de sömürmek için demokrasi kavramını kullanmaktadır. ABD’nin bölgeye hâkim olmayı esas alan Orta Doğu Projesi’nin omurgasını da “demokrasi” teşkil ediyor. ABD, açıkça bölge ülkelerini demokratikleştirme, modernleştirme ve liberalleştirmek için müdahale edeceğini ilan etmişti.
Teröristler bir anda demokrat kesildi!
Yalnız büyük küresel güçler değil yerli işbirlikçi cenah da demokrasi kavramını aynı biçimde kullanmaktadır. Bölücü ve ayrıştırıcı kesim demokrasi diye diye gerçekte demokrasiyi tepelemektedir. Bu kesim Türkiye’de ihanet, bölücülük, ayrımcılık, zulüm türünden tavırlarını demokrasi kavramı içinde yutturmaya çalışmaktadır. Türkiye’de demokrasi kavramından en fazla slogan üreten kesimin terör örgütü ve yandaşlarının olması sebepsiz değildir. Kanlı terör örgütünün İmralı’daki başının “demokratik cumhuriyet”, “demokratik toplum”, “demokratik siyaset” ve “demokratik özerklik” gibi kavramları ağzından düşürmemesi rastlantı değildir. Eski Marksistlerin, günümüzde liberal demokrat kesilmelerinin nedeni de budur. Kendisini İslamcı olarak niteleyenler de bir yandan AB’cilikte diğer yanda demokrasi havariliğinde kimseyle kendilerinin mukayese dahi edilmesine izin vermiyorlar. Bölücülüklerini bile ABD’nin Irak’ta yaptığı gibi “demokrasi” maskesiyle kılıfına uyduruyorlar. Bu bağlamda Kandil’deki eli kanlı teröristler bile bir anda demokrat kesildiler. Bu yüzden ilk önce demokrasiyi, demokrasi istismarcısı güçlerin ve onların yerli işbirlikçilerin elinden kurtarmak gerekir. Türk demokrasisini, demokratik bir biçimde ülkeyi bölmek isteyenlerin elinden kurtarmak öncelikli görevdir.