"Demokrasi virüsü" AKP'ye bulaşmadı!
Biz yapsak "muhalif"ten "düşman"a uzanan geniiiiş bir yelpazede sıfatlardan sıfat beğenerek anında itibarsızlaştırırlar ama AKP'deki durum tespitini -hem de itiraf makamında- partiye en yandaş, en sadık, aidiyeti en güçlü yazarlar yapınca başka... Tadından yenmiyor; okumalara doyamıyor doğrusu insan.
Bir de eğlenceli;
Şu sıralar çatlak vazodan farklı görünmeyen AKP'nin artık rüzgâr bile değil bir yellik ömrünü uzatabilmek gibi ulvi(!) veyahut sarayın şerrinden korkuyor olmak gibi insani(!) nedenlerle açık seçik yazılamayan "sıkıntı"ların üstü kapalı ifadelerini "tercüme" ederken istem dışı olarak bir sırıtış yerleşiveriyor insanın yüzüne...
AKP'li yazar, "Davutoğlu, sorumluluk bilinciyle hareket etti" diyorsa mesela şunu anlayabilirsiniz:
Davutoğlu, teslim oldu! Genel Başkan seçilmek istiyorsa, Genel Başkan seçileceği partiye Genel Başkanlık taslamaması gerektiği koşuluna, koşulsuz uydu!
AKP'li yazar, iki lafın birine "eğer uzlaşma sağlanmasaydı" diye başlıyorsa mesela; illa "çatışma vardı" demesine gerek var mı? Anlayın ki medyaya sızdırılanlar buzdağının görünen tarafı; AKP'de kavganın daniskası yaşandı. Artık kapalı kapılar arkasında kılıçlar mı çekildi, kasetler mi, tapeler mi, listeler mi, dosyalar mı orasını -şimdilik- Allah bilir!
AKP'li yazar "Önünde böylesine kritik bir eşik varken, AK Parti'nin iç sorunlarına dönmesi kadar yanlış bir şey olamazdı" yazıyorsa; "sorunlar aşılmadı" 1 Kasım'a kadar -milletvekili listelerinde bir artçı deprem daha yaşatarak tabii- buzdolabına kaldırıldı diye okunmalı! Tekrar gündeme geldiğinde taptaze olacak her biri haliyle!
AKP halihazırda "sorunlu", 1 Kasım'dan sonra bütün enerjisini kendi iç savaşına harcamaya mahkûm yani Türkiye'yi yönetebilmeyi becerme ihtimalinden dahi uzak bir partidir!
Nitelim AKP'li yazarın "tehlike şimdilik atlatıldı" diye vurgulaması, bunun açık delili.
Ha sivrisinek-sazla anlayamayan varsa, AKP'li yazar, geminin su aldığına dair ki bütün afişe etmelerine tüy diker gibi bir de "seçimlerden sonra AK Parti'yi ne bekliyor, belli değil" deme ihtiyacı duyuyorsa; El Fatiha!
AKP'li yöneticiler belki de kaçınılmaz sonlarını hatırlattığı için bu denli tahammülsüzler cenaze namazlarına!
***
Bir de yüceltiyormuş gibi yaparken yerin dibine sokan gafları var AKP'li yazarların; hani kişiye "böyle dostun olacağına..." dedirten.
Dün bir tanesi "AK Parti Türkiye'nin ana omurgasını oluşturuyor..." yazarken, bu büyük iddianın nerelere varacağını hesaplayamamıştı besbelli..
Aldığı oy oranı itibarıyla "azınlık" durumunda olan bir siyasi parti Türkiye'nin ana omurgasıysa; CHP yahut MHP'liler devede kulak mı mesela? Onlar hangi uzvunu temsil ediyor memleketin? Onları nasıl konumlandırıyor AKP;
"Ayak" takımı mı?
"Baldırı" çıplak mı?
AKP'nin oyuna talip olduğu seçmenin de "ne olarak algılandığını" bilmek hakkı!
Bombayı sona sakladım;
AKP'li yazar, "AK Parti Erdoğan-Davutoğlu uzlaşmasıyla böyle bir tehlikenin eşiğinden döndü. En azından "iki liste", "İki aday" virüsünün bünyeye girmesine izin vermediler" diyerek güya partisinin birlik ve bütünlüğüne hizmet ederken ne yapıyor aslında biliyor musunuz?
AKP'nin "demokrasi"yi "virüs" olarak gördüğünü itiraf ediyor!
Ne var canım zaten biliyorduk diyen de olacaktır ama "seçime" yani devleti yönetecek olanları "demokratik yolla" belirlemeye gittiğimiz şu günlerde, bir kere daha kayda girmiş olması önemli bence.
Kendi kurumsal yapısını "ağanın sözünün üstüne söz söyleyenin..." mantığıyla yöneten bir kafadan memleketi "ileri demokratik değerler"e uygun yönetmesini beklemez artık herhalde kimse! "Biz yok, ben var" şikayetlerinin gölgesinde yaptıkları "ortak akıla dönme kongresi"nden dahi "tek adam ne derse o" mesajıyla çıkmış bir partiden söz ediyoruz! "Tek bir adam"ın arzuları uğruna kendi Genel Başkan'ının, ülkenin Başbakanı'nın iradesini yok sayan bir yapının ona fırsat verdiğiniz anda sizin iradenizi nasıl "millî egemenliğin buhar hali"ne dönüştürebileceğini varın kendiniz hesap edin!
*
GÜNÜN SORUSU
Sorum CHP yönetimi, milletvekilleri, teşkilatları ve hepsinden önemlisi seçmenine;
Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'nun kameraların önüne geçip de PKK terörünü, "Kürtlerin ayrımcılığa, baskıya vs. uğramasıyla" ilişkilendirerek neredeyse meşrulaştıran ve bütün bu katliamların faturasını alttan alta "Cumhuriyet"e çıkaran sözlerini, "partimizin görüşü bu şekildedir" diye tamamlamasına ne diyorsunuz? Sahiden "CHP görüşü" bu şekilde midir?