Delilendirirük ve Karso Rıza’nın Oğlu...

Cumhuriyetin ilk yılları... Bayburt’ta yolu düşer bir yabancının... Bakar ki Bayburt çarşısında, yediden yetmişe herkes, güzel giyimli genç bir adamın başına toplanmış, adam ne dese, ne yapsa alkışlayıp, destekleyici tezahüratta bulunuyor.
Bir anlam veremez yabancı bu duruma, sorar bir Bayburtlu’ya:
“Yahu kim bu adam?”
“Yeni kaymakam, ilk görev yeri de bizim bura...”
“Eee, tamam da, bu bağrışmalar, alkışlar ne?”
“Haa o mi, delilendirirük ki, zerarı tokunmasın...”
“Delilendirme”, alkış ve pohpohla insanın aklını başından alıp yoldan çıkarma anlamına geliyor. Memleketimin bu anekdotu, geçen hafta birdenbire yâdıma düştü, “Yahu 2002’den beri bu milletin yarısı, RTE’yi delilendiriyor” diye düşündüm kendi kendime.


Karso Rıza’nın Oğlu...
Aynı kompartımanda yolculuk ettiği adam kendisini “Ben CHP Erzincan milletvekili Nurettin Karsu” diye tanıtır. Rahmetli babam da Bayburtlu olduğunu söyleyince, Karsu, “Biz hemşehriyiz, ben aslında Doğanaslanlıyım” der. Doğanaslan, şimdilerde Demirözü İlçesi’ne bağlı, Otlukbeli adıyla anılan köyümüzdür. O köyden “Karso Rıza’nın oğluymuş.”
Çocukluğunda görmüştür babam Karso Rıza’yı birkaç kez. Bize misafir de olurmuş...
Karso Rıza, Dersim İsyanı’ndan sonra, potansiyel tehlike olarak görülüp, Aydın’a sürülmüş ailesi ile birlikte. Babam sorar o olayları, o günleri, oğul Karsu anlatır, suçsuz yere sürülmüşlerdir, orada çok da sıkıntı çekmişlerdir, fakat sonuçtan şikâyetçi değildir:
“Allah Atatürk’ten razı olsun, iyi ki sürmüş bizi... Tüm kardeşler okuduk, hepimiz yüksek mevkilere geldik, Otlukbeli’nde kalsaydık, hayvan güdüyor olacaktık...”
İşte bu Nurettin Karsu’nun anılarına rastladım internette geçenlerde, o anıların Bayburt’la ilgili olan fıkralık bölümlerini aynen aktarıyorum:
“Osmanlı’nın son günleri, dedem KARSO ALİ AĞA Bayburt’un komşumuz olan Hayık (Kalecik) köyüne konuk gider. Ayni köyde ve evde Pulur Beyi de konuktur. Dedem Ali Ağa ihtiyaç gidermek için dışarı çıkar, kışın en şiddetli günleri, dönünce soğuğun şiddetini soranlara, ’şiddetli bir soğuk var; insan tükürse havada donar’der. Akkoyunlu Pulur Beyi takılır, ‘Karso, kışın bir itle bir Kürt’ü bir dama koymuşlar, sabah gittiklerinde görmüşler ki it buymuş Kürt buymamış’ (Türkmen olan Alevilere Kürt deniyordu ya).
Dedem Karso Ali Ağanın anında yanıtı: ’He Beg Allah vekil o Kürt ben, o it sen” olur. (...)
Bir asrı aşkın bir zamandan sonra, o çevrede ileri gelen bu iki dedenin torunları, 1973 seçimlerinde TBMM’de buluşurlar. Mehmet Akkoyunlu MSP’de, Nurettin Karsu CHP’de..
Partileri ayrı da olsa, zaman zaman konuşur ara sıra da şakalaşırlar.
TBMM’nin bir ara tatilinden yararlanarak Bayburt’a gidip bir süre kaldıktan sonra dönen Akkoyunlu, yanındaki seçmenlerle, Meclis kulisinde seçmenleriyle gezen N.Karsu’ya rastlar, “Karso! Bayburt’tan geliyorum, oradaki Kızılbaş’lardan sana çok selamlar getirdim” der. N.Karsu hemen Akkoyunlu’nun yanına gider, sağ elini Akkoyunlu’nun omzuna koyarak, “Selam gönderen o Kızılbaş’lar da sağ olsun, bu selamı getiren Karabaş da sağ olsun” der.
Bu şakalarımız, birbirini tanıyan iki aile arasında hiç kırıcı olmamış, espri sınırları içinde kalmıştı. Bu da eski dost aileler arasındaki şakalaşma gücünü ve yeteneğini gösteriyordu.”

Yazarın Diğer Yazıları