Davutoğlu’nun Washington serüvenleri
Bu yazıyı yazarken Büyükelçilikten Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Washington temaslarının programı geldi. İlk temaslar ABD Kongresinde. Programda Temsilciler Meclisi’nde görüşeceği 4 milletvekilinin de Cumhuriyetçi Parti’den olduğu dikkatimi çekti. Son seçimlerde Cumhuriyetçiler, Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu ele geçirmişti. Bir de lobi çalışmaları nedeniyle seçim kampanyalarına yardım edilen Türkiye dostluk grubu var. Her an cephe değiştirebilecek, benim hiçbir zaman güvenmediğim bir grup bu.
Senato’da henüz Cumhuriyetçiler çoğunluğu ele geçiremediği için burada komisyonlarda görevli üç Senatör Demokrat Parti’den (yani Başkan Obama’nın partisinden). Bence ABD Kongresi’ndeki temaslar nafile çaba. Zira Türk düşmanı lobiler seçim yılı olması nedeniyle tüm avantajları ele geçirmiş durumda. Programda Hillary Clinton var, Savunma Bakanı Panetta var ve Obama’nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Thomas Donilon var.
Davutoğlu bu haftayı öylesine geçirecek. Resmi temaslar haftaya Pazartesi gününe. Düşünün bir Pazartesi yapılacak resmi temas için beş gün önceden şehre geliyor. Bir de programda olmayan Musevi lobisi ile temas olacağından o kadar eminim ki. Hafta sonu boş. Yani Cumartesi, Pazar günü alışveriş yapacaklar diye duyduk. Çoğul konuşuyorum, zira sıfır sorun politikasının mimarı Washington’a eşiyle birlikte gelmiş. Eskiden olsa gazeteciler peşlerini bırakmaz, çarşı pazar onları izlerdi.
Gelelim bu gezinin açıklanan amacına. Şu anda hararetli iki konu var. Birincisi İran, ikincisi Suriye. Her iki ülke de ABD için orta doğuda çıbanbaşı. Soğuk savaş zamanında Akdeniz’deki Rus donanmasına iki ülke liman verirdi. Yugoslavya ve Suriye. Şimdi Yugoslavya’nın dağılmasından sonra Suriye, Rus donanmasına Akdeniz’de liman veren tek ülke, İran ise Amerikalı ve İsraillilere göre beklenmedik anda beklenmeyen çıkışlar yapabilecek bir ülke.
Geçenlerde yazdım. Tekrarlamakta yarar var. Şu anda Suriye’ye müdahale edemezler, Rusya ve Çin yolu kapattı. Bu işi Türkiye’ye, daha doğrusu Erdoğan hükümetine verdiler, bizimkiler içten içe muhalefet grubuna para, silah ve üs vererek desteklemeye devam edecekler.
Tahmin edileceği gibi Washington’da bu görüşmelerde konu İran olacak. Bizimkilere güven olmayacağını, daha öncekileri nasıl sattıklarını bildikleri için Tahran’daki mollalar Ankara’ya güvenmiyor. İran’a yönelik ambargolar uzun süredir uygulandığı için artık molla yönetimine zarar vermekten uzak. Zira İran yokluklar içinde kendi kendine yetmeyi ve teknolojiyi kendine uydurmayı başardı.
Benim beklentim, İran ile uzun bir savaş değil, daha önce örneklerini gördüğümüz vur kaç politikası. ABD ve müttefiklerinin Orta Doğu’daki vurucu gücü belki bir yıkıcı saldırı yapar ve çekilir İran nükleer tesislerine karşı. Bu saldırı sonrası İran’ın misillemeler yapabileceğini sanmıyorum. İran-Irak savaşında gördük İran’ın potansiyelini.
Şimdilerde, bu konu kadar ABD’nin işbirlikçisi ampul iktidarının elini kuvvetlendirmek için bazı tavsiyelerde bulunması bekleniyor. Ben kibarca tavsiye dedim, aslında tabii talimat. Bunlar arasında Silivri ve Hasdal’ın boşaltılması da geliyor. Bir de Ankara’da oynanan bak ne kadar adiliz MİT bile sorgulanıyor göstermelik tiyatrosunu yememek lazım. Bu tiyatro ve son günlerde dinci gençlik tartışmaları bence gene daha önce söylediğim gibi tribünlere yönelik.
Benim aklımın almadığı nokta ise, muhalefetin illa da Erdoğan’ın önlerine attığı her konuya atlaması. Bence iyi bir muhalefet kendi gündemini kendi belirler ve önüne atılan her şeye atlamaz. Zira Erdoğan’ın gündem belirlemek için piyasaya sürdüğü konular yerine kendi yapacaklarını daha iyi anlatması ona cevap vermemesi, hem ellerini kuvvetlendirecek hem de iktidarın oyuncağı olmalarını önleyecektir. Haftaya sizlere Davutoğlu’nun Washington serüvenlerini yazmak üzere...