Demek ki neymiş?
Ülkemizde vazgeçilemez değerlerimizin işporta tezgahlarında satıldığı dönemde asıl soruşturulması gerekenin parlamento olduğu gerçeği bir kez daha suratımıza tokat gibi çarptı. Ön adları arasında “Gazi” lik unvanı olan Meclis’in düştüğü içler acısı durum, milletin vekillerinin nasıl belirlendiğinin de göstergesi oldu. Apaçık hırsızlığı, rüşveti aklayan vekillerin oylama sırasında verdikleri firelerden umutlanmak, AKP’de su yüzüne çıkan çatlağı alkışlamak yerine “aklayıcı”ların ceylan derisi koltuklara hangi yöntemle oturduğunu konuşmak gerekmez mi? Fikri ve vicdanı hür bir insanın bu yolsuzlukları görmezden gelmesi mümkün mü? O halde gerçek anlamda fikri ve vicdanı hür insanları vekil olarak tayin edebilme hakkımızın sonuna kadar takipçisi olmak zorundayız. Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğuna geçit verenler, partinin bir numarası, patronu, padişahının kimi cemaat ve kurumların kontenjanları, parti içi denge, coğrafi koşullar, feodal baskılar, oy potansiyeli hesapları ile tek tek belirlediği isimler olmasa dünkü o oylamadan o kara sonuç elbette çıkmazdı. Demek ki partilerin genel başkanlarına padişahlarda, tiranlarda bile bulunmayan yetkiler verilmemeliymiş!
Yılardır seçim öncesinde gündeme getirildiği halde bir türlü değiştirilmeyen siyasi partiler yasası ortadan kaldırılarak değiştirilmeliymiş demek. Gerçek anlamda demokratik siyasi partiler yasası tüm seçimlerde sandığa gitmeyen 10 milyon vatandaşımızı oy kullanabilir hale getirecektir. Son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde dayatılan aday yüzünden sandık boykotu yapan 6 milyon artı oy ile bu rakam 15 milyonu geçmiştir. Kullandığı oyu namus olarak gören vatandaşımız ancak bu ortamda kaosa son verebilir.
Lafı fazla uzatmadan AKP seçmenine de sormalıyız. Bunca rezaletten sonra parti üyelerinin tümüyle yapılabilecek ön seçimde adı geçen bakanların hangisi seçilebilir sırada olur? Dahası vicdanlarıyla oy verenleri “fire” görüp “içimizdeki düşman” diye nitelendirip “48 saat içinde tek tek tespit ederek temizleyeceğiz” öfkesiyle televizyon ekranlarından köpükler saçan vekil, bir daha parlamentoya gönderilir mi? Hadi iktidar partisini geçelim. Cumhuriyet düşmanlığı, reklam arası safsataları, lideri peygamber görme yalakalıkları onlara yakışsın. Muhalefete soralım şimdi. Atatürk’ün partisi olma hüviyetini kaybetmiş CHP’de bir kaç ilde göstermelik yapılan ön seçim, vekillerin sıralamasının seçmenince belirlendiği anlamı taşır mı? Yıllardır dilimizde tüy bitti. Teşkilatın başına çöreklenenlerin belirlediği delege ile değil, seçim parti üyelerinin tümüyle yapılır. Tüzükte genel başkanın yetkisine bırakılan kontenjan ise ülke genelinde 10’u geçmemelidir.
Türkiye’nin bütünlüğünün sigortası olduğuna her dam inandığım MHP de 1999 seçimleri öncesinde yapılan “teamül yoklaması” hukuki geçerliliği olmadığı halde itirazların önünü kesmiş ve tarihi bir sıçramayı sağlamıştı. Sonrasında ise hep liste krizleri ve küskünlükler çıktı.
Sonuç olarak bugünden tezi yok CHP’li ve MHP’li vekiller, siyasi partiler ve seçim yasalarının değiştirilerek haziran seçimlerinde uygulamaya konmasıyla ilgili teklifi hem Meclis’e hem de millete sunmalıdır. Hazırlanan taslağın hükümet tarafından engellenmesi durumunda bile uygulamaya konulacağı kamuoyuna açıklanmalıdır. Demek ki neymiş, ya yeterince namuslu yokmuş ya da namuslular namussuzlar kadar cesur değilmiş...